4. Ceza Dairesi 2020/1131 E. , 2020/9268 K.
"İçtihat Metni"Basit tehdit suçundan sanık ..."ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-2. cümle ve 43/2-1. maddeleri gereğince 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Aliağa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/11/2018 tarihli ve 2017/790 esas, 2018/1152 sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 21/01/2020 gün ve 94660652-105-35-16541-2019-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30/01/2020 gün ve 2020/12580 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, yargılama konusu suça ilişkin 5327 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1. maddesinin 2. cümlesinde belirlenen ceza miktarının "altı aya kadar hapis veya adlî para cezası" şeklinde ve aynı Kanun"un 49/1. maddesinde yer alan "Süreli hapis cezası, kanunda aksi belirtilmeyen hallerde bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamaz." şeklindeki düzenlemeler uyarınca basit tehdit suçuna ilişkin hapis cezasının alt sınırının bir ay olması ve hüküm fıkrasında da alt sınırdan uzaklaşmayı gerektirecek bir sebep bulunmadığına değinilmesi karşısında, alt sınırdan uzaklaşılarak temel cezanın altı ay olarak belirlenmesi suretiyle fazla ceza tayin edilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Basit tehdit suçundan sanık ..."ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-2. cümle ve 43/2-1. maddeleri gereğince 7 ay 15 gün hapis cezası cezalandırılmasına dair Aliağa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/11/2018 tarihli ve 2017/790 esas, 2018/1152 sayılı kararının, alt sınırdan niçin uzaklaşıldığına dair gerekçe gösterilmeden 5237 sayılı Kanun"un 106/1. fıkrasının 2. cümlesi gereğince en üst hadden cezaya hükmedilip sanığın 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilerek fazla ceza tayin olunmasında isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Sanığa yükletilen TCK"nın 106. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesi kapsamındaki tehdit suçu yönünden, temel cezanın en üst hadden tayininde isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu"nun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağan üstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulu"nun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kesinleşen bu karar veya hükümlerdeki aykırılıklar başka suretle giderilmesi mümkün olmadığı takdirde, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebilecektir.
CMK’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde, hüküm ve kararlarda, başvurulacak kanun yolu, başvurunun yapılacağı merci, yöntemi ve başvuru süresinin hiçbir tereddüte yer vermeksizin açıkça belirtileceği hükümlerine yer verilmiş olup, bu hükümlere aykırılık aynı Kanunun 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni oluşturacaktır. Bu bildirimlerdeki temel amaç sujelerin başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması, bu eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Ancak burada dikkat edilecek veya eski hale getirme nedeni oluşturacak husus, eksik veya hatalı bildirim nedeniyle bir hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise, bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır. CMK"nın 264. maddesinde ise, kabul edilebilir bir kanun yolu başvurusunda kanun yolunun veya mercide yanılgının, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı, bu hâlde başvurunun yapıldığı merci tarafından, başvurunun derhâl görevli ve yetkili mercie gönderilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Kararların Açıklanması ve Tebliği" başlıklı 35. maddesi;
"1) İlgili tarafın yüzüne karşı verilen karar kendisine açıklanır ve isterse kararın bir örneği de verilir.
2) Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, (…) (1) hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur. (1)
3) İlgili taraf serbest olmayan bir kişi veya tutuklu ise tebliğ edilen karar, kendisine okunup anlatılır." biçimindedir.
İncelenen dosyada;
Sanık ..."ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-2. cümle ve 43/2-1. maddeleri uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davasının açıldığı, yargılama neticesinde basit tehdit suçundan TCK"nın 106/1-2. cümle maddesi uyarınca "suçun işleniş biçimi, kasta dayalı kusurun yoğunluğu nazara alınarak alt sınırdan olmak üzere" şeklindeki gerekçe ile alt sınırdan uzaklaşılarak üst sınırdan 6 ay hapis cezası biçiminde hüküm kurulduğu, hükmün gerekçesinde ise tehdit suçundan temel cezanın belirlenmesine ilişkin herhangi bir anlatıma yer verilmediği, sanık hakkında kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan cezanın alt sınırdan tayin edilmesine karşın, "yaptığınızı yanınıza bırakmayacağım, hepinize göstereceğim, bu işi mezara bırakmayacağım" demek şeklinde kabul edilen tehdit eyleminde, takdirin ne şekilde kullanıldığı da belirtilmeden cezanın en üst hadden tayin edildiği, kararın sanık ve katılanların yokluklarında açıklandığı, başka suçtan hükümlü olarak bulunan sanığa, 24/01/2019 tarihinde kararın tebliğ edildiği, hükmün de 04/03/2019 tarihinde istinaf edilmeksizin kesinleştirildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Hükmün tefhim edildiği tarihte başka suçtan İzmir 1 nolu T tipi kapalı ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan ve duruşmadan bağışık tutulma talebinde bulunan sanığa, 5271 sayılı CMK"nın 263. maddesi uyarınca cezaevi kanalıyla da istinaf dilekçesi verebileceğinin yasa yolu bildiriminde ve açıklamada belirtilmediği, bu suretle kanun yolu başvuru hakkının kullanılmasında sanıkta yanılgı oluşturulduğu, yine sanığa ceza infaz kurumunda 24/01/2019 tarihinde yapılan tebligatın, CMK"nın 35/3. maddesine göre, söz konusu kararın kendisine okunup anlatılarak tebliğ edilmemesi nedeniyle usulsüz olduğunun anlaşılması, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna da ancak, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde başvurulabilmesi karşısında; anılan kararın sanık ..."e yöntemince tebliğ edilmesi ve sonraki işlemlerin mahallinde yerine getirilmesinin gerektiği anlaşılmıştır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1)Aliağa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/11/2018 tarihli ve 2017/790 esas, 2018/1152 sayılı kararına yönelik, CMK"nın 309. maddesi koşullarını taşımayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN BU AŞAMADA REDDİNE,
2)Dosyanın, sanık ..."e yöntemince tebliği için mahalline gönderilmesine, sonraki işlemlerin mahallinde Mahkemesince yerine getirilmesine, 07/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.