7. Hukuk Dairesi 2013/16024 E. , 2014/324 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : KDZ.Ereğli 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 01/02/2013
Numarası : 2010/830-2013/94
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, davalıya ait işyerinde 17.07.2007 tarihinden iş akdini haklı olarak feshettiği 03.05.2010 tarihine kadar aralıksız çalıştığını, davalı işverenin son 1 yıldır maaş ödemelerini düzenli olarak yapmaması ve beş aylık ücretini de halen alamamış olması nedeniyle iş akdini kendisinin feshettiğini, aylık net 7000 TL ücret aldığını, fazla mesai yaptığını ayrıca hafta tatillerinde, ulusal ve dini bayramlarda da çalışmaya devam ettiğini, yıllık iznini de kullanmadığını bildirerek, kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti, genel tatil, ücret alacağı ve yıllık ücretli izin alacağının dava tarihinden itibaren en yüksek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davacının davalı işletmede mesul müdür ve pataloji uzmanı olarak görev yaptığını, davalı işletmenin çalıştığı laboratuvarın anlaşmasını gerekçesiz bir biçimde ve yönetim kurulu kararı olmadan feshedip tetkikleri kendi satın aldığı laboratuarda yaptırmaya başladığını, davalı şirket bünyesinde yapılabilecek tetkikleri bile kendi satın aldığı laboratuvara gönderdiğini, bu suretle şirketi zarara sokup kendisine menfaat temin ettiğini, bu olaylar anlaşılınca davacının mesul müdürlük görevinden alınmasının gündeme geldiğini, bunun üzerine davacının kendisinin istifa ettiğini, davacının davalı şirkette herhangi bir alacağı kalmadığını, ücretinin bordroda yazılı miktar olduğunu, fazla çalışmasının söz konusu olmadığını çünkü üst düzey bir çalışan olduğu için kendi çalışma saati konusunda tam bir tasarruf yetkisine sahip olduğunu, ücret alacağının bulunmadığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının ücretinin ödenmemesi nedeniyle iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiği, davacının imzalı bordrolardaki ücreti esas alınarak yapılan hesaplamaya itibar edilerek ve davacının üst düzey yönetici konumunda bulunduğu gerekçesiyle kıdem tazminatı ile yıllık ücretli izin ve ücret alacaklarının kısmen kabulü ile fazla çalışma ve genel tatil alacağının reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunu"nun 323 ncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler gözönünde tutularak belirlenir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından özellikle iglili meslek odasından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacı dava dilekçesinde net 7000,00TL ücret aldığını beyan ederken , davalı taraf aylık ücretin 5.064 TL net olduğunu iddia etmiştir. Yapılan bilirkişi incelemesinde ise, bilirkişi raporunda iki seçenekli bir hesaplama yapmıştır. İlk seçenekte resmi kayıtlara göre hesaplama yapılmış, ikinci seçenekte ise davacı tarafın beyan ettiği aylık ücretin net 7000,00 TL olduğu nazara alınarak hesaplama yapılmıştır. Mahkemece resmi kayıtlar nazara alınarak yapılan hesaplamaya itibar edilmiştir.
Dosya içeriğine göre; personel ücretleri konusunda dosyada mevcut ve davacı tarafça ibraz edilmiş olan ancak kimin tarafından düzenlendiği net olmamakla birlikte davalı şirketin muhasebe servisi tarafından yazıldığı ve davacının ne kadar ücret aldığına ilişkin e-mail çıktısıyla desteklendiğinde davacının beyan ettiği ücret miktarını doğruladığı anlaşılan kayıtlar ve davacının hem mesul müdür başhekim hem de patoloji uzmanı olarak çalıştığı hususu da dikkate alınarak bulunduğu üst düzey yönetici konumundaki gerçek ücret düzeyinin belirlenmesine ilişkin ilgili meslek odasından da sorularak verilecek cevaba göre dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilerek gerçek ücretinin buna göre doğru bir şekilde belirlenmesinden sonra alacak hesaplarının ek bilirkişi raporuyla doğru bir şekilde belirlenmesi yerine yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. Ayrıca davacıya ücreti eksik ödenen ve hiç ödenmeyen ayların taraf iddia ve savunmaları ve banka kayıtları dikkate alınarak belirlenmesi ve tanık beyanları ile doğrulandığı üzere davacının ücret alacağına mukabil verilen verilen senetlerin icra takibi neticesinde ödendiği hususu gözönünde bulundurularak yapılan ödeme mahsup edilmelidir.
O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davalıya yükletilmesine, 15.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.