Esas No: 2012/14-1377
Karar No: 2013/344
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/14-1377 Esas 2013/344 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Manavgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/04/2012
NUMARASI : 2011/147-2012/281
Taraflar arasındaki “tapu iptal ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Manavgat 1.Asliye Hukuk Mahkemesi"nce davanın reddine dair verilen 26.02.2008 gün ve 2007/574 E., 2008/108 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi"nin 11.03.2011 gün ve 2011/856 E., 2011/3132 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı, köy ihtiyar meclisi kararıyla 1972 yılında üç ayrı taşınmaz satın aldığını, bedellerini ödediğini ileri sürerek 3500 m2’den ibaret taşınmazın 102 sayılı parselden ifraz edilerek adına tescilini istemiştir.
Davalı, bedelin ödenmediğini, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, satışın resmi biçimde yapılmadığı, 442 sayılı Köy Kanununun 44.maddesinin 4753 sayılı (mülga) Çiftçiyi Topraklandırma Kanununun 64.maddesiyle yürürlükten kaldırıldığından bahisle dava reddedilmiştir.
Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
Davada köy ihtiyar meclisinin 26.03.1972 tarihli satışa ilişkin kararına dayanılmıştır. Gerçekten, 442 sayılı Köy Kanununun 44.maddesinin 3.fıkrası uyarınca, köy ihtiyar meclisinin bu tür nitelikteki taşınmazları arazisi olmayanlara vermek ve bedelini köy sandığına ödenmek üzere tahsil etmek yetkisi bulunmaktadır. Diğer taraftan, köy tüzel kişiliğinin yaptığı bu satış işlemi kaymakamlıkça 29.01.1976 tarihinde onaylanmıştır. Yasada ve Yargıtay uygulamasında, bu tür satışların resmi biçim koşuluna uygun yapılması aranmamakta, sadece satışın geçerliliği için kaymakamlık onayı şartı aranmaktadır. (Yargıtay 7.HD 21.02.2000 tarihli, 2000/729-795 sayılı kararı) Dairemizin uygulaması da bu doğrultudadır. (Yargıtay 14 HD, 06.05.2010 tarihli, 2010/4124-5233 sayılı kararı) Bunların dışında, köy ihtiyar meclisinin niteliği satışa elverişli bir taşınmazı köyde oturan ve taşınmaza ihtiyacı olan kişilere satmasına olanak sağlayan 442 sayılı Kanunun 44.maddesi mahkemece kabul edildiğinin aksine, mülga 4753 sayılı Kanunun 64.maddesiyle yürürlükten kaldırılmış değildir.
Ne var ki, 26.03.1972 tarihli satış davacının iddia ettiği gibi 102 sayılı parselden yapılmamış, kararda aynen “…köyümüz ihtiyar heyeti muhtar A. K. başkanlığında toplanarak 10.03.1972 tarih ve 87 no’lu kararla satılmasına karar verilen ve 202 parselden ayrılma, birinci parselden dokuzuncu parsele kadar olan parsellerden 1.parselden 5.parsele kadar olan 5 parsel 26.03.1972 günü taliplilerine ihaleleri yapılarak satılmış ve bedelleri alınmıştır. Şöyle ki; 1.parsel Ilıca Köyünde en çok pey süren A.S.’e 8.500,00 TL’ye ihalesi yapılmış ve bedeli alınmıştır 2.parsel Ilıca Köyünden en çok pey süren A. S.e 11.501,00 TL’ye ihalesi yapılmış ve bedeli alınmıştır.. 3.parsel Ilıca Köyünden en çok pey süren A. S.’e 10.400,00 TL’ye ihalesi yapılmış ve bedeli alınmıştır...” sözlerine yer verilmiştir. Görülüyor ki, satış dava konusu 102 sayılı parsele değil, 202 sayılı parsele dairdir. Öte yandan, bedellerinin alındığı belirtilmekle beraber, satılan taşınmazların yüzölçümü kararda gösterilmemiştir. Mahkemece de, ortadaki aykırılığın neden kaynaklandığı davacıya açıklattırılmamıştır.
