21. Hukuk Dairesi 2016/76 E. , 2017/2574 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacıların murisi ..."un 06/07/2008 tarihinde iş kazası sonucunda vefatı nedeniyle davacı eş için maddi ve manevi tazminat ile davacı çocukları için manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, verilen kesin süreye rağmen davacı tarafından müzekkere masrafının yatırılmamış olması nedeniyle davalı tarafın zamanaşımı itirazının yerinde kabul edilmesi gerektiği belirtilerek zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Anayasa"nın 141/son ve HMK"nın 30.maddesine göre davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir. Medeni usul hukukunun amacı yargı önüne gelen dava ve taleplerin hukuka uygun bir biçimde karara bağlanmasını sağlamak olduğundan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğü giren 6100 sayılı HMK"da yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini sağlamaya yönelik hükümler bulunmaktadır.
HMK"da yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini sağlamaya yönelik hükümlerin medeni usul hukukunun sağlıklı ve adil bir yargılama yapılması ve hüküm kurulması amacına uygun olarak yorumlanması gerekir. Aksine düşünce biçimin (şeklin) işin esasından (özünden) üstün tutulması sonucunu doğurur ki bu halde biçim, maddi hukukun tanıdığı hakkın elde edilmesinin önünde engel oluşturur. Biçim, maddi hakka uluşmaya yardımcı bir araç olmaktan çıkarılıp araç haline getirilmemelidir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğü giren 6100 sayılı HMK"da yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini sağlamaya yönelik hükümlerinin amaçlanın aksine yargılamanın uzun sürmesi ve gereksiz gider yapılmasına neden olacak biçimde uygulanmaması gerekir.
İster kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara karar her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkca anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir.
Öte yandan, 5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde, İş kazasının 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5 nci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç iş günü içinde iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde iş kazasının öğrenildiği tarihten başlayacağı, Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya ... İş Müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabileceği bildirilmiştir.
Kurumun iş kazası tahkikatının ve giderek zararlandırıcı olayın iş kazası olarak tespitinin açılan tazminat davalarına doğrudan etkisi bulunmaktadır. Şöyle ki İş kazasından kaynaklanan tazminat davaları nitelikçe Kurumca karşılanmayan zararların tahsiline ilişkin davalar olduğundan mükerrer tahsile neden olunmasının önüne geçebilmek için iş kazası sigorta kolundan Kurumun hak sahiplerine bağladığı gelirlerin tespiti ile bunun hesaplanan maddi tazminattan tenzili gerektiği gibi,tek başına manevi tazminat davası açılması durumunda dahi mahkemenin görevine ilişkin neticeleri bulunmasından dolayı (olay iş kazası değilse yargılama iş mahkemelerinde yapılamayacağından) Kurumun iş kazası tahkikatı ve giderek olayın iş kazası olarak tespit olunması önem arz etmektedir.
Somut olayda, mahkemenin 23/10/2012 tarihli celsenin ara kararı ile verdiği kesin sürenin usulüne uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Şöyle ki, kesin süre içerisinde yatırılması gereken müzekkere masrafının ne kadar olduğu açık bir şekilde belirtilmemiş ve kesin süreye uyulmadığı taktirde yaptırımının ne olacağı açıkça ve ayrıntılı şekilde taraflara bildirilmemiş, taraflar bu hususta uyarılmamıştır. Bununla birlikte, davanın sıfatı ve olay ortaya konmadan zamanaşımının değerlendirilmesi de hatalı olmuştur.
Ayrıca, ... Başkanlığınca davaya konu zararlandırıcı olay nedeniyle yapılmış bir iş kazası tahkikatının bulunup bulunmadığı anlaşılamamaktadır. Şu halde öncelikle yapılması gereken ... ... Kurumundan davaya konu kazaya ilişkin iş kazası tahkikatı yapılıp yapılmadığını sormak, yapılmamış ise davacı tarafa davaya konu zararlandırıcı olayı ... ... Kurumuna ihbarda bulunması, olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde ... ... Kurumuna ve hak alanını etkileyeceğinden işveren aleyhine “iş kazasının tespiti” davası açması için önel vermek, tespit davasını bu dava için bekletici sorun yaparak çıkacak sonuca göre, görev hususunu (davaya İş Mahkemesi sıfatıyla bakılıp bakılmayacağını) değerlendirmek, dava konusu olayın iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla davaya bakmaya devam etmek, olayın Kurumca iş kazası olduğunun kabul edilmesi halinde ise İş Mahkemesi sıfatıyla davaya bakıp üç kişilik iş güvenliği uzmanlarından oluşacak bilirkişi heyetinden kusura ilişkin rapor almak, davacı eşin destekten yoksun kalmasına ilişkin zararını hesap uzmanı bilirkişiye tespit ettirerek sonuca varılması gerekirken yasal prosedür uygulanmadan yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 30/03/2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.