14. Hukuk Dairesi 2019/563 E. , 2019/8930 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 08.04.2005 gününde verilen dilekçe ile asıl ve birleştirilen davalarda komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat talebi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın ve birleştirilen davaların kısmen kabulüne dair verilen 20.11.2018 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... mirasçıları, duruşmasız olarak incelenmesi davalı ... vekili, davalı ... vekili, davalı ... vekili, davacı ... ve... vekili, davacılar..., ..., ... vekili ve davacı ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 17.12.2019 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... mirasçıları Av. ... ile karşı taraftan davalı ... ve ...vekili Av. ... ve ... vekili Av. ... geldiler. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Dava ve birleştirilen davalar, komşuluk hukukundan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı ve birleştirilen dosya davacıları, paydaşı oldukları taşınmazlara komşu taşınmazda davalıların önlem almadan yaptığı hafriyat çalışması nedeniyle taşınmazlarında zarar oluştuğunu, yıkım tehlikesi nedeniyle taşınmazlarının boşaltıldığını ileri sürerek, davalılardan maddi ve manevi tazminatın tahsilini talep etmişlerdir.
Davalılar ve birleştirilen dosya davalıları, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava ve birleştirilen davaların kısmen kabulüne dair verilen karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Dairemizin 31.03.2015 tarihli, 2014/17277 Esas, 2015/3521 Karar sayılı ilamı ile "Temyiz edilen gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olduğu" gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası yapılan yargılama sonucu mahkemece; dava ve birleştirilen davaların kısmen kabulüne dair verilen karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Dairemizin 25.05.2017 tarihli 2016/10266 Esas, 2017/4269 Karar sayılı ilamı ile "...Bozma kararından sonra bozmaya uyularak verilen hüküm yeni bir hükümdür. Bozmaya uyularak tesis edilen hükmün, tüm istekleri karşılar şekilde yeniden yazılması gerekir. Mahkemece bu husus gözetilmeden, harç, yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin önceki karar ile hükmedildiğinden bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulması doğru değildir." gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda dava ve birleştirilen davaların kısmen kabulune karar verilmiştir.
Hükmü, davacı-birleştirilen dava davacısı ... vekili, davalı-birleştirilen dava davalısı ... vekili, davalı-birleştirilen dava davalısı ..., birleştirilen dava davacıları Selimiye Köksal ve ...vekili, birleştirilen dava davalıları ... ... ve ... vekili, birleştirilen dava davalısı ... vekili, birleştirilen dava davacıları ..., ... ve ... vekili temyiz etmiştir.
TMK m. 683"teki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında öncelikle davacının uğramış olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi, tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Ancak, davacının zararın artmasında kusuru varsa, tazminat miktarı 6098 sayılı Borçlar Kanununun 52. maddesine göre indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. TMK’nın 737 ve 730. maddelerinden doğan sorumluluk kusura bağlı bir sorumluluk olmadığından, davalının kusursuz olması tazminat miktarının düşürülmesinde etkili olamaz.
Somut olayda; davalı ..."nin inşaat ruhsatı vermesi ile buna bağlı davalılar tarafından yapılan kazı nedeniyle davacılara ait yapıda meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağı bulunmadığından Belediye aleyhine açılan davanın bu gerekçe ile reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Mahkemece tazminatın miktarının belirlenmesine ilişkin olarak yapılan araştırma ve incelemeler hüküm kurmaya yeterli değildir. Yerinde yapılan keşif sonucu ve talimat ile alınan uzman bilirkişi ve tespit raporlarında, davacıların maliki olduğu taşınmaza bitişik olarak davalılar tarafından yaptırılan kazı ve hafriyat çalışması sonrasında davacıların evinde hasar oluştuğu tespit edilmiştir. Bilirkişiler tarafından binanın yapı maliyeti ile güçlendirilmesi halindeki maliyeti ayrı ayrı hesaplanmış olup, binanın güçlendirilerek kullanılmasının mümkün olup olumadığı hususunda bilirkişilerden ek rapor alınarak tespitinden sonra yapı maliyetinin mi güçlendirme bedelinin mi tahsiline karar verileceği değerlendirilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Yukarıda belirtildiği gibi, komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında öncelikle davacının uğramış olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi, tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Ancak, davacının zararın artmasında kusuru varsa, tazminat miktarı 6098 sayılı Borçlar Kanununun 52. maddesine göre indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. Buna göre zararın meydana gelmesinde davacıların binalarının yapısının (yaşı, heyelan ve ikinci derecede deprem bölgesinde olması) etken olup olmadığı yeterince araştırılmamıştır. Yine TMK’nın 737 ve 730. maddelerinden doğan sorumluluk kusura bağlı bir sorumluluk olmadığından, davalının kusursuz olması tazminat miktarının düşürülmesinde etkili olamaz.Yasal düzenlemeler gereği arsa sahibi hiçbir kusuru olmasa bile kendi arsasına yaptırdığı yapının doğurduğu her türlü zarardan yapının maliki olması nedeniyle kusur aranmaksızın sorumlu olduğundan, mahkemece davalı arsa sahibi ... mirasçılarının ve yüklenici ..."ın oluşan zarardan, yüklenicinin kusuru oranında birlikte sorumlu oldukları gözetilmeden davalı ... mirasçıları aleyhine kusur oranı belirnerek tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Birleştirilen davalar birbirinden bağımsızdır. Her ne kadar birleştirmeden sonra davalar birlikte incelense de her bir istek hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken 2005/89 Esas ve birleştirilen 2009/19 Esas ile 2005/91 ve 2009/18 Esas sayılı dosyalarda birlikte hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.
6100 sayılı HMK’nin 297/2. maddesi gereğince;
Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bunların yanında hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir (HMK m.26/1).
Buna göre mahkemece, davalı ..."dan birleştirlen 2005/133 Esas sayılı dosyada kararın gerekçe kısmında 10.183,99 TL alınmasına karar verilmiş olduğu belirtilmesine rağmen infazda tereddüt oluşturacak şekilde hükümde 12.220,50 TL "nin tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Asıl dava 2018/75 Esas sayılı dosyada davacı ... lehine kira tazminatına hükmedilmiş ise de yapıda meydana gelen zarar nedeniyle binanın zararın meydana geldiği tarihten dava tarihine kadar kullanılıp kullanılmadığı tespit edilmeden, bizzat yahut kiraya vererek bir kullanım varsa bu süre için bir kira tazminatına hükmetmenin doğru olmayacağı düşünülmeden belirtilen sürede tamamında kira tazminatına hükmedilmiş olması doğru görülmemiştir.
Bu gerekçeler ile hükmün bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de birleştirilen davalarda davacı olan ...ve ..."ın karar başlığında yer almaması ve davada taraf sıfatı bulunmayan ..."ın davacı sıfatı ile karar başlığında gösterilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 2.037,00TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı ... mirasçılarına verilmesine, 2.037,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacı ... ve... ..."ye verilmesine, 2.037,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı ... Başkanlığına verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.12.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.