11. Hukuk Dairesi 2017/737 E. , 2018/6781 K.
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
(TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada ... . Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 02/06/2015 tarih ve 2013/117-2015/353 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalı şirketin 255.650 payla hakim ortağı olduğunu, 2005 yılına ait olağan genel kurulun 14/07/2006 tarihinde çağrısız yapıldığı, hazirun cetvelindeki imzanın davacıya ait olmadığı, genel kurul öncesi 100.000 payın ... ’a 150.000 payın ... ’a devredilmiş gibi gösterildiği, bu genel kurulda yönetim kuruluna seçilen kişilerin 15/07/2006 tarih 47 numaralı karar ile dava dışı ... ’a şirketi münferiden temsil yetkisi verdiği, genel kurul tutanağının ... 1. Noterliğinin 17/07/2006 tarih 6199 yevmiye, yönetim kurul kararının ise 6200 yevmiye numara ile tasdik edildiği, tutanak ve kararın Ticaret Sicil Memurluğunda tescil ettirilmediği, Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanmadığı, çağrısız genel kurul hazirun cetvelindeki davacının imzasının taklit edilmek suretiyle atıldığı, alınan kararların yoklukla malul olduğu, davanın hak düşürücü süreye tabi olmadığı, bu genel kurulda yönetim kuruluna seçilen kişilerce alınan yönetim kurulu kararının da yoklukla malül olduğu iddiasıyla, 14/07/2006 tarihli olağan genel kurulda alınan kararların ve bu genel kurul kararına dayanılarak 15/07/2006 tarih ve 47 numaralı yönetim kurulu kararlarının yoklukla malul olduğunun tespiti, verilen kararların Ticaret Sicil Gazetesinde ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, zamanaşımı def’inde ve hak düşürücü süre itirazında bulunmuş, toplantı yapıldığı gün davacının orada olduğu, toplantı başlaması aşamasında rahatsızlık geçirerek hastaneye gittiği, kendi rızası ve oluru ile görevli sekretere kendisi yerine imza atmasını istediği, 13/12/2007 tarihli yazıya göre davacının daha önceden durumu öğrenmiş kabul edilmesi gerektiği, davacının bir kısım hisselerini devir ettiği, devirden sonra genel kurula katıldığını ve kalan hisselerini de o toplantıda devir ettiği, sonraki genel kurullara davacının bizzat katıldığı, bu durumun hissesinin ne kadar olduğunu zaten bildiğini gösterdiği, genel kurul kararlarının Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanmasının zorunlu olmadığı, yönetim kurulu kararlarının ise yayınlandığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve toplanan deliler ve dosya kapsamına göre, davacının iptalini istediği genel kurul tarihinde pay sahibi olduğu, Adli Tıp Kurumu’ndan alınan raporla imzanın davacıya ait olmadığının tespit edildiği, dolayısıyla çağrısız yapılan genel kurulda bütün paydaşların hazır olmadığı, çağrısız genel kurul koşullarının oluşmadığı, genel kurulda alınan kararların yoklukla malul ve aynı şekilde genel kurulda seçilen yönetim kurulunun aldığı kararlar da yoklukla malul olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, 14/07/2006 tarihli olağan genel kurulda alınan kararların ve bu genel kurul kararına dayanılarak 15/07/2006 tarih ve 47 numaralı yönetim kurulu kararlarının yoklukla malul olduğunun tespitine, tespite ilişkin kararın Ticaret Sicil Gazetesinde ilanına karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.1- Dava, davalı anonim şirketin 14.07.2006 tarihli çağrısız toplanan olağan genel kurulunda alınan kararlar ile 15.7.2006 tarihli yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespiti istemine ilişkindir.Bilindiği gibi, bir işlem veya kararın yoklukla malul olduğunun saptanması, hukuksal yararı bulunduğu takdirde herkes tarafından istenebilir. Davacı ..., işbu davayı şirket ortağı olduğu iddiasıyla açmış, davalı yan ise bu konudaki belgeleri de ibraz ile davacının işbu davadan önce şirketteki tüm hisselerini devretmiş olduğunu savunmuş, davacı yan ise bu yöndeki savunmayı kabul etmediğini, şirket hisselerini devretmediğini ileri sürmüştür. Celbedilen şirkete ait son sicil kaydında, davacı şirket ortağı olarak görünmemektedir. Bu durumda, davacının dava tarihinde şirket ortağı olup olmadığı, ortak ise dava esnasında bu durumu muhafaza edip etmediği, buna bağlı olarak davanın bidayetinde ve dava sırasında genel kurul kararının yokluğunu talep etmekte hukuksal yararı ve buna bağlı olarak aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı hususları üzerinde durulmaksızın davanın esasına girilerek hüküm kurulması doğru olmamış, davalı yan vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir. 2- Kabule göre de, yok hükmünde olduğunun tespiti istenilen 15.07.2006 tarihli yönetim kurulu kararına ilişkin tutanak vs. belgeler getirtilmeksizin hüküm kurulması da yerinde olmamış, kararın bu yönden de bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle yerel mahkeme kararının BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 05/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.