(... Uyuşmazlık, dava konusu edilen çeyiz ve ziynet eşyalarının aynen iadesine, mümkün değilse bedelinin tahsiline ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile bir kısım çeyiz ve ziynet eşyalarının aynen iadesine, mümkün değilse bedellerinin tahsiline karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına, takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre temyiz eden davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davalı vekilinin ziynet eşyalarına ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Davacı vekili, dava dilekçesinde, tarafların 2.5.2010 tarihinde evlendiklerini, beş ay birlikte yaşadıktan sonra davacının davalı hakkında boşanma davası açtığını, davacı ortak konuttan ayrılırken ziynet ve çeyiz eşyalarının evde kaldığını, taraflar arasında sorunlar başladığında, Ekim 2010 tarihinde davalının, güvenlik nedeniyle ziynetleri sarraflık yapan akrabasına götürdüğünü, talep edilmesine karşın iade edilmediğini belirterek, ev ve ziynet eşyalarının aynen iadesini, mümkün değilse fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 28.640 TL olan bedelinin tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili, davayı kabul etmediklerini, davacının iddialarını kanıtlamasının gerektiğini, davanın haksız ve dayanaksız açıldığını, reddine karar verilmesini savunmuştur.
Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkaran kimsenin iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Davacı dava konusu edilen ziynet eşyasının elinden alındığını ileri sürmüş, davalı yan ise bu iddiayı kabul etmemiştir. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Diğer bir deyimle bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağana ters düşer.
Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyadır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğu kabul edilmelidir.
Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını, ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, ispat yükü altındadır.
Olayda, taraflar 2.5.2010 tarihinde evlenmişlerdir. Beş ay sonra da geçimsizlikleri nedeniyle boşanma davası açılmıştır. Davacı evden ayrıldığı sırada dava konusu edilen ziynet eşyalarını alamadığını, davalıda kaldığını iddia ederek işbu davayı açmış ise de, bu konuda dinlettiği tanıkları, davalı tarafça takılan ziynetler konusunda davacının savlarını doğrulayacak şekilde net açık ve ayrıntılı bilgi vermemişler, genel ve soyut beyanlarda bulunmuşlardır. Davacı iddialarını tanık beyanlarıyla kanıtlayamamakla beraber 3.3.2011 tarihli delil listesinin 16. bendinde yemin deliline de dayanmış olduğundan davacıya evden ayrıldığı sırada ziynet eşyalarını alamadığı ve davalı tarafta kaldığı konusunda davalı yana yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir ...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K.2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II.fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, çeyiz ve ziynet eşyalarının aynen iadesi, mümkün olmazsa bedellerinin tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece, ziynet eşyalarının tarafların ayrılmasından 15 gün önce koca tarafından sarraf olan eniştesinin kasasında muhafaza edilmek amacıyla alındığı, çeyiz eşyalarının ise müşterek hanede kaldığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire"ce yukarıda aynen alınan gerekçelerle bozulmuştur. Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme hükmünü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden önce Mahkemece ilk kararın gerekçesinde yer verilmediği halde, direnme kararında “dava dosyası ve içerisindeki tarafların boşanmasına ilişkin mahkememizin 2010/1155 esas sayılı dava dosyası titizlik ile incelenmiş olup bozma ilamının yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.” gerekçesine yer verilmiş olmasının usulüne uygun bir direnme kararı mı, yoksa yeni hüküm niteliğinde mi olduğu hususu ön sorun olarak tartışılmış ve yapılan görüşmeler sonunda, Yerel Mahkemece gerekçeyi güçlendirmek amacıyla yer verilen bu hususun yeni hüküm niteliğinde olmadığı oybirliğiyle kabul edilerek ön sorun aşılmış ve işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
İşin esasına gelince;
Yerel mahkeme ile Özel Daire arasında çıkan uyuşmazlık; davacı tanık beyanlarının, ziynet eşyalarının davalı tarafta kaldığını kabule elverişli olup olmadığı; burada varılacak sonuca göre, davacıya yemin teklif etme hakının hatırlatılmasının gerekip gerekmediği, noktalarında toplanmaktadır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.01.2009 gün ve 2008/6-824 E., 2009/25 K. sayılı ilamında da aynı ilkeye vurgu yapılmış olmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun"un 440. maddesi uyarınca, tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 03.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.