Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/8680
Karar No: 2020/1209

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2017/8680 Esas 2020/1209 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2017/8680 E.  ,  2020/1209 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi


    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün istinaf edilmesi üzerine verilen ... Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesinin 26/05/2017 tarih ve 2017/977 Esas- 2017/992 Karar sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi adına tapuda kayıtlı ... ili,..... 543 parsel sayılı 4.240 m2 yüzölçümlü taşınmazın ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/53 Esas- 2008/238 Karar sayılı ilâmıyla tapusunun iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, müvekkillerinin zarara uğradığını belirterek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup şimdilik 10.000 TL tazminatın taşınmazın Hazineye geçtiği günden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi talep etmiş, 25.01.2017 tarihli harçlandırılmış dilekçesi ile de taleplerini 179.182,40 TL’ye arttırarak taşınmazın Hazineye