4. Hukuk Dairesi 2016/1471 E. , 2017/8783 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar ... ve ... (kendi adlarına asaleten ..."a velayeten) vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... Basın Yayın Reklamcılık .... Ltd. Şti. ve ... aleyhine 08/04/2015 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 20/11/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar vekili, müvekkillerinin davacı ..."ın anne ve babası olduğunu, davalı ... Basın Yayın Reklamcılık ....Ltd.Şti"nin yayın sahibi olduğu ... Gazetesi’nin 17/06/2014 tarihli nüshasında davacı ... ile ilgili yapılan haberle ilgisi olmamasına rağmen fotoğrafının haberde yer aldığını bölücü terör örgütü ... üyesi ve bir terörist olarak gösterildiğini, davacı ..."in hayatta olduğunu, terör örgütü eylemleri ile alakasının olmadığını, terör örgütü mensubu olduğuna ilişkin resmi makamlarda da hiç bir kaydının bulunmadığını, haksız haber nedeniyle davacıların kişilik haklarının saldırıya uğradığını ileri sürerek davacıların uğradığı manevi zararın giderilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, dava konusu haberin basın özgürlüğü sınırları içinde tamamen gazetecilik ilkelerine uygun olarak verildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, haberin ... Haber Ajansı tarafından servis edilmesi, aynı haberin Türkiye genelindeki tüm görsel ve yazılı basında yer alması haberin içeriğine bakıldığında davalıların haber verme hakkı çerçevesinde ve sınırları içerisinde olayı haber konusu yaptıkları, haberde kamu yararının bulunması sebebiyle haberin basın özgürlüğü sınırları içerisinde kaldığı ve haberin dayanağı haber ajansı olduğundan görünür gerçekliliğin bulunduğu ve davacıların kişilik haklarına saldırı niteliği taşımadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa"nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle
içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür
davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir
yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa"nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu"nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava dosyasının incelenmesiyle; davaya konu haberde sözü geçen ... yerine davacıların küçük oğlu ..."ın resminin kullanıldığı anlaşılmıştır. Bu haliyle haberin veriliş şekline göre öz ile biçim arasındaki dengenin bozulduğu, yayının hukuka aykırı olduğu benimsenerek davacılara uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekir. Anılan yön gözetilmeden istemin reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 28/12/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.