6. Hukuk Dairesi 2021/2661 E. , 2021/2232 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine yönelik verilen hüküm süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Dava, davacının Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/338 Esas, 2008/684 Karar sayılı dosyasında hükmedilen yasal faiz alacağı ile avans faizi arasındaki farktan oluşan bakiye faiz alacağının tahsili istemine ilişkin olup, yerel mahkemece aynı davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olduğu gerekçesi ile davanın usulden reddine dair verilen hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/338 Esas, 2008/684 Karar sayılı dosyasında davacı olarak yer alan müvekkili lehine 84.456,31 TL alacağın yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verildiğini, kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini, her iki taraf tacir olduğundan müvekkilinin avans faizi talep etmeye hakkı olduğunu, asıl alacağın 11.06.2013 tarihinde ödendiğini, 06.05.2013 tarihli sulh anlaşması ile ödemenin ihtirazi kayıtla avans faizinden doğan talep hakkı saklı tutularak alındığını, yasal faiz ile avans faizi oranları arasındaki farkın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, davanın kabulünü talep etmiştir.
Davalılar vekili, davacının avans faizinden kaynaklandığını iddia ettiği alacağının Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/338 Esas, 2008/684 Karar sayılı ilamı ve İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/157 Esas sayılı dosyaları ile alacağa yasal faiz hükmedilmesi ile kesinleştiğini, davacının faiz talebinin mükerrer olduğunu, 06.05.2013 tarihli sulh protokolüne göre davacının tüm alacağını tahsil ettiğini ve müvekkillerinin davacıya bir borcu kalmadığını, davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/338 Esas, 2008/689 Karar sayılı dosyasında davacının 84.456,31 TL alacağının talep doğrultusunda yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verildiği ve bu kararın 11.02.2013 tarihinde şekli anlamda kesinleştiği, daha önce şekli anlamda kesinleşmiş faiz istemi konusunda bu defa avans faizinden kaynaklanan alacağın tahsilinin talep edilmesi halinde Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/338 Esas, 2008/689 Karar sayılı kararının eldeki dava bakımından maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceği gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/338 Esas sayılı itirazın iptali davasına konu Üsküdar 1. İcra Müdürlüğünün 2002/1207 sayılı takip dosyasındaki takip talebi incelendiğinde, alacağın yasal faizi ile talep edildiği, davalıların itirazı üzerine açılan itirazın iptali davasında takibin 84.456,51 TL üzerinden yasal faizi ile devamına karar verildiği ve davalılar vekilince temyiz edilen hükmün onandığı, onama ilamına karşı davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin reddedilerek, kararın 11.02.2013 tarihi itibarı ile kesinleştiği anlaşılmıştır.
İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/157 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde ise davacı, davalıların Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/338 Esas, 2008/684 Karar sayılı ilamı ile borçlu olduklarına hükmedildiğini, alacağın Üsküdar 1. İcra Müdürlüğünün 2010/10501 sayılı icra dosyası ile takibe konulduğunu, takibin 18.01.2012 tarihi itibarı ile ödenmesi gereken borç bakiyesinin 318.548,81 TL iddiası ile davalıların iflasını istemiş, bu dava tarafların 06.05.2013 tarihli protokol ile sulh olduğu, davacının tüm ödemelerini aldığı ve 11.06.2013 tarihli tediye teslim makbuzlarıyla sulh protokolünün sunulması neticesinde davacının davasından feragat ettiği gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki 06.05.2013 tarihli "Harici Sulh Anlaşmasıdır" başlıklı belgenin incelenmesinde ise, belgenin son paragrafında davacı alacaklının tacir olduğundan avans faizi oranı üzerinden faiz talep hakkının mevcut olduğu, yasal faiz ile ticari avans faiz oranı arasındaki doğan faiz farkı alacağı talep hakkının saklı tutulduğu, bu belgenin taraf vekillerince imzalandığı ve yukarıda belirtildiği üzere İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/157 Esas sayılı dosyasına sunulduğu ve belge içeriğine göre yapılan işlemler neticesinde davanın feragatle sonuçlanarak reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
HMK’nın 114/1-i maddesinde aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. Kesin hükmün açılacak davalarda göz önünde tutulması, temelini Anayasadan alan vazgeçilmez bir usul hukuku kuralıdır. Bu niteliği gereği de "olumsuz dava şartı" olarak kabul edilmektedir. Zira aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanarak daha önce dava açılmış ve verilen hüküm kesinleşmiş ise, artık o dava konusu hakkında kesin hüküm vardır. Aynı uyuşmazlık, yeni bir dava konusu yapılamaz.
Kesin hüküm; şekli anlamda kesin hüküm ve maddi anlamda kesin hüküm olmak üzere ikiye ayrılır. Bir hükmün şekli anlamda kesinleşmiş olması, sözü edilen hükme karşı tüm olağan yasa yollarının kapandığı anlamına gelir. Maddi anlamda kesin hükmün koşulları ise 6100 sayılı HMK"nın 303/1. maddesinde “Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir" şeklinde açıklanmıştır. Madde metninden; bir kararın maddi anlamda kesinleşmesi için öncelikle şekli anlamda kesinleşmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Davacının alacak talebi, taraflar arasındaki 06.05.2013 tarihli protokolden kaynaklanmakta olup, 06.05.2013 tarihli protokol, taraflar arasında faiz borcu konusunda yeni bir sözleşme niteliğindedir. Bu anlamda Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/338 Esas sayılı dosyasında verilen karar, eldeki dava bakımından her iki davanın sebeplerinin farklı olması nedeni ile HMK 303/1 maddesi kapsamında maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyecektir. Yerel mahkemece, işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, belirtilen hususlar gözetilmeden kesin hüküm nedeni ile davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkeme hükmünün temyiz eden davacı lehine BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karara karşı tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 13.12.2021 gününde oy birliği ile karar verilmiştir.