11. Hukuk Dairesi 2017/612 E. , 2018/6709 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada ...(...) 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 19/10/2016 tarih ve 2015/87-2016/149 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkiline ait tanınmış "... " markasının ... nezdinde tescilli olduğunu, bu ibarenin aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanı olarak kullanıldığını, davalının ise 09, 14. sınıflarda tescilli "... " ibareli 2008/19959 nolu ve 09. sınıfta tescilli "... " ibareli 2010/51697 nolu markalarının tescilinin kötü niyete dayandığını ileri sürerek, davalının markalarının 556 sayılı KHK"nın 7, 8, 35, 42. mad., M.K"nun 2.mad., Paris Sözleşmesi"nin 1 mükerrer 6. mad. ve 6102 sayılı ..."nın 55 ve devamı mad. uyarınca hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, yabancılık teminatı itirazında bulunup, markalar arasında iltibas ve bağlantı bulunmadığını, farklı sınıflarda tescil edildiğini, davacının gerçek ve öncelikli hak sahibi olmadığını, davacının markasının tanınmış marka sayılamayacağını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacıya ait, "... " ibareli markanın Avrupa Topluluk markası olarak birçok ülkede tescilli olup, ve 18, 25 ve 35. sınıflarda 1986 yılında
93879 tescil numarası ile tescil edilmiş olduğu ve tescil tarihinden itibaren dünya çapında ve birçok ülkede yoğun olarak kullanılmış reklam ve promosyon çalışmaları ile tanınır hale geldiği, davalının aynı ibareyi marka olarak tescil ettirmesinde haklı bir sebebi bulunmadığı ve davalı başvurusunun davacı markalarından yararlanma amacı taşıdığı bu nedenle kötü niyetli olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile, davalıya ait 2008/19958 ve 2010/51697 tescil numaralı markalarının hükümsüz kılınarak sicilden terkinine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Davacı, iltibas, tanınmışlık ve kötü niyet vakıalarına dayalı olarak davalıya ait markanın hükümsüz kılınmasını talep etmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak, davacıya ait markaların uluslararası tanınmışlığa ulaştığı, aynı ibareyi marka olarak tescil ettirmekte haklı bir sebebi bulunmayan davalının, davacı markalarının tanınmışlığından istifade etmeyi amaçlayan marka başvurusunun kötü niyetli olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemece bozma öncesi kararda, taraf markalarının esas unsurları ve yazılışlarının birebir aynı olduğu, bu nedenle markalar arasında 556 sayılı KHK"nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas tehlikesi bulunduğu kabul edilerek örtüşen emtialar yönünden davanın kabulüne, davacı markalarının tanınmışlığının tespit edilememesi nedeniyle farklı sınıflar yönünden hükümsüzlük davasının kısmen reddine karar verilmiş, kararda ayrıca, 556 sayılı KHK"nın 42. maddesinde sayılan hükümsüzlük sebepleri arasında yer almadığından kötü niyet iddiasının hükümsüzlük davasında uygulama alanı bulunmadığı ifade edilmiştir. Mahkemece uyulan Dairemiz bozma ilamında ise, davacı yanın sair temyiz itirazları reddedilerek, sadece, kötü niyete ilişkin mahkeme gerekçesi bozma konusu yapılmış, kötü niyet iddiasının her uyuşmazlığın kendine has özellikleri dikkate alınarak bir hükümsüzlük sebebi olarak değerlendirilmesi gerektiği hususlarına işaret edilmiştir. Davacı markalarının tanınmışlığının ispat edilemediğine ilişkin önceki karar bu kısım itibariyle kesinleştiğine göre bozmaya uyularak oluşan usuli müktesep hakkın varlığına rağmen, davacı markasının tanınmış olduğu ve bu hususun davalının kötü niyetine işaret ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış ve hükmün bu sebeple davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 25/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.