11. Hukuk Dairesi 2017/45 E. , 2018/6660 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ(TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 29/06/2016 tarih ve 2015/641-2016/859 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin euculn vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankadan ticari krediler kullandığını, bankanın haksız yere bazı masraflar tahsil ettiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 500,00 TL"nin davalıdan tahsilini istemiştir. Islah dilekçesi ile talebini 2.765,00 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı vekili, davaya cevap vermemiş bilirkişi raporundan sonra sunduğu beyan dilekçelerinde davacının tacir, kredilerin ticari kredi olması nedeniyle masraf tahsil edilebileceğini, kullandırılan krediye nispetle alınan masrafların makul olduğunu, genel işlem şartlarına aykırılık iddiasının davaya konu kredilerde ileri sürülemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, kredi sözleşmelerinin tip sözleşmeler olması nedeniyle davacı aleyhine yazılan hükümlerin yazılmamış sayılması gerektiği, davacı aleyhine yer alan maddelerin genel işlem şartlarına aykırı olduğu gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davacının kullanmış olduğu ticari krediler nedeniyle çeşitli adlar altında yapılan kesintilerin istirdadı talebine ilişkin olup mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda belirtilen ve iadesine karar verilen dava konusu kesintilerin ve bağlı bulundukları sözleşmelerin bir kısmının 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun yürürlük dönemine ait olduğu de bir kısmının ise 6098 sayılı Türk Borçlar
Kanunu yürürlük tarihinden sonra olduğu anlaşılmaktadır. 6098 sayılı TBK"nın yürürlük tarihi olan 01/07/2012 tarihinden önce akdedilmiş olan sözleşmeler yönünden, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un 1. maddesinde düzenlenen ""Türk Borçlar Kanunu"nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu"nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir."" hükmü uyarınca; sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK"nın ilgili hükümlerinin uygulanması gerekirken 6098 sayılı TBK"nın 21, 25. ve 26. maddeleri uyarınca değerlendirme yapılarak kesintilerin haksız olduğundan bahisle hüküm tesisi cihetine gidilmesi isabetli değildir. Bu bakımdan, mahkemece kredi sözleşmelerinin tümünün ekleri ile birlikte getirtilmek sureti ile taraflar arasında 818 sayılı Borçlar Kanunu döneminde akdedilen kredi sözleşmelerinde komisyon veya masraf alınmasına dair hüküm bulunup bulunmadığı, var ise miktar ya da oran belirtilip belirtilmediği, miktar ya da oran belirtilmiş ise; anılan hükmün sözleşmenin tarafı olan davacıyı kural olarak bağlayıcı nitelikte olduğu, bununla birlikte 09.12.2006 tarihli Resmi Gazete’de Merkez Bankası tarafından yayınlanan Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kâr ve Zarara Katılma Oranları İle Kredi İşlemlerinde Faiz Dışında Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında 2006/1 sayılı Tebliğ’in 6. maddesi gereğince yapılması gereken bir ilan ve yayım varsa bunun yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise, bankaların bu oranlar üzerinden masraf vb. alabileceğinin kabulü ile hüküm kurulması, şayet gerekli ilan ve yayımlar yapılmamış ise yahut sözleşmede miktar ve oran belirtilmemiş ise emsal banka uygulamalarının araştırılması, alınan masrafların emsal banka uygulamalarına göre orantılı olup olmadığı, bankanın kesinti yapmakta haklı olup olmadığı, yapılan kesintilerin sebebi, kesinti miktarının uygun olup olmadığı veya ne miktarda olduğu, davacıya iadesi gereken miktar bulunup bulunmadığı hususlarında değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar vermek gerekir.
6098 sayılı TBK"nın yürürlük tarihi olan 01/07/2012 tarihinden sonra akdedilmiş olan sözleşmeler yönünden ise 20. madde ve devamındaki genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına dair ilkeler doğrultusunda sözleşmenin genel işlem koşulu denetimine tabi tutulması ve sözleşme hükmünün bu nitelikte olduğunun tespiti halinde, bu hükmün yazılmamış sayılması ve yukarıda belirtilen 2006/1 sayılı Tebliğ hükümlerine göre gerekli ilan ve yayımlar yapılıp yapılmadığının da değerlendirilerek ortaya çıkan boşluğun da doldurularak varsa davacıdan kesilen fazla masrafların iadesine karar verilmesi gerekir.
Mahkemece, yukarıda belirlenen ilkeler doğrultusunda değerlendirme yapılmaksızın davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 24/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.