Yapılan bu saptamalara göre mahkemece, öncelikle ihtiyar heyeti kararında satışın 202 sayılı parsel üzerinden yapılmasına rağmen, neden 102 sayılı parselde hak iddia edildiği davacıya açıklattırılmalı, köy ihtiyar heyetinin satışı bir krokiye bağlı olarak yapıp yapmadığı hususu üzerinde durulmalı, davacı inandırıcı bir şekilde satışın kararda 202 sayılı parselden bahsedilmesine rağmen 102 sayılı parsel üzerinden yapıldığını açıklayabilirse, yerinde keşif yapılmalı, ödenen satış bedellerine karşılık gelecek taşınmazın yüzölçümü gerek duyulursa bilirkişiye incelettirilmeli, satışa konu taşınmazın ifrazının mümkün olup olmadığını sorulup saptanmalı, ifrazı olanaklı ise o şekilde, ifraz olanağı yoksa paylı olarak istem hüküm altına alınmalı, bu sebeple aksi takdirde dava şimdiki gibi reddolunmalıdır.
Yukarıda değinilen hususlar bir yana bırakılarak davanın yazılı bazı gerekçelerle reddi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir... )
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece, satışın resmi biçimde yapılmadığı, 442 sayılı Köy Kanunu"nun 44.maddesinin 4753 sayılı (mülga) Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu"nun 64.maddesiyle yürürlükten kaldırıldığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine, karar Özel Daire"ce; yukarıda başlık bölümünde yer alan nedenlerle bozulmuştur.
Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: satışın yapıldığı tarih itibariyle, yürürlükte bulunan mevzuata göre, köy tüzel kişiliğinin köye ait bir taşınmazı satış yetkisinin bulunup bulunmadığı; burada varılacak sonuca göre yapılan satış işleminin usulüne uygun olup olmadığı ve mahkemece yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davacı, köy ihtiyar heyetinin 26.03.1972 tarihli taşınmaz satış kararına dayanarak eldeki davayı açmıştır.
Dava konusu taşınmaz, 1963 yılında yapılan tapulama çalışması sonunda zeytinlik vasfı ile köy tüzel kişiliği adına tespit görmüş ve 1964 yılında tapuya bu şekilde tescil edilmiştir. Daha sonra, köyün belediye teşkilatına dönüşmesi nedeniyle de 08.09.1999 tarihinde davalı Belediye Başkanlığı adına aynı vasıfla tescil edilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü açısından, öncelikle, davacının dayandığı bu satış kararlarının alındığı tarihteki yasal durumun irdelenmesinde yarar vardır:
07.04.1924 tarihinde yürürlüğe giren ve halen yürürlükte olan 422 Sayılı Köy Kanunu"nun 44.maddesi:
“İhtiyar meclisinin göreceği işler şunlardır:
1 - İhtiyar meclisi köylüye ait işleri konuşur ve hangi işleri köylü tarafından kendileri çalışarak doğrudan doğruya ve hangi işlerin para ile veya ırgat ile görülebileceğine karar verir. Köy işlerinden köy ahalisinin imece ile çalışarak yapacakları işi, köylünün çift ve çubuğu ile uğraşmadıkları boş zamanlara bırakır.
2 - (Değişik: 12/2/1954 - 6250/2 md.) İhtiyar Meclisi bu Kanunun 13 ve 14 üncü maddelerinde yazılı mecburi ve ihtiyari işleri yapmak için lüzumu halinde köy sınırı içindeki gayrimenkulleri değer pahasiyle satın alır. Mal sahibi razı olmazsa köyün bağlı bulunduğu kaza veya vilayet idare heyeti işi gözden geçirir. İdare heyetinin kararına söz yoktur.
3 - Tarlası olmıyan veya yetişmiyen köylüye köyün sınırı içinden boz haliden bir parça ayırıp vermek ve tasarrufu malsandığına veya sair dairelere geçmiş olan araziyi köy namına satın alıp arazisi olmıyanlara vermek ve bedelini taksitle köy sandığına ödetmek mecburidir.
