12. Ceza Dairesi 2020/2327 E. , 2020/6947 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık
Hüküm : Beraat
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin “2009” şeklinde gösterilmesi, mahallinde düzeltilebilir yazım yanlışlığı olarak kabul edilmiş; bozma ilamına uyularak yapılan keşif sonrası dosyaya sunulan 17/01/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu tescilli yapının tamamen yakılmış olduğunun belirlenmesi karşısında, ilgililer hakkında 06/05/2014 tarihli yanan ve yıkılan yapılar formu uyarınca gereğinin takdir ve ifası mümkün görülmüştür.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/03/2019 tarihli ve 2016/13-1281-2019/216 sayılı kararı ile benzer nitelikteki birçok kararında vurgulandığı üzere; 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 40/2, 5271 sayılı CMK"nın 34/2, 232/6. maddeleri gereğince, hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu, süresi, başvuru yapılacak merci ile başvuru şeklinin anlaşılabilir nitelikte açıkça gösterilmesi zorunludur. Bunlardan bir veya birkaçının eksik ya da hatalı gösterilmesi CMK"nın 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedenini oluşturmaktadır. Bu bildirimlerdeki temel amaç, kanun yollarına başvuru hak ve yetkisi bulunanların, başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması ve bu eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Ancak burada dikkat edilecek veya eski hale getirme nedeni oluşturacak husus, eksik veya yanılgılı bildirim nedeniyle bir hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise, bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır.
İncelenen dosyada; katılan Kültür ve Turizm Bakanlığı vekilinin yokluğunda verilen hükmün usulüne uygun olarak 04/10/2019 tarihinde tebliğ edildiği, UYAP üzerinden yapılan incelemede katılan vekili tarafından hükmün CMUK’un 310/1. maddesinde öngörülen yasal bir haftalık süre geçtikten sonra 15/10/2019 tarihinde temyiz edildiği anlaşılmış ise de; hükmün yasa yolu kısmında temyiz süresinin tebliğden itibaren “15 gün” olarak belirtilmesi sebebiyle, katılan vekilinin bu yanılgılı bildirimden kaynaklı olarak temyiz hakkını süresinde kullanmasının engellendiği ve katılan vekilinin temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
1- Katılan Beşiktaş Belediye Başkanlığı vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde:
Mağdur kavramı gibi kanunda açıkça tanımlanmamış olan “suçtan zarar görme” kavramının, gerek Ceza Genel Kurulu, gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında; “suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali” olarak anlaşılıp uygulandığı, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceğinin kabul edildiği, bu hususun, Ceza Genel Kurulunun 11/04/2000 gün ve 65–69, 22/10/2002 gün ve 234–366, 04/07/2006 gün ve 127–180, 03/05/2011 gün ve 155–80, 21/02/2012 gün ve 279–55, 15/04/2014 gün ve 599-190, 28/03/2017 gün ve 214-206 sayılı kararlarında; “dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez” şeklinde açıkça ifade edildiği ve Ceza Genel Kurulunun 25/03/2003 gün ve 41–54 sayılı kararında da “tazminat ödenmesi, itibar zedelenmesi ve güven kaybı” gibi dolaylı zararlara dayanarak kamu davasına katılmanın olanaklı olmadığının kabul edilmesi karşısında; katılan Beşiktaş Belediye Başkanlığı’nın 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan açılan davalara katılma ve tesis edilen hükmü temyiz etme hak ve yetkisi bulunmadığı anlaşılmakla, katılan Beşiktaş Belediye Başkanlığı vekilinin temyiz isteminin, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 317. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak REDDİNE,
2- Katılan Kültür ve Turizm Bakanlığı vekilinin temyiz isteminin incelenmesine gelince:
Dairemizin 06/04/2017 tarihli, 2015/2876 Esas, 2017/2856 Karar sayılı ilamı ile “İstanbul III Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 02/05/1991 tarih ve 3158 sayılı kararı ile korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescilli, anılan Kurulun 13/07/2004 tarih ve 14751 sayılı kararı ile ilan edilen Ortaköy Camii ve çevresi kentsel sit alanı etkileme geçiş alanında yer alan dava konusu binaya ait taşınmaz kaydı incelendiğinde, sanık ..."ın 2/3, sanık ... ..."ın 1/3 hisse ile 1988 ve 2006 yıllarında taşınmaza malik oldukları, 1. ve 2. derece korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olduğuna dair 24/07/2009 tarihinde tapuya şerh verildiği, dosya kapsamında mevcut 25/01/2007 tarihli gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinin sanıklar Muhittin ve ... ile sanık ... arasında imzalandığı, sanıklar İlhan ve ... arasında imzalanan 01/02/2010 tarihli sözleşmede, davaya konu parselde proje ve ruhsata uygun anahtar teslimi inşaat yapılmasının kararlaştırıldığı, sanık ..."in, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı Koruma Uygulama ve Denetim Bürosu"na yazdığı 07/09/2009 tarihli dilekçe ile taşınmazda basit onarım izni talep ettiği, anılan dilekçeye istinaden anılan kurum tarafından 07/10/2009 tarihli onarım ön izin belgesi verildiği, 11/11/2010 tarihli yapı tespit tutanağı ile tescilli taşınmazın “zemin kat ahşap kirişlerinin ve döşemelerinin kaldırıldığının, yan parselle bitişik olan duvar ile iç ve dış duvarların yıkıldığının, basit bakım ve onarımı aşan müdahalelerde bulunulduğunun” tespit edildiği, 06/12/2010 tarihli yapı tatil tutanağı ile de, onarım ön izin belgesinde belirtilen basit onarım faaliyetleri dışında zemin kat ahşap kirişlerinin söküldüğü, bina döşemelerinin kaldırıldığı ve inşai faaliyetlerin bulunduğu tespit edilerek inşaatın mühürlendiği, sanık ... tarafından sanık ..."a hitaben yazılan ve Beşiktaş 2. Noterliği tarafından tanzim edilen 22/09/2010 tarihli fesih ihbarı ile 01/02/2010 tarihli sözleşmenin feshedildiği anlaşıldığından, davaya konu taşınmazda keşif icra edilerek, yapı tatil tutanaklarında belirtilen eylemlerin, 22/09/2010 ile 11/11/2010 tarihlerini kapsayan süreçte yapılıp yapılamayacağı tespit edilerek sonucuna göre sanık ..."in hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği” hususu gözetilmediğinden sanık ... hakkındaki hükmün bozulduğu, bozma ilamına uyularak yapılan keşif sonrası dosyaya sunulan 17/01/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu tescilli yapının yıkılarak ortadan kaldırılmış olduğunun, bozma ilamında belirtilen hususların tespitinin mümkün olmadığının belirtildiği anlaşılmakla,
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, sanığın atılı suçu işlediği ya da suça katıldığı yönünde mahkumiyetine yeterli ve inandırıcı deliller elde edilemediği gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin, eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA; 09/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.