(...Davacılar İsmail ve Selahattin 12.07.2007 tarihli dava dilekçelerinde mevkii ve sınırlarını gösterdikleri 2187 m2 yüzölçümündeki tapusuz taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, yargılama oturumlarında isteklerini tekrar etmişlerdir.
Davalılar Hazine, DSİ Genel Müdürlüğü ve Edremit Belediye Başkanlığı vekilleri, davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 29.04.2008 tarihli krokide F harfiyle 30.03.2009 tarihli krokide B harfiyle gösterilen 1.146,49 m2 yüzölçümündeki taşınmazın l/2"şer pay oranında davacılar adına tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK.nun 713/1-3, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddeleri uyarınca açılmış, tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkindir.
Davacılar dava dilekçesinde, kendilerine ait dava dışı 1508 parselin doğusunda bulunan ve dilekçeye ekli krokide taralı olarak gösterilen 2187 m2 yüzölçümündeki tapusuz taşınmazın adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, yargılamanın değişik aşamalarında bu isteklerini tekrar etmişlerdir. HUMK.nun 74.maddesi hükmüne göre, hakim her iki tarafın iddia ve savunmasıyla bağlı olup, bundan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez.
Somut olayda; davacılar, dava konusu yaptıkları taşınmazı dava dilekçesinde ve ekindeki krokide dava dışı 1508 parselin doğusundaki 2187 m2"lik yer olarak açıkça gösterdikleri halde; mahkemece dava konusu yapılmayan 1508 parselin güneyindeki 1.146,49 m2 yüzölçümlü taşınmaz davacılar adına tesciline karar verildiğine göre, istekten başka bir şey hakkında hüküm kurulduğunun kabulü gerekir.
Tüm bu açıklamalar nedeniyle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve kanuna aykırıdır...) gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, Türk Medeni Kanunu’nun 713/1-3, 3402 Sayılı Kadastro Kanunu’nun 14.maddeleri uyarınca açılmış, tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkindir.
Birleşen davanın davacıları 12.07.2007 tarihinde açtıkları dava ile; “…Maliki oldukları 1508 parsel sayılı taşınmazın doğusunda bulunan 2187 m2’ lik bir kesimin tapularının içinde olmadığını öğrendiklerini, ekli krokide de görüleceği gibi söz konusu alanın mülkiyetinin kendilerine ait olan 1508 parsel sayılı taşınmazın hemen bitişiğinde olduğunu, tapuda boşluk olarak geçen bu alanı 20 yıldan fazla bir süredir, malik sıfatıyla nizasız ve fasılasız olarak kullandıklarını , bu yer ile taşınmazlarının arasında herhangi bir sınırın da söz konusu olmadığını, taraflarından kullanılan tapuda köy boşluğu olarak geçen alanın adlarına tescilini istediklerini” bildirmişlerdir.
Davalı Hazine ve katılan DSİ ile Belediye vekili davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, asıl davanın işlemden kaldırılmış olması nedeniyle açılmamış sayılmasına ; davacılar İsmail ve Selahattin " in açtığı birleşen davanın kısmen kabulü ile , fen bilirkişilerinin 29.04.2008 tarihli rapor ve krokilerinde (F) harfi ile, 30.03.2009 tarihli rapor ve krokilerinde (B) harfi ile gösterdikleri 1146,49 m² kısmın davacılar adına 1/2"şer hisse ile tapuya tesciline,” karar verilmiştir.
Davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece başlık bölümüne metni aynen alınan gerekçe ile bozulmuş; Yerel Mahkeme önceki kararda direnmiştir.
Direnme kararını temyize davalı Hazine vekili ve katılan davalı DSİ vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında işin esasına geçilmeden önce katılan davalı DSİ’nin ilk kararı temyiz etmemesine rağmen direnme kararını temyiz etmiş olması karşısında , hükmü temyizde hukuki yararının bulunup bulunmadığı hususu tartışılmış, sonuç olarak dava konusu taşınmazların bitişiğinde Şamran su kanalı ve kamulaştırma sahasının bulunması nedeniyle DSİ’nin 4721 sayılı TMK’nun 713/3.maddesi uyarınca yasal hasım olarak davaya dahil edildiği bu nedenle direnme kararını temyizde hukuki yararının bulunduğu kanaatına varılmıştır.
İşin esasına gelince; Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, birleşen davada dava konusu edilen taşınmazdan başka yere,yani istekten başka şeye karar verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır.
Mahkemece asıl davada alınan 29.04.2008 tarihli fen bilirkişisi raporunda dava konusu edilen yer 1146,49 m2 olarak (F) ile gösterilmiş, Şamran kanalı ile dava konusu 1507 ve 1508 parsel sayılı taşınmazların arasında kalan (C) ile gösterilen kısmın yamaç ve çalılık bölüm ile (E) ile gösterilen bahçe olarak kullanılan 3095,93 m2 olan kısmın Şamran kanalı kamulaştırma alanı içerisinde kaldığı belirtilmiştir. 23.09.2008 tarihli raporda ise dava konusu edilen yerlerden (A ) harfi ile belirtilen 550 m2 miktarlı kısmın, zeminde dik yamaç, kayalık ve çalılık görünümünde olduğu, (B) harfi ile belirtilen alanın 2525 m2 miktarlı ağaçlık ve bahçe olarak kullanıldığının bildirildiği; davaların birleşmesinden sonra ise fen bilirkişisinden alınan 30.03.2009 tarihli ek raporda (B ) ile gösterilen kısımdan dik yamaçlı, kayalık ve çalılık olan (A) harfi ile gösterilen 1928,51 m2 kısım düşülerek tescil harici olan ve dava konusu edilen yerin ( B) harfi ile gösterilen 1146, 49 m2 olduğu belirlenmiştir.
Alınan bilirkişi raporlarının içeriğinden, mahkemece de başlangıçta dava konusu edilen kısmın davacılara ait 1508 parsel sayılı taşınmazın doğusunda kalan, krokide gösterilen yer olduğunun kabul edilmesine rağmen, gerek kamulaştırma sahasında kalan kısım gerekse taşlık kayalık, dik yamaçlı kısımları belirleyen yukarıda bahsedilen ek raporlar alındıktan sonra, dava edilen kısmın ( B) veya ( F) harfleri ile gösterilen 1146,49 m2" lik bölüm olduğunun benimsendiği kanaatine varılmıştır.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacılar dava dilekçelerine kroki ekleyerek maliki oldukları 1508 nolu parselin doğusunda bulunan 2187 m2’lik bir kesimin dava konusu edildiği bildirilerek davalarını kroki ile özgülediklerinden, mahkemece dava konusu yerin burası olduğu kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
O halde, Özel Daire bozma ilamında belirtilen gerekçelerle, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen bozma ilamına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı Hazine vekili ve katılan DSİ vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı kanunun 440.maddesi uyarınca hükmün tebliği tarihinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.04.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.