“… Dava, kat mülkiyetli anataşınmazın bağımsız bölüm malikleri arasındaki tazminat istemine ilişkin olup, taraflar arasındaki uyuşmazlık Kat Mülkiyeti Yasası hükümlerinden kaynaklanmaktadır.
634 Sayılı Kat Mülkiyeti Yasası"nın ek birinci maddesi hükmü uyarınca bu Yasanın uygulanmasından doğan her türlü anlaşmazlık sulh hukuk mahkemesinde çözümleneceği gözetilerek davaya sulh hukuk mahkemesinde bakılmak üzere görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, asliye hukuk mahkemesince işin esası hakkında hüküm kurulması doğru görülmemiştir…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu"ndan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalının müvekkilinin üst katında oturduğunu, davalının mutfağından kaynaklanan su sızıntısı nedeniyle müvekkilinin taşınmazının zarar gördüğünü, müvekkilinin zararının tespiti için Eskişehir 1. Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2007/56 D.İş. dosyasında tespit yaptırdığını, tespit dosyasında müvekkilinin zararının 8.280,00 TL olduğunun belirlendiğini belirterek, bu bedelin tespit tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin yurt dışında yaşadığını, bu nedenle dairesindeki ana su giriş vanasının kapalı olduğunu ve su kullanılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, uyuşmazlığın 634 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş; dosya kendisine gönderilen Eskişehir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi, uyuşmazlığın 634 sayılı Kanun kapsamında çözümlenmesi gereken bir dava olmadığı, dava değeri itibariyle uyuşmazlığa bakmaya Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı vermiştir.
Ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosya, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi"ne gönderilmiş, anılan Daire"ce davanın Asliye Hukuk Mahkemesince görülüp, sonuçlandırılması gerektiğine karar verilmiştir.
Merci tayini kararı ile dosya kendisine intikal eden Asliye Hukuk Mahkemesi"nce davanın esasına girilerek, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin olarak kurulan hüküm; Özel Daire"ce yukarda belirtilen gerekçeyle görev yönünden bozulmuş, mahkemece merci tayini kararından sonra görev bakımından bozma kararı verilemeyeceği gerekçesi ile ilk hükümde direnilmesine karar verilmiştir.
Direnme hükmünü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu"nun önüne gelen uyuşmazlık; Asliye Hukuk Mahkemesi ile Sulh Hukuk Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlığına ilişkin yargı yeri belirlenmesi kararı bulunması halinde, Özel Daire"ce görev yönünden bozma kararı verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için, mülga 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HUMK)"nun daki “merci tayini” ne ilişkin yasal düzenlemeler irdelenmelidir:
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 25.maddesinde aynen “… Yetkili mahkemenin bir davaya bakmasına fiili veya hukuki bir engel çıktığı veya iki mahkemenin yargısal sınırları kapsamının belirlenmesinde tereddüt edildiği takdirde, yetkili mahkemenin tayininde, ilk derece mahkemeleri için bölge adliye mahkemelerine, bölge adliye mahkemeleri için Yargıtay’a başvurulur.
İki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye ilişkin olarak verdikleri kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkeme ilgisine göre bölge adliye mahkemesince veya Yargıtay’ca belirlenir.
Bölge adliye mahkemesince veya Yargıtay’ca verilen merci tayini kararları ile kanun yolu incelemesi sonucunda kesinleşen göreve veya yetkiye ilişkin kararlar, davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlar” denilmektedir.
Buna göre; iki mahkemenin aynı dava hakkında ayrı ayrı görevsizlik kararı vermiş olmaları ve bu görevsizlik kararlarının temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olması halinde, iki mahkeme arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıkmış olur. Bu durumda uyuşmazlığın giderilmesi için merci tayini yoluna başvurulur.
Bir mahkemenin verdiği görevsizlik kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş ise, bu görevsizlik kararı, dosyanın gönderildiği mahkemeyi bağlamaz. Bu mahkeme de kendisinin görevli olmadığına ve ilk mahkemenin görevli olduğuna karar verebilir. İkinci görevsizlik kararı da temyiz edilmeksizin kesinleşirse, hukuk mahkemeleri yönünden görevli mahkeme merci tayini yolu ile (Bölge Adliye Mahkemeleri henüz kurulmadığından) Yargıtay 17. Hukuk Dairesi tarafından kesin olarak belirlenir. Bu yargı yeri belirlenmesi kararı davaya daha sonra bakacak olan tüm mahkemeleri bağlar.
Buna karşılık, ikinci görevsizlik kararına karşı temyiz yoluna başvurulmuş ve Yargıtay ikinci görevsizlik kararını onamış ise, ikinci görevsizlik kararında görevli olarak gösterilen mahkeme bu kararla bağlıdır.
İkinci halde yani sonraki mahkemenin verdiği görevsizlik kararının Yargıtay’ca bozulması ve ikinci mahkemenin bu bozmaya uyması halinde bu mahkeme davayı görmeye devam eder. Yani artık görevsizlik kararı veremez (Baki Kuru; Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Baskı, İstanbul 2001. C.1, s.659 vd.).
Somut olay incelendiğinde; mahkemeler arasında çıkan olumsuz görev uyuşmazlığı merci tayini suretiyle 17. Hukuk Dairesi"nce giderilmiş ve Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna karar verilmiştir.
Merci tayini kararı ile dosya kendisine intikal eden Asliye Hukuk Mahkemesi de davanın esasına girerek davayı sonuçlandırmış, temyiz üzerine karar, 18. Hukuk Dairesi"nce daha önce merci tayini kararı olmasına rağmen, davaya bakma görevinin Sulh Hukuk Mahkemesi"ne ait olduğu gerekçesi ile bozulmuş, Asliye Hukuk Mahkemesi ise, merci tayini kararından sonra görev yönünden bozma yapılamayacağı, merci tayini kararının bağlayıcı olduğu gerekçesi ile ilk hükmünde direnmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere, merci tayini kararları kesin olup, aleyhine karar düzeltme yoluna gidilemez. Bu karar davaya daha sonra bakacak yerel mahkemeleri olduğu gibi Yargıtay Dairelerini de bağlar(Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 10.6.1942 gün ve 1942/26-16 sayılı ilamı).
Hal böyle olunca, yerel mahkemenin merci tayini kararından sonra artık Yargıtay’ın göreve ilişkin bozma yapamayacağı yönündeki direnme kararı yerinde olup onanmalıdır. Hukuk Genel Kurulu’nun 28.3.2007 gün ve 2007/13-191 E., 2007/167 K. sayılı kararı da aynı yöndedir.
Nevar ki; bozma nedenine göre, işin esasına yönelik davalı vekilinin temyiz itirazları Özel Daire"ce incelenmediğinden, dosyanın Dairesi"ne gönderilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, mahkemenin göreve ilişkin direnme kararı doğru olmakla birlikte, işin esasına yönelik davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 18. HUKUK DAİRESİ"NE GÖNDERİLMESİNE, 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 03.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.