11. Hukuk Dairesi 2017/544 E. , 2018/6648 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ADLİYE MAHKEMESİ . HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen ... . Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 06.10.2016 tarih ve 2015/230 Esas-2016/322 Karar sayılı dosyasında verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kısmen kabul kısmen reddine dair ... Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesi’nce verilen 13.12.2016 tarih ve 2016/20-2016/18 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin ..., ... ve ... markaları ile ticari faaliyette bulunduğunu, anılan markalarla kamuya sunulan kraker biçimlerinin müvekkili ile özdeşleştiğini, 1996/... (...), 1996/... (...), 1981/... (...) sayılı markalarının da ..."de tescilli olduğunu, davalının 2000/119 sayılı ... şeklinden oluşan markasının ürün şeklinden oluşması sebebiyle ayırt edici olmadığını, aldatıcı nitelikte olduğunu, ticaret alanında kullanılan bir cinsi belirtmesi ve malın üretimi konusunda süresiz tekel hakkı sağlaması sebebiyle marka olabilme vasfı bulunmadığını, bu nedenle 556 sayılı KHK"nın 42/1.a maddesi gereğince hükümsüzlüğünün gerektiğini, eğer bu istem kabul edilmez ise anılan markanın müvekkilinin tescilli markalarıyla ayırt edilemeyecek derecede benzer ve karıştırılma ihtimali yaratması sebebiyle 556 sayılı KHK"nın 7/b, 8/b ve 42/1.a, b maddeleri uyarınca hükümsüzlüğüne karar verilmesinin icap ettiğini; diğer yandan müvekkilinin yukarıdaki tescilli markalarıyla 1970"li yıllardan bu yana önce tescilsiz sonra tescilli olarak kamuya sunduğu ürünün biçimi üzerinde önceye dayalı hak sahipliğinin bulunduğunu, davalının markasının anılan biçimi iltibasa neden olacak şekilde içerdiğini, bu şeklide haksız rekabet oluşturduğunu, davalı markasının 556 sayılı KHK"nın 8/3, 42/1.b maddesi gereğince hükümsüzlüğünün gerektiğini; müvekkilinin anılan kraker şeklinin telif hakkı ile korunan bir işaret olması sebebiyle de davalı markasının hükümsüzlüğünün icap ettiğini; öte yandan da davalının adına tescilli olan markayı ciddi biçimde kullanmadığını, ayrıca bu nedenle de hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu markanın ... ibaresinin yazılı olduğu bisküvi görselinden ibaret olduğunu, müvekkilinin benzer bisküvi şekli üzerinden münhasır hakka sahip olduğu iddiası ile davacı dahil 3. şahıslara yönelttiği herhangi bir iddia ve davası bulunmadığını, buna rağmen davacının hükümsüzlük iddiasında bulunmasında hukuki yararını bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu markanın dikdörtgen bisküvi şekli üzerine noktalarla ve deliklerle yazılmış ... ibaresinden oluştuğu, münhasıran kullanılacağı ürünün şeklinden oluşmadığı, şekil ve harflerden oluşan iki unsurun birbirini tamamlar nitelikte bulunduğu, şekil içinde bulunan markayı oluşturan harflerin esas unsur olduğu, anılan bisküvi yahut kraker şeklinin işletmesel kökene hitap edecek bir ayırt ediciliğinin bulunmadığı, dolayısıyla davacının anılan işaret üzerinde önceye dayalı hak sahipliğinden bahsedilmesinin de mümkün olmadığı, davacının nispi red nedeni niteliğindeki önceye dayalı hak sahipliği ve iltibas vakıasına dayalı hükümsüzlük istemlerini markanın tescil edildiği tarihten itibaren beş yıllık hak düşürücü süre içerisinde mahkeme önünde dava konusu yapması gerektiği, oysa yargılama konusu markanın tescilinin gerçekleştiği, davanın yaklaşık onüç yıl sonra hak düşürücü sürenin tamamlanmasından sonra açıldığı, davacının davalının kötüniyetli olduğu vakıasına dayandığı, ancak bunu destekleyici hiçbir kanıt sunmadığı, davalının anılan tescilde kötüniyetli bulunduğuna ilişkin hiçbir emarenin olmadığı, davalının tescilli markayı kullanmadığı iddiasının kabulünün mümkün bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
... Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre davacı yanca yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. madddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 4,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 24/10/2018 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.