4 - İhtiyar meclisi köylünün kaçar gün çalışacağını kestirir.
5 - Köy işi için beher köylüye haline göre salınacak paranın ne olacağını keser.”
Hükmünü içermektedir.
Görülmektedir ki, 442 sayılı Köy Kanunu’nun 44.maddesinin “Tarlası olmıyan veya yetişmiyen köylüye köyün sınırı içinden boz haliden bir parça ayırıp vermek ve tasarrufu malsandığına veya sair dairelere geçmiş olan araziyi köy namına satın alıp arazisi olmıyanlara vermek ve bedelini taksitle köy sandığına ödetmek mecburidir.”hükmünü içeren 3.bendi ihtiyacı olan köylüye köy ihtiyar heyetince taşınmaz satışını içermektedir.
15.06.1945 tarihinde yürürlüğe giren ve halen mülga olan; 11.6.1945 gün ve 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’nun 64. maddesinde;
"716 sayılı Borçlanma Kanununun 3 üncü maddesi ve 2490 sayılı Artırma, eksiltme ve ihale Kanunun 56 ncı maddesinin 2 nci fıkrası ve 2510 sayılı Iskan Kanununun 17 nci maddesine bağlı toprak tevzi cetveli ve bu maddenin sanatkarlara yarım istihkak toprak verileceğine dair olan fıkrası ile 20 ve 21 inci maddeleri ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 6 ncı maddesi hükümleri ve arazi dağıtılması hakkındaki diğer makamların yetkileri kaldırılmıştır. Bu kanuna aykırı sair hükümler arazi hakkında cari olmaz.”
Hükmü yer almaktadır.
Bu hükümde 442 sayılı Köy Kanunu’na açık atıf yapılmadığı gibi, maddede geçen “arazi dağıtılması hakkındaki diğer makamların yetkileri kaldırılmıştır. Bu kanuna aykırı sair hükümler arazi hakkında cari olmaz” şeklindeki düzenleme, 442 sayılı Köy Kanunu’nun 44. maddesinin 3.bendi hükmünü kapsamamaktadır. Zira, 442 sayılı Kanun"un anılan hükmü arazi dağıtma yetkisini değil, ihtiyacı bulunan köylüye bedeli mukabili satış yetkisini içermektedir.
O halde, 442 sayılı Köy Kanunu’nun, satış yetkisi veren bu hükmünün, 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’nun 64. maddesi ile ortadan kaldırıldığını kabule olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle, Yerel Mahkemenin bu yöndeki gerekçesi yerinde değildir.
Hemen burada, davacıya satılan taşınmazların nitelikçe 442 sayılı Kanun"un 44.maddesinin 3.bendi kapsamına girip girmediğinin irdelenmesi gerekir:
442 sayılı Köy Kanunu"nun 44/3 maddesinde ihtiyar meclisinin tarlası olmıyan veya yetişmiyen köylüye köyün sınırı içinden boz haliden bir parça ayırıp verebileceği gibi tasarrufu malsandığına veya sair dairelere geçmiş olan araziyi köy namına satın alarak arazisi olmıyanlara verebileceği düzenlenmiştir.
Madde kapsamından ihtiyar meclisine verilen satış yetkisinin boz hali arazi ile sınırlı olmadığı, tasarrufu mal sandığına ait olan taşınmazları veya sair dairelerden satın alacağı taşınmazları ihtiyar meclisinin arazisi olmayanlara verebileceği anlaşılmaktadır.
Dava konusu taşınmaz; “zeytinlik” vasfı ile davacıya satılmış olmakla; satış yetkisi kapsamında bulunan “boz haliden bir taşınmaz” değil ise de tasarrufu malsandığına ait olan taşınmazlardan olduğu anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, 442 sayılı Köy Kanunu’nun 44. madde hükümleri, halen yürürlükte bulunduğundan, eldeki dava ve somut olaya uygulanması mümkün bulunmaktadır.
