11. Ceza Dairesi 2018/6896 E. , 2019/9499 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet
1-.... plaka sayılı araca ait ... seri nolu motorlu araç trafik belgesi üzerinde yapılan muayene işleminin ve hologramın sahte olduğu iddiası ile araç sahibi temyiz dışı sanık ... ve sanık ... hakkında resmi belgede sahtecilik iddiasıyla açılan kamu davasında; sanık ..."ın suçlamayı kabul etmemesi; sanığın üzerine atılı eylemle ilgili olarak ..."ın soyut iddiası dışında cezalandırmaya yeterli her türlü şüpheden uzak somut bir delil bulunmadığının anlaşılması karşısında; suçun unsurlarının ve maddi gerceğin kuşkudan uzak şekilde ortaya çıkarılabilmesi için; davaya konu belge üzerindeki yazıların sanığın eli ürünü olup olmadığı konusunda uzman bir kurum veya kuruluştan rapor alınması; sanığın mahkum olduğu benzer dosyaların varlığının tespiti halinde bu dosyaların getirilip incelenmesi ve bu dosyalardaki muayeneye ilişkin yazı ve imzalar ile hologramın suça konu belgedeki yazı, imza ve hologramın bilirkişi marifeti ile karşılaştırılarak aralarında benzerlik bulunup bulunmadığının tespitinden sonra toplanan tüm delillerin sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi yerine, sanığın atılı suçu işlediğini gösterir delillerin nelerden ibaret olduğu gerekçeli kararda gösterilip tartışılmadan eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması,
2- Kabule göre de;
a) Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 22.04.2014 tarih ve 2013/11-397 Esas, 2014/202 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, 5237 sayılı TCK"nin “Kamu güvenine karşı suçlar” bölümünde düzenlenen ve belgenin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi ile kamu güveninin sarsıldığı kabul edilerek suç sayılıp yaptırıma bağlanan “belgede sahtecilik” suçlarının hukuki konusunun kamu güveni olduğu, suçun işlenmesi ile kamu güveninin sarsılması dışında, bir veya birden fazla kişinin de haksızlığa uğrayıp suçtan zarar görmesi halinde dahi, suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamının, diğer bir ifadeyle kamunun olduğuna dair kabulünün etkilenmeyeceği, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerekeceği ve bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla kez işlenmesi ya da aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanması mümkün olduğu, her iddianameye kadar olan eylemlerin zincirleme biçimde işlenmiş bir belgede sahtecilik suçunu, iddianameden sonraki eylemlerin ise hukuki kesinti nedeniyle ayrı suçu oluşturacağı,
Sanık hakkında, resmi belgede sahtecilik suçundan Sultanbeyli 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/978 E. 2011/578 K. Sayılı ilamı ile Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verildiği, kararın kesinleştiği anlaşılmakla; sanığın diğer dosyalarının getirtilerek suç ve iddianame tarihlerinin karşılaştırılması, mükerrer dava açıldıysa davanın reddine karar verilmesi, suçun iddianame düzenlendikten ve hukuki kesinti gerçekleştikten sonra işlendiğinin anlaşılması halinde ayrı bir dava olarak kabul edilip ayrı hüküm kurulması, iddianame kapsamında kaldığının anlaşılması halinde ise Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 15.03.2016 tarihli 2014/847 esas ve 2016/123 karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, zincirleme suça dâhil olan bir suçtan bu durum gözetilmeksizin mahkûmiyet kararı verilmiş ve bu karar kesinleşmiş ise, zincirleme suça konu ikinci suçla ilgili olarak mahkemece; kesinleşen hükme konu eylem de göz önüne alınarak zincirleme suç hükümlerinin uygulanması suretiyle yeni bir hüküm kurulup, kesinleşen hükümdeki sonuç cezanın mahsubu suretiyle karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
b) Hükümden sonra 24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi"nin 08/10/2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK"nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 16/12/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.