(...Davacı vekili, müvekkilinin sigorta acentesi iken davalının kasko sigortası yaptırdığını, sigorta primlerinin müvekkili tarafından asıl sigorta şirketine ödendiğini, davalının ilk prim dışında sigorta primlerini ödemediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak suretiyle 1.741,50 TL asıl alacak, 979,74 TL işlemiş faiz olmak üzere 2.721,24 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm kanıtlara göre, prim alacak miktarının davacı tarafça açıklanmadığı, fazlaya ilişkin hak saklı tutularak açılan davanın kısmi dava ve üst sınırının belirsiz olduğu, kısmi davada görevin, saklı tutulan hakla birlikte uyuşmazlık konusunun tamamına göre belirleneceği, toplam alacak miktarının belirsiz olduğu durumlarda, uyuşmazlığın tamamının HUMK. 8"inci maddedeki sulh hukuk mahkemelerinin görev sınırını aştığı hallerde, davaya bakma görevinin asliye hukuk mahkemelerinde olduğu gerekçesiyle, mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Dava prim alacağının tahsiline ilişkin olup, davacı her ne kadar fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş ise de; alacağın tamamını göstermediği gibi, saklı tutulan alacağın ne kadar olduğuna dair beyanda da bulunmamıştır. Bu durumda, davada talep edilen miktar sulh hukuk mahkemesinin görevi dâhilinde bulunduğundan, mahkemece davaya bakılmak gerekirken, görev yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın taraflar yararına bozulması gerekmiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kasko sigorta poliçesine dayalı pirim alacağı istemine ilişkindir.
Mahkemece, dava değeri itibariyle Asliye Hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Daire’ce yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; göreve ilişkin olup, dava dilekçesine fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmasına rağmen, fazlaya ilişkin miktarın açıklanmaması nedeniyle davaya bakmakla Sulh Hukuk Mahkemesinin mi, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesinin mi görevli olduğu noktasında toplanmaktadır.
Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’un 8.maddesi uyarınca sulh mahkemesi; iflas davalarıyla vakfa ilişkin davalar hariç olmak üzere, mamelek hukukundan doğan değer veya miktarı beşmilyar (dava tarihi itibariyle 7.080,00) lirayı geçmeyen davalara bakmakla görevlidir.
Somut olayda da; davacı tarafından asıl alacak miktarının 1.741,50 TL olduğu belirtilerek eldeki dava açılmış olup, yargılamanın hiçbir aşamasında davacı tarafından dava dilekçesinde talep edilenden fazla bir alacak bulunduğu açıklanmadığı gibi tam tersine davaya konu alacağının dayanağı sigorta poliçelerindeki pirim tutarlarının mahkemenin görev sınırının altında olduğu davacı tarafından mahkemeye bildirildiği gibi, temyiz dilekçesinde fazlaya ilişkin bir hakkın bulunduğunu ileri sürmemiş, poliçe pirim tutarının da sulh hukuk mahkemesinin görev sınırları içinde olduğu anlaşılmıştır.
Bu itibarla, davaya konu alacak miktarının sulh hukuk mahkemesinin görev sınırında olduğu hususunda eldeki dava yönünden hiçbir tereddüt bulunmadığından yerel mahkemenin direnme kararı yerinde değildir.
O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanunun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 03.04.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.