Hukuk Genel Kurulu"ndaki görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce; 442 sayılı Köy Kanunu"nun 44. maddesinde “özel mülk” niteliğindeki taşınmazların satışına yetki veren bir hüküm bulunmadığı; maddenin 3 nolu bendinde “köy sınırı içinden boz haliden araziler” için satış yetkisi verildiği, dava konusu taşınmazın “zeytinlik” vasfında olduğu; satış yetkisi kapsamında bulunan taşınmazlardan olmadığı ileri sürülmüşse de bu görüş Hukuk Genel Kurulu"nun çoğunluğunca yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görülmemiştir.
Somut olayda köy tüzel kişiliği önce taşınmazın satışına karar vermiş; daha sonra taşınmazı ihtiyar heyeti kararıyla kısım kısım açık artırmayla satmış ve bu satış kararı o tarihte görevde bulunan kaymakam tarafından onaylanmış; ancak tapuda herhangi bir işlem yapılmamıştır.
442 sayılı Köy Kanunu"nun 44. maddesi gözetildiğinde, dava konusu taşınmazı köyün satış yetkisi bulunduğundan mahkemece işin esasına girelerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
Hal böyle olunca; aynı hususa işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının bozma ilamında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı Kanun"un 440. maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.03.2013 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davacı vekili, tapulama çalışmaları sırasında zeytinlik niteliğiyle, 20.300 m2 olarak 102 nolu parsel olarak, 17.08.1963 tarihinde Köy Tüzel Kişiliği adına tespit gören ve 09.01.1965 tarihli komisyon kararı gereğince 08.02.1966 tarihinde tapuya tescil edilen taşınmazın Ilıca köyü tüzel Kişiliğinin 03.10.1975 tarihli ve 112 sayılı ihtiyar heyeti kararı ve 05.09.1975 tarihli kararı uyarınca özel parselasyon yapılarak vekil edeni ve diğerlerine haricen satıldığını, müvekkilinin bu yere konut yaptığını, o tarihten beri zilyet ve tasarrufu altında bulundurduğunu, ne var ki, Köy Tüzel Kişiliğinin, bilahare de o yerin belde olması nedeniyle taşınmazın yasa gereği belediye adına tescil edildiğini, belediyenin de tapu kaydının vekil edenine ifrazen aktarmadığını açıklayarak tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tapuya tescilini, ifrazı mümkün olmazsa paylı olarak iptal ve tescile karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taşınmazın bedelinin tahsil edildiğine ilişkin bir belgeye rastlanılmadığını, özel parselasyon haritasının bulunmadığını, ayrıca imar mevzuatına göre ise parselin ifraz edilerek tescilinin mümkün olmadığını açıklanarak davanın reddini savunmuştur.
Mahalli Mahkeme, kural olarak tapulu bir taşınmazın mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin TMK’nun 706, BK’nun 213 ve TK’nun 26.maddesi uyarınca resmi şekilde yapılması gerektiği, Köy Tüzel Kişiliğinin haricen satışının ya da ihtiyari ihale yoluyla yaptığı işlemin geçersiz olduğu, öte yandan 442 sayılı Köy Kanununun 44/3.maddesinin 4753 sayılı Yasanın 64.maddesiyle yürürlükten kaldırıldığını, 3367 sayılı Yasanın ise sadece köy yerleşim planında yer alan ve yerleşim planı uyarınca niteliklerini kaydederek özel mülkiyet şeklinde tescil edilen taşınmazların o yasa ve uygulama yönetmeliğinde belirtilen koşulların haiz olması halinde iptal ve tescile karar verilebileceği somut olayda koşulların gerçekleşmediğinden davanın açıklanan gerekçelerle reddine karar verilmiştir.
Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin belirtilen kararları ile ve kanaatimce somut olaya ve ilgili yasa maddelerine uygun düşmeyecek gerekçelerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Mahalli mahkeme, dosyada mevcut olan direnme kararında belirttiği üzere ve emsal Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2011/14-2885 Esas, 2012/221 Karar sayılı kararından da bahisle önceki kararda direnilmesine kararı verilmiştir.
