Taraflar arasındaki “şikayet” isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 5.İcra Hukuk Mahkemesi’nce şikayetin reddine dair verilen 21.12.2009 gün ve 2009/3229 E.-2009/3286 K. sayılı kararın incelenmesi şikayetçi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 07.12.2010 gün ve 2010/16553 E.-2010/29172 K. sayılı ilamı ile;
(...Borçlunun icra mahkemesine başvurusu, ödeme emri tebligatının usulsüz yapıldığından iptali ile, yapılan takibin durdurulmasına karar verilmesinden ibarettir. Mahkemece, borçlunun, 03.01.2008 tarihinde dosyaya ödeme yaptığından takipten bu tarihte haberdar olduğu ve 7 günlük şikayet süresinde başvurulmadığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir.
7201 sayılı tebligat Kanunun 32. maddesinde,”tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise, muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih tebliğ tarihi addolunur” hükmüne yer verilmiştir. Usulsüz tebliğe ilişkin şikayet borçlunun tebligatın usulsüzlüğünden haberdar olduğu tarihten itibaren İİK.nun 16/1.maddesi uyarınca 7 günlük süre içerisinde icra mahkemesine bildirilmesi gerekir.
Somut olayda 03.01.2008 tarihinde icra dosyasına yapılan ödemenin, kendisine 89/1 haciz ihbarnamesi gönderilen 3. kişi tarafından yapıldığı anlaşılmış olup, borçlunun bu ödemeden ve takipten haberdar olduğuna dair dosyada herhangi bir delilin yer almaması ve takipten 07.09.2009 tarihinde haberdar olduğunu belirtilmekle bu tarih dikkate alınarak şikayete konu işlemden daha önce haberdar olduğu hususu tespit edilemediğine göre başvuru yasal 7 günlük sürededir. Mahkemece işin esası hakkında bir karar vermek gerekir iken, istemin süre yönünden reddi isabetsizdir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Şikayetçi davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstek; usulsüz ödeme emrinin iptali, öğrenme tarihinin 07/09/2009 olarak kabulü ile 09/09/2009 tarihli red kararının kaldırılması istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece, “...alacaklı yanca borçlu Ş.P. aleyhine kat malikleri toplantısında alınan karar gereğince ilamsız takip yapıldığı, Ş. P.a tebligat yapılamaması üzerine Tebligat Kanunu’nun 35.maddesi uyarınca tebligat yapılması yasal değil ise de, şikayetçi- borçlunun icra dosyasında UYAP safahatınden de açıkça anlaşılacağı üzere 03/01/2008 tarihinde ödeme yaptığı, böylece usulsüz tebligatı ve borcu en geç 03/01/2008 tarihinde öğrenmiş sayılmasının zorunlu olduğu ” gerekçesi ile şikayetin reddine dair verilen karar, şikayetçi vekilinin temyizi üzerine Özel Daire’ce; yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçe ile karar bozulmuştur.
Yerel mahkemece, önceki gerekçelere ilave olarak “…şikayete konu tebligatın her iki dava dosyasında aynı olduğu, icra dosyasında başka bir tebligatında bulunmadığı, davacının aynı şikayet dilekçesi ile iki ayrı mahkemeye dava açtığı, İstanbul 7.İcra Hukuk Mahkemesi’nce, İstanbul 4.İcra Müdürlüğünün dosyasının İstanbul 10.İcra müdürlüğüne devredilmesi dolayısıyla bu mahkemenin iş bölümü nedeniyle görevli olmaması nedeniyle dosyanın mahkememize gönderilmesi sonucunda yapılan yargılama sonucunda verilen usulsüz tebligat şikayetinin reddine ilişkin kararın kesinleştiği, mahkememizin 2011/338 esas sayılı dosyasının konusu olan şikayet ile ilgili kesin bir kararın bulunduğu..." gerekçesi ile direnme kararı verilmiş; hükmü şikayetçi vekili temyize getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu"ndaki görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, direnme kararının gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu"nca mı, yoksa Özel Daire’ce mi yapılması gerektiği hususu, ön sorun olarak tartışılıp, değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (HUMK. m.429).
Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir delile veya bilgiye dayanması, ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olgunun yanında veya dışında yeni bir hukuki olguya dayanarak ve gerekçesini de bu yeni hukuki olgu yönünde değiştirerek karar vermiş olması hallerinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda, yerel mahkemece ilk kararın gerekçesinde değinilmeyen mahkemenin 30.04.2010 tarih 2010/376 E.-823 K. sayılı kararının kesinleştiği gerekçesi benimsenmiş; direnme kararında da bu karara açıkça dayanılmıştır.
Yerel mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda yer almayan, gerek mahkemece gerek özel dairece tartışılıp değerlendirilmeyen yeni bir gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda gösterilen nedenlerle şikayetçi vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 12.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen “Geçici Madde 7” atfıyla aynı yasanın 366. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 27.03.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.