Taraflar arasındaki “Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Afşin Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 12.05.2009 gün ve 2005/563 E., 2009/758 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 25.05.2010 gün ve 2010/4465 E., 2010/7767 K. sayılı ilamı ile;
(…Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemeleri sonucu düzenlenen ve hükme esas alınan rapor hüküm kurmaya yeterli değildir.
Şöyle ki;
Dairenin geri çevirme kararı üzerine Çoğulhan Belediye Başkanlığından getirtilen belgeler ile daha önce getirtilip dosyaya konulan yazılar birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu taşınmazın kamulaştırma tarihi itibariyle belediye hizmetlerinden yararlandığı ve çevresinin meskun olduğu, buna göre Bakanlar Kurulunun 28.02.1983 gün 1983/6122 sayılı kararı uyarınca arsa niteliğinde bulunduğu anlaşıldığından taşınmazın arsa olduğunun kabulü ile bu niteliğine göre kamulaştırma bedelinin saptanması gerekirken, hükme esas alınan bilirkişi kurulunun tarım arazisi niteliğini esas alan raporlarına itibarla hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 4650 sayılı Yasa ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesi uyarınca kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın idare adına tescili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalıya ait ..İlçesi.. Kasabası, 1512 parselde kayıtlı taşınmazın 6702,79 M2.lik kısmının termik santral atıklarının geçici depolama sahasının nakil yolu için kamulaştırıldığını, kamulaştırma kanununun 8. maddesi uyarınca dava konusu taşınmazın anlaşma yoluyla satın alınması için gerekli tüm işlemlerin yapıldığını, ancak, netice alınamadığını ileri sürerek, kamulaştırma bedelinin tespiti ile taşınmazın müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde olduğunu buna göre değer tespiti gerektiğini bildirmiştir.
Mahkemece, taşınmazın arazi niteliğinde olduğunun kabulüyle net gelire göre değer biçen bilirkişi kurulu raporu esas alınmak suretiyle “davanın kabulüne” karar verilmiş; davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Daire’ce yukarıda başlık yer alan gerekçeler ile karar bozulmuştur.
Yerel mahkeme, direnme olarak adlandırdığı kararında ise, direnme yönünde karar verilmeden önce, Çoğulhan Belediye Başkanlığına müzekkere yazılarak dava konusu taşınmaz mevkiinde yapıldığı iddia edilen alt yapı hizmetleri, (yol, su, kanalizasyon vs. ) ilişkin yapılan ihalelerin kime ihale edilerek yapıldığının ayrıntılı olarak bildirilmesi ve Çoğulhan belediyesinin mücavir alan sınırlarını gösterir krokinin gönderilmesi istenilmiş, İl Özel İdaresine müzekkere yazılarak dava konusu taşınmazların bulunduğu mevkilere yönelik köy yerleşik alan sınırlarının bildirilmesi istenilmiş, İçişleri Bakanlığına müzekkere yazılarak dava konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle mücavir alan ve belediye sınırları içerisinde bulunup bulunmadığı hususlarının sorulmuş, ayrıca mahkemenin 2009/1294 esas sayılı dosyasının neticesi beklenilmiş ve önceki gerekçeleri yanında bu deliller de hükme gerekçe yapılarak direnme kararı verilmiş, hüküm davalı vekili temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu"ndaki görüşme sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, direnme kararının gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu"nca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu, ön sorun olarak tartışılıp, değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir. (1086 sayılı HUMK. m.429).
Eş söyleyişle; mahkemenin ilk kararının gerekçesinde dayandığı maddi olgunun dışında yeni bir delile, yeni bir maddi olguya dayanması ve gerekçesini de bu yeni maddi olgu yönünde değiştirerek karar vermiş olması halinde, usulünce verilmiş bir direnme kararının varlığından söz edilemez.
Yerel mahkemece, ilk kararda direnildiği belirtilmiş ise de; bozmaya konu önceki kararın gerekçeleri yanında, Özel Daire bozma ilamından sonra bozma ilamı çerçevesinde toplanan deliller de hükme gerekçe yapılarak direnme kararı verilmiştir.
Bu durumda, temyize konu karar, gerçekte 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429/3. maddesi anlamında direnme kararı niteliğinde olmayıp, Özel Daire bozmasına konu önceki karardan farklı gerekçeye dayalı yeni bir hüküm niteliğindedir.
Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 18. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı HUMK"un 440/I. maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 13.03.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.