Somut olayla ilgili olarak deliller irdelendiğinde: dava konusu 102 nolu ana parselin 766 sayılı Tapulama Kanunu uyarınca yapılan tapulama çalışmalarında 20.300 m2 olarak, senetsizden, zeytinlik niteliğiyle, 17.08.1963 tarihinde, Ilıca Köyü Tüzel Kişiliği adına tespit görmüştür. İtiraz üzerine tapulama komisyonunun 09.01.1965 tarihinde kesinleşen komisyon kararı gereğince 08.02.1966 tarihinde Köy Tüzel Kişiliği adına tescil edilmiştir. Haricen satışın ya da köy karar defterlerindeki kararının alındığı tarihte tapulu (çaplı) olan bir yerdir.
Ilıca Köyü İhtiyar heyetinin 05.09.1975 tarihli karar defterinde yazılı kararı uyarınca: 102 nolu ana parselin haricen düzenlenen özel parselasyon haritası gereğince bedeli mukabilinde köy halkına açık artırma yoluyla satışına karar verilmiştir. Bilahare, 03.10.1975 tarih, 112 sayılı köy ihtiyar heyeti kararı uyarınca köyün ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla 102 nolu ana parselin resmi makamlara yansımayan özel parselasyon haritası uyarınca ihale ile satışına karar verilmiş, bu karar Kaymakam tarafından onaylanmıştır.
Ilıca Köyünün zaman içerisinde nüfusunun artması nedeniyle belde olarak tüzel kişilikte değişiklik yapılmış, 102 nolu ana parsel 18.702 m2 miktarıyla “zeytinlik” vasfıyla yasa gereği 08.09.199 tarihinde belediye adına tescil edilmiştir.
Bilindiği üzere ve kural olarak; tapulu bir taşınmazın haricen satışı mümkün değildir. Bir başka anlatımla, tapulu taşınmazların temlikine ilişkin sözleşmelerin TMK’nun 706, BK’nun 213 ( Türk Borçlar Kanununun 237) ve TK’nun 26.maddesi gereğince tapu memuru huzurunda resmi şekilde düzenlenmesi gerekir. Bunun istisnası Noterlikte düzenlenen satış vaadi sözleşmeleri ve kat karşılığı inşaat sözleşmeleridir.
Köy Tüzel Kişiliğinin ihale ile taşınmaz mal satış yetkisi bulunup bulunmadığı konusuna gelince: 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 1.maddesinde “ Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin, özel idare ve belediyelerin alım, satım, hizmet, yapım, kira, trampa, mülkiyetin gayri ayni hak tesisi ve taşıma işleri bu kanunda yazılı hükümlere göre yürütülür. Aynı Yasanın 4.maddesi alım satım için: taşınır ve taşınmaz mallar ile her türlü ihtiyaç maddeleri, hizmet ve hakların alım ve satımı olduğunu, 7/d maddesinde taşınmaz malların satışı, kiraya verilmesi, trampa edilmesi ve üzerlerinde mülkiyetin gayri ayni hak tesisinde tapu kayıtlarına göre yeri, sınırı, yüzölçümü, varsa pafta, ada ve parsel numarası ve durumunun açıklanması gerektiği 13.madde ise; ihale komisyonlarında kimlerin bulunacağı ( özellikle 13.maddede köy tüzel kişiliği, köy ihtiyar heyeti ve köy derneği ile ilgili herhangi bir açıklama getirilmemiştir). 17.madde ihalenin ilanıyla ilgili işlemleri ve diğer maddelerde sair işlemler açıklanmıştır. Görüleceği üzere 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 1.maddesinde Köy Tüzel Kişiliği yer almamıştır. Dolayısıyla Köy Tüzel Kişiliğinin ihtiyari ihale ile yapmış olduğu ihale Devlet İhale Yasasına aykırıdır. Böyle bir yetkisi ve görevi de bulunmamaktadır. Yük hükmündedir.
