7. Hukuk Dairesi 2013/16622 E. , 2014/26 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Dörtyol 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 05/02/2013
Numarası : 2010/59-2013/78
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; hüküm süresi içinde duruşmalı olarak davalı vekili tarafından temyiz edilmiş ise de; HUMK"nun 438.maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine
2-Davacı, davalı şirkette 1999 tarihinin başlarından 26.03.2010 tarihine kadar işçi olarak çalıştığını, ancak iş akdinin davalı tarafından ekonomik krizi bahane ederek haksız olarak feshedildiğinden bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kıdem tazminatı farkı ve ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının ödetilmesini istemiştir.
Davalı, tüm alacaklarının ödendiğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davalının haklı feshi ispat edemediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı, hafta tatilinde ve ulusal bayram ve genel tatillerde çalışıp çalışmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını, hafta tatilinde ve genel tatil günlerinde çalıştığını iddia eden işç,i bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
Somut olayda, davalı tarafça sunulan işyeri, işe giriş-çıkış saatlerini gösteren bilgisayar kayıtları dosya içindedir. Bu kayıtlar ile, davacının çalıştığı günler ile gün içinde hangi saatlerde girip hangi saatlerde çıkış yaptığı kayıt altına alınmıştır. Bu kayıtlarını bilgisayar tarafından düzenlenmesi nedeniyle işçinin imzasını taşımaması da olağandır. Davacı tarafın, bu kayıtların içeriğine yönelik açık bir itirazı olmamasına rağmen, bilirkişi tarafından davacının imzasını taşımaması nedeniyle hesaplamaya esas alınmaması yönündeki görüşüne itibarla sırf tanık beyanlarına göre yaptığı hesabın kabulü ile hüküm kurulması hatalıdır. Mahkemece, davacının fazla mesai, ulusal bayram genel tatil ve hafta tatili çalışmaları konusundaki taleplerin, sunulan belgelerin kapsadığı dönem itibariyle, bu yazılı delile göre değerlendirmesi, yazılı belgenin, yani giriş çıkış kaydının olmadığı dönemi için ise, tanık beyanlarına göre hesaplama yapılması ve çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken hatalı seçeneğe itibarla yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup bozma nedenidir.
3-HMK "nun 26.maddesine göre hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Davacının kıdem tazminatına yönelik talebinin dava dilekçesinde 100,00TL, ıslah dilekçesinde 283,00 TL olmak üzere toplam 383,00 TL olduğu hususu gözardı edilerek davacının talebini aşarak 1.283.00 TLye hükmedilmiş olması isabetsiz olmuştur.
4- Kabule göre de davacının fazla mesai ve hafta tatili alacaklarına davanın 9.4.2010 tarihinde açılmış olması sebebiyle dava ve ıslah edilen miktarlar yönünden ise ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile tamamına dava tarihi olan 9.4.2010 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi de doğru olmamıştır.
O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 10.1.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.