Taraflar arasındaki “tapu iptali ve yayla olarak sınırlandırma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Pozantı Asliye Hukuk Mahkemesi"nce asıl davanın reddine birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen 15.10.2008 gün ve 2004/1716 E., 2008/952 K. sayılı kararın incelenmesi Birleşen dava davalıları Yüksel Yiğit ve Ali Yiğit tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesi"nin 03.03.2011 gün ve 2011/837 E., 2011/2693 K. sayılı ilamı ile;
(...Dava, yayla iddiasına dayalı tapu iptali ve sınırlandırma isteğine ilişkindir.
Mahkemece, asıl dava yönünden davacının davasının husumetten reddine, birleşen dava yönünden davacının davasının kısmen kabulüne karar verilmiş, dava konusu 182 ada 6 parsel sayılı taşınmazın dosyada mevcut bilirkişi heyetinin 23.06.2008 tarihli raporlarında (B) ile gösterilen ve orman sayılan alanda kalan 315,73 m2"lik kısmının tapu kaydının iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Hükmü, birleşen davanın davalılarından A. Y. ve Y. Y. temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre birleşen davanın davalılarının diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Birleşen dava yönünden; çekişme konusu 182 ada 6 parsel sayılı taşınmaz kadastro işleminden sonra 11.07.1994 tarihinde tapuya tescil edilmiştir. Birleşen dava ise 11.02.2008 tarihinde açılmıştır.
25.02.2009 tarihinde kabul edilerek 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Kanunun 2. maddesi ile, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesinin 3.fıkrasına ekleme yapılmıştır. Anılan hüküm, “bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” şeklindedir.
Diğer taraftan, 5841 Sayılı Kanununun 3. maddesi ile de 3402 Sayılı Kadastro Kanununa geçici 10. madde eklenmiştir. Bu madde ise “bu kanunun 12. maddesinin 3.fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır” kuralını getirmiştir.
Kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı 11.02.2008 tarihi arasında, Kadastro Kanununun değişik 12. maddesinde sözü edilen on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşıldığından, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğince hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı Hazine vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl dava, tapu iptali ve yayla olarak sınırlandırma; birleşen dava ise tapu iptali ve kısmen yayla kısmen orman olarak sınırlandırma istemine ilişkindir.
Mahkemece, asıl davanın husumetten reddine; birleşen davanın ise kısmen kabulüne dair verilen karar, birleşen davanın davalıları Y. Y. ve A. Y."in temyizleri üzerine Özel Daire"ce dava konusu taşınmaza ilişkin kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı 11.02.2008 tarihi arasında, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun değişik 12. maddesinde sözü edilen on yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkemece 25.2.2009 gün ve 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un; 2. maddesiyle, 21.6.1987 gün ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen cümle ile, 5842 sayılı Kanun"un 3. maddesiyle, 3402 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 10. maddenin, 12.05.2011 tarihinde Anayasa Mahkemesi"nce iptal edildiği gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.
Direnme hükmünü davacı Hazine vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu"nun önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davada 3402 sayılı Kanun"un 12/3. maddesindeki on yıllık hak düşürücü sürenin uygulanıp uygulanmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulu"ndaki görüşme sırasında, mahkemece ilk kararın gerekçesinde yer verilmediği halde, direnme kararında 25.02.2009 gün ve 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesiyle 21.6.1987 günlü 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen cümlenin ve 3. maddesiyle 3402 sayılı Kanun"a eklenen Geçici 10. maddenin Anayasa Mahkemesi"nce 12.05.2011 tarihinde iptaline karar verildiği gerekçesine yer verilmiş olmasının usulüne uygun bir direnme kararı mı, yoksa yeni hüküm niteliğinde mi olduğu konusu ön sorun olarak tartışılıp, değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkemece bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi).
Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek araştırma yaparak veya gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında ön sorunun değerlendirilmesinde, mahkemece verilen ilk kararın Özel Daire"ce bozulmasından sonra 3402 sayılı Kanun"da değişiklik yapılmasına ilişkin 5841 sayılı Kanun"un 2. ve 3. maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından 12.05.2011 tarihinde iptal edilmiş olup, yerel mahkemece Özel Daire"nin denetiminden geçmeyen Anayasa Mahkemesi"nin iptal hükmü gerekçe yapılarak direnme kararı verilmiştir.
Ne varki, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu bu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda değerlendirilmeyen yeni bir hukuki olgu, dolayısıyla, tartışılıp değerlendirilmemiş yeni gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daire’ye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daire’ye gönderilmelidir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı Hazine vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 14. HUKUK DAİRESİ"NE GÖNDERİLMESİNE, 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/1.maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 27.03.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.