442 sayılı Köy Kanunu bakımından yapılan incelemeye göre özellikle 12.maddede köye ait işlerin mecburi olan işler ve köylünün isteğine bağlı işler olarak nitelendirildiği, 13.maddede mecburi işlemin neler olduğu, 14.maddede köylünün isteğine bağlı işlerin neler olduğu, özellikle 17.maddede köyün parasının nelerden ibaret olduğu ( ihtiyar meclisi tarafından köylüye salınacak para, alınacak ceza paraların, köy namına yazılı emlak ve arazi gelirleri, vakfedilen arazilerin emlak ve gelirleri, avarrız gelirleri, hediye ve bağışlanan paralar ve mallar, köy namına ekilen tarla gelirleri vs. kapsamlı şekilde açıklanmıştır. Bu açıklamalara göre köyün herhangi bir ihtiyacı mevcut ise köy ihtiyar meclisinin salma yoluyla köylüden makbuz karşılığı para toplaması ve Köy Kanununun 17.maddesindeki diğer gelirlerle elde ettiği paralarla ihtiyaçların giderilmesi gerekir. Ancak, Köy Kanununun hiçbir maddesinde köy muhtarının veya ihtiyar heyetinin köy adına kayıtlı tapulu bir taşınmazı ihtiyari ihale veya haricen satış yoluyla bir başkasına veya o köyden herhangi birisine temlik etmesine yetki ve görev veren bir durum söz konusu değildir. Esasen az yukarıda açıklandığı üzere belirtilen yasa maddeleri gereğince ihtiyari ihale ile harici satış hukuken ve yasa gereği geçersizdir. 442 sayılı Köy Kanununun 44/3.maddesi ise net bir biçimde ”tarlası olmayan veya yetişmeyen köylüye köyün sınırı içinden “boz hali”den bir parça ayırıp vermek ve tasarrufu mal sandığına veya sair dairelere geçmiş olan araziyi köy namına satın alıp arazisi olmayanlara vermek ve bedelini taksitle köy sandığına ödetmek mecburidir” hükmü incelendiğinde o köyde yaşayan o köy sınırları içinde tarlası olmayan veya olup da yetersiz olan köylüye boz hali’den ( ekilmemiş ancak ekilip sürülmeye elverişli olan yerlerden) bir miktar yeri ayırıp vermek ve bedelini taksitlerle köy sandığına ödetmek biçimindedir. Yasanın bu maddesi çok net olup köy tüzel kişiliği adına tescilli olmayan ve boz hali niteliğinde bulunan bir yerin köy karar defterine yazılacak kararla o köyden tarlası olmayan ve az tarlası olan kişilere bedeli mukabilinde vermek yönünde anlaşılması gerekir. Yani tapusuz yerlerin haricen satışının geçerli olacağı biçimindedir. Tapusuz taşınmazların haricen satışına yasalarda engel bir hüküm yoktur. Aksi halde, tapulu bir taşınmazın bu şekilde haricen satışı yukarıda belirtilen yasa maddeleri ve ilkeler gereğince geçerli değildir.
Bundan ayrı, 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanununun 64.maddesiyle bu tür arazilerin dağıtımında dahi usulsüzlükler ve haksızlıklar olduğu anlaşılmakla yasa koyucu yetkili mercilerin bu konudaki yetkilerini tamamen ortadan kaldırmıştır. Bir başka anlatımla toprak tevzi yetkisi 2510, 1771 ve 4753 sayılı Yasa gereğince Devletin ilgili ve görevlendirilen birimleri vasıtasıyla bu işlemlerin yapılmasını onun haricindeki diğer kurum ve kuruluşlarının böyle bir yetkisinin olmadığı yönündedir.
Ayrıca, 3367 sayılı köy yerleşim alanlarıyla ilgili yasa ve uygulama yönetmeliği incelendiğinde: köyün nüfusunun artması eski yerleşim alanının yetersiz hale gelmesi nedeniyle Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki mera, yaylak, kışlak vs. Gibi yerlerin öncelikle yetkili kurallarca niteliği değiştirildikten sonra ve köy yerleşim alanı planı hazırlanıp bu plan onaylandıktan ve parseller oluşturulduktan sonra köy muhtarının sadece onaylanan köy yerleşim planında kalan parselleri yasa ve yönetmelikte belirtilen koşullar gereğince temlik etme yetkisi bulunmaktadır. Dolayısıyla, 3367 sayılı Yasa ve uygulama yönetmeliğinin somut olayla doğrudan ya da dolaylı bir ilgi ve alakası bulunmamaktadır. Dava konusu ana parsel ya da özel parsel onaylanmış köy yerleşim alanında da değildir.
