14. Hukuk Dairesi 2016/14406 E. , 2019/8938 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 07.06.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; idari yargı görevli olduğundan davanın yargı yolu bakımından reddine dair verilen 15.09.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, ... ilçesi, Kemerburgaz Mahallesi eski 60 pafta 1958 parsel sayılı yeni 249 ada 7 parsel sayılı taşınmazda davacıya tahsis yapılarak tapu tahsis belgesi verildiğini, toplam 234.684,00 TL arsa bedelinin ödendiğini, tahsis edilen taşınmazın imar planında herhangi bir kamu hizmetine tahsis edilmediğini belirterek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili idari yargının görevli olduğunu belirterek usul ve esas yönünden davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, uyuşmazlık mahkemesinin 04.05.2015 gün ve 2015/249 Esas ve 2015/274 sayılı Kararına göre 2981 sayılı Kanun gereğince düzenlenen tapu tahsis belgesine dayalı olarak açılan davalara bakma görevinin idari yargı yerinde olduğu gerekçesi ile dava dilekçesinin yargı yolu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;
-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,
-Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18.maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,
-İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,
-Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,
-Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,
-Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.
-İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,
-Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının (DOP) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "İdari dava türlerine idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı 2. maddesinde idari dava türleri ve idari yargı yetkisi açıkça düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı açılan tam yargı davaları ve idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan anlaşmazlıklara ilişkin davalar idari dava türleri olarak gösterilmiş yargı yetkisinin sınırı ise idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu belirtilmiştir.
Görülüyor ki; idari davaların türleri ve yargı yetkisinin sınırları belirtilirken idare mahkemelerinin yerindelik denetimi yapacağından sözedilmiş, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayarak idari eylem ve işlem niteliğinde dava idarenin takdir yetkisini kaldırılacak biçimde karar vereceğine ilişkin bir düzenleme getirilmemiştir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davacı, tapu tahsis belgesine dayanarak tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemektedir. Tapu iptali ve tescil isteminin dayanağı olan belgeye yönelik idari işlemin yerindelik denetimi idari yargının görev alanına girmekte ise de, tapu iptali ve tescil istemi ancak adli yargıda görülebilir. Bu nedenle mahkemece, taraf delilleri değerlendirilerek davanın esası hakkında Dairemizin yukarıda açıklanan ilkeleri doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken idari yargının görevli olduğundan bahisle davanın reddi doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 23.12.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.