(...Davacı vekili, M….. S….. Boru Endüstrisi A.Ş. tarafından imal edilerek, M….. H…… AG firmasına gönderilen boruların, deniz yolu emtia taşımacılığı sigorta poliçesi ile müvekkilince teminat altına alındığı, boşaltma limanında malın hasarlı olduğunun anlaşıldığını, davalının taşımayı üstlendiğini ileri sürerek, sigortalısına ödenen 18.777,00 DEM ve 5.804,00 USD’nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı I……… Denizcilik ve Nak. Ltd. Şti. vekili, müvekkili ile davalı M/V B…….. gemisi donatan ve maliki Bluarrow S……..S.A arasında herhangi hukuki ve ticari ilişki bulunmadığını, müvekkilinin M….. S….. Boru Endüstrisi A.Ş adına yüklemeye nezaret etmiş olup, başkaca hiçbir ilişkisinin bulunmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna nazaran, taşımayı gerçekleştiren Bluarrow gemisi donatanı/maliki ile davalının acentelik ilişkisi bulunmadığından bahisle davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir
1)28.04.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5136 Sayılı Kanun ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine eklenen fıkra uyarınca “iş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek kurulunun olumlu görüşü ile Adalet Bakanlığı’nca, bu Kanunun Dördüncü Kitabında yer alan deniz ticaretine ilişkin ihtilaflara bakmak ve asliye derecesinde olmak üzere Denizcilik İhtisas Mahkemeleri kurulur. Bu mahkemelerin yargı çevresi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenir.” Değinilen Yasa ile ihdas edilen bu düzenleme doğrultusunda 19.07.2004 tarihli Olur’la İstanbul’da kurulan Denizcilik İhtisas Mahkemesi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 20.07.2004 gün ve 370 sayılı kararı ile faaliyete geçirilmiş olup, yargı alanı İstanbul ili mülki sınırları olarak belirlenmiştir.
Davaya konu uyuşmazlık, davalının deniz yoluyla taşımasını üstlendiği emtianın varma limanına hasarlı tahliye edildiği iddiasına dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümünde taşıyanın mesuliyetine ilişkin TTK’nun 1061 vd maddelerinin tatbiki gerekmektedir.
Yukarıda anılan maddi hukuk normlarının varlık kazandığı yasal düzenlemeler tamamıyla, 6762 Sayılı TTK’nun “Deniz Ticareti” başlıklı dördüncü kitap kapsamında yer almaktadır. O halde, böyle bir uyuşmazlığın çözümüne dönük davanın görülüp sonuçlandırılacağı yargı mercii İstanbul/Denizcilik İhtisas Mahkemesi olmalıdır. Bu nedenle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının öncelikle bu yön bakımından kabulü ile kararın görev noktasından bozulması gerekmiştir.
2)Bozma sebep ve şekline göre, sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, taşıma sigorta poliçesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davaya konu taşımanın yapıldığı geminin donatanı ile davalı arasında acentelik ilişkisi bulunmadığı gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda işin esasının görüşülmesinden önce davacı vekilinin bozma sonrası 20.07.2006 tarihli duruşmada ısrar kararı verilmesini talep etmesine rağmen yerel mahkemece kurulan direnme hükmünü temyiz etmesinin mümkün olup olmadığı hususu ön sorun olarak değerlendirilmiş ve göreve ilişkin uyuşmazlığın temyiz edilmesinde taraf iradesinin bağlayıcı olmadığına karar verilerek işin esasının görüşülmesine geçilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; göreve ilişkin olup, dava tarihi itibariyle yerel mahkemenin görevli olmasına rağmen daha sonra Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 20.07.2004 gün ve 370 sayılı kararı ile İstanbul Denizcilik İhtisas Mahkemesinin faaliyete geçirilmesi nedeniyle görevsizlik kararı verilmesinin gerekli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 4.maddesine 5136 sayılı Kanun ile eklenen fıkra; “İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Kurulunun olumlu görüşü ile Adalet Bakanlığınca, bu Kanunun Dördüncü Kitabında yer alan deniz ticaretine ilişkin ihtilaflara bakmak ve asliye derecesinde olmak üzere Denizcilik İhtisas Mahkemeleri kurulur. Bu mahkemelerin yargı çevresi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenir.” Şeklindedir.
Anılan yasa uyarınca 19.07.2004 tarihli Olur’la İstanbul’da kurulan Denizcilik İhtisas Mahkemesi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 20.07.2004 gün ve 370 sayılı kararı ile faaliyete geçirilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 142.maddesine göre; mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir. Anayasanın kanuni hâkim güvencesi başlığını taşıyan 37.maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir. Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanuni hâkim güvence-si, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 Anayasasını kabul eden Danışma Meclisinin Anayasa Komisyonunun gerekçesinde; “bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Prof..Dr.Ergun Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005 Gözden Geçirilmiş 8.Baskı, s: 118-119). Dikkat edilecek olursa Anayasadaki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiştir ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması Anayasa gereğidir.
6762 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 1.maddesi; bu kanunu, Türk Medeni Kanununun ayrılmaz bir cüzü (parçası) olarak kabul etmiştir. 4722 Sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesinde de; “Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun hükümleri uygulanır.” denilmekte ve aynı yasanın 3.maddesiyle de yasa ile öngörülen farklı düzenlemeler ayrık tutulmaktadır.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir. Yasa koyucu, Deniz İhtisas Mahkemelerinin kuruluşunu sağlayan 5136 sayılı Yasada, bu mahkemelerin faaliyete geçmesinden önce meydana gelen hadiselere (olaylara), Deniz İhtisas Mahkemelerinin bakacağına dair bir düzenlemeye yer vermemiştir.
O halde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı takdirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava, açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir. Bu noktada 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1.maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içermektedir. Anılan yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Hâlbuki Denizcilik İhtisas Mahkemelerinin kurulmasını öngören 5136 sayılı Yasada, görülmekte olan davaların Denizcilik İhtisas Mahkemesine devri ya da görevsizlikle gönderilmesi yönünde bir düzenleme mevcut değildir.
O halde, Denizcilik İhtisas Mahkemesinin faaliyete geçirildiği tarihten önceki olaylarla ilgili olarak Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmış olup derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya, görevsizlik ya da gönderme kararı ile Denizcilik İhtisas Mahkemesine gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Somut olayda; dava 01.06.1999 tarihinde Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmış; dava görülmekte iken, 5136 sayılı Kanun ile TTK’nun 4.maddesine eklenen fıkra uyarınca İstanbul/Denizcilik İhtisas Mahkemesi kurularak, 20.07.2004 tarihinde faaliyete geçirilmiştir.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan ilke uyarınca taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümleneceği mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Asliye Ticaret Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen İstanbul/Denizcilik İhtisas Mahkemesinde davaya bakılması olanaklı değildir.
Hal böyle olunca; temyize konu davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğine ilişkin Yerel Mahkemece verilen direnme kararı yerindedir.
Ne var ki, esasa ilişkin temyiz itirazları Özel Daire’ce incelenmediğinden, bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daire’ye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan davacının işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11.Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı HUMK"un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 13.03.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.