Kaldı ki, 3194 sayılı İmar Kanunuyla 2981, 3290 sayılı İmar Islah Yasalarının somut olayda hiçbir şekilde uygulama yeri bulunmamaktadır. Bundan ayrı, Belediyelerin kendi mülkiyetinde olan tapulu taşınmazlarını satış yetkisi Belediye Kanununda açıkça Belediye Meclisine verilmiştir. Belediye Meclis kararı olmadan belediyenin diğer bir yetkili kurulu olan Belediye Encümeninin yapmış olduğu satışlar geçerli olmadığından açılan iptal ve tescil davaları kabulle sonuçlanmaktadır. Ayrıca, bazı sayın üyelerce açıklandığının aksine Türk Ticaret Kanununun değinilen maddesi ile Kooperatifler Kanununun konuya özgülenen maddesinin somut olayla hiçbir alakası yoktur. Yargıtay Kararlar Dergisinin Şubat 2000 sayısının 215 ila 218. sayfaları arasında yayımlanan 8.Hukuk Dairesinin 02.12.1999 tarih, 1999/9516-9886 Esas ve Karar sayılı İçtihadı ile Yargıtay Kararlar Dergisinin Nisan 2000 sayısının 542 ila 544 sayfaları arasında yayımlanan 21.02.2000 tarih 2000/729-795 Esas ve Karar sayılı İçtihadı da direnme kararına ışık tutacak yönde oluşturulmuştur.
Ayrıca, Manavgat 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin HGK’nun 21.03.2012 tarih, 2011/14-885 Esas, 2012/221 Karar sayılı İçtihadı birebir aynı 102 nolu ana parselden haricen düzenlenen resmi makamlara yansımayan başka bir özel parselasyonla ilgili olup, yerel mahkemenin direnme kararı Hukuk Genel Kurulun’ca sözü edilen kararında yazılı gerekçelerle onanmıştır. Yargıtay’ın bir görevi de içtihat oluşturmak ve içtihatlarda birliği sağlamaktır. Bundan bir yıl önce aynı ana taşınmazla ilgili olarak Hukuk Genel Kurulun’dan geçen direnme kararının onanması yönünde tecelli eden içtihadın oluşumundan bir yıl sonra gelen eldeki 6 emsal dosya için: sözü edilen temel yasalarda ve gayrimenkul dairelerinin uygulamalarındaki ilkelerde ve Hukuk Genel Kurulu’nun aynı yerle ilgili yukarıda değinilen ve mahalli mahkemeleri bağlayıcı nitelikte olan içtihadında bir değişiklik olmadığı halde ne oldu ve ne değişti de bu şekilde bir karar verilmiştir. Anlamak mümkün olmamaktadır. Bu durumun hukuka güven, içtihatlara inançlarda tereddüde zemin hazırlayacağı kuşkusuzdur.
Tüm bunlardan ayrı olarak; 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8.maddesi hükümlerine göre tapu kaydında “zeytinlik” vasfında olan ve 18 dönümden bir miktar fazla olan ana taşınmazın ifrazının mümkün olmadığı da izahtan varestedir.
Açıkladığım tüm bu nedenlerle mahalli mahkemenin 6 emsal dosya için vermiş olduğu direnme kararının yukarıda sözü edilen Türk Medeni Kanunu, Borçlar Kanunu, Türk Borçlar Kanunu ve özellikle Tapu Kanununun 44/3.maddesine ve sair ilke ve kurallara uygun olduğu görüşündeyim. Tüm bu nedenlerle Hukuk Genel Kurulu’nun sayın çoğunluğunca benimsenen ve bozma şeklinde oyçokluğuyla tecelli eden görüş, gerekçe ve kararlarına katılmam mümkün değildir.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.