14. Hukuk Dairesi 2019/4118 E. , 2019/8864 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 29.07.2009 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 04.06.2009 tarihli 2142 Esas, 5238 Karar sayılı bozma ilamının bir kısmına uyulup bir kısmına direnilerek yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 13.03.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, İİK"nın 121. maddesi uyarınca alınan yetki belgesine dayalı olarak açılan ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalı ... vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 04.06.2009 tarihli, 2009/2142 Esas-5238 Karar sayılı ilamı ile ‘’...Olayımıza gelince; dava konusu taşınmazlarda paydaş olan ... ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... davaya dahil edilmeden yokluklarında yargılamaya devam edilerek hüküm kurulmuştur. Yukarıda açıklandığı üzere adı geçen kişilerin, ölü olmaları halinde ise temin edilecek veraset belgelerine göre yasal mirasçılarının davaya dahil edilerek usulünce taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası ile ilgili bir karar verilmesi gerekirken bu husus üzerinde durulmadan karar verilmesi doğru değildir.
Kabul şekli itibariyle de; dava, borçlu mirasçı ...’dan olan alacağı nedeniyle İcra Tetkik Merciinden alınan yetki belgesi ile davacı alacaklı tarafından açılmış olmakla borçlu ...’un murisleri olan ...’ün sadece dava konusu 344-764-618 ve 1322 parsel No"lu taşınmazlarda paydaş olup, diğer 135-189-213-309-272-501 parsel No"lu taşınmazlarda herhangi bir paylarının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Esasen borçlunun murislerinin hissedar olmadığı taşınmazlar yönünden davacının dava açma hakkı da bulunmamaktadır. Mahkemece bu husus üzerinde de durulmadan yazılı şekilde satış kararı verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır...’’ gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... temyiz etmiştir.
Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalardır.
Paydaşlığın giderilmesi davasını paydaşlardan biri veya birkaçı diğer paydaşlara karşı açar. HMK"nın 27. maddesi uyarınca davada bütün paydaşların yer alması zorunludur. Paydaşlardan veya ortaklardan birinin ölümü halinde alınacak mirasçılık belgesine göre mirasçılarının davaya katılmaları sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekir.
6100 sayılı HMK’nin 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan herkes davada taraf ehliyetine de sahiptir. Aynı Kanunun 51. maddesine göre de, dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir.
4721 sayılı TMK’nin 9. maddesine göre, fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir. Aynı Kanunun 10. maddesine göre de ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.01.1976 günlü ve 477/12 sayılı kararına göre, davada taraf olma ehliyeti, medeni haklardan yararlanma hakkının bir sonucudur. Kısıtlanan kimse; medeni hakları kullanma ehliyetinden yoksun bulunması nedeniyle her ne kadar kendisi dava açamaz ise de sözü edilen haklardan yararlanma ehliyetini haiz bulunduğundan aleyhine dava açılabilir. Ancak, davalının kısıtlı olduğunun mahkemece öğrenilmesi halinde re"sen kanuni mümessile tebligat yapılması gerekir.
6100 sayılı HMK’nın:
a) “Hüküm, hükmün verilmesi ve tefhimi” başlıklı 294. maddesinde açıklandığı üzere mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur.
b) “Hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
c) “Hükmün yazılması” başlıklı 298. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
Somut olaya gelince;
1- 6100 sayılı HMK’nın 298. maddesinin 2. fıkrasına göre, gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olmaması gerekir. Oysa temyize konu kararın gerekçesinde, borçlu ...’un muris ... mirasçısı olmadığı, muris ...’un paydaş olduğu taşınmazlar yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabule karar verilmesinin gözden kaçırıldığının belirtildiği ve hükümde ...’un da paydaş olduğu taşınmazlar yönünden de davanın kabulüne karar verilmek suretiyle gerekçeli karar ile tefhim edilen hüküm sonucu arasında aykırılık meydana geldiği anlaşıldığından, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.
2- Dava konusu 189 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıt maliki...’un davada taraf olarak yer almadığı anlaşıldığından, adı geçen paydaş sağ ise kendisinin, ölü ise mirasçılık belgesi temin edilerek, belirlenen mirasçılarının usulüne uygun olarak davaya dahil edilmesi; dava konusu 213, 309 ve 501 parsel sayılı taşınmazlarda kayıt maliki ...’nin ölü olduğu anlaşıldığından, mirasçılık belgesine göre, tespit edilen mirasçılarının usulüne uygun olarak davaya dahil edilmesi; dava konusu 618 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıt maliki ... mirasçılarından ... ve ...’nun dosyada taraf olarak yer almadığı anlaşıldığından adı geçen paydaşlar sağ ise kendilerinin, ölü iseler mirasçılık belgesi temin edilerek belirlenen mirasçılarının usulüne uygun olarak davaya dahil edilmesi ve daha sonra işin esası hakkında karar verilmesi gerekir.
3- Dosyada bulunan, ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 28.09.2010 tarihli, 2009/1499 E, 2010/1307 K sayılı mirasçılık belgesine göre, ... mirasçıları arasında ...’un da yer aldığı; kabule göre, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 04.06.2009 tarihli, 2009/2142 Esas -5238 Karar sayılı ilamında borçlu ...’un murisi olarak maddi hata sonucu ... yerine davada taraf olmayan...’den bahsedilerek dava konusu 135, 189, 213, 309, 272 ve 501 parsel sayılı taşınmazlar yönünden hükmün bozulması doğru değildir.
4- ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 15.04.2008 tarihli 2007/1079 E, 2008/524 K sayılı ilamı ile davalı ...’nın kısıtlandığı, kendisine davalı ...’nın vasi olarak atandığı, davalı ... kısıtlı olmasına rağmen tebligatların kısıtlı vasisi ... yerine bizzat kısıtlı adına tebliğe çıkarıldığı, davalı ...’nın karar başlığında kısıtlının vasisi olarak gösterilmediği anlaşıldığından, taraf teşkili sağlanmadan işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 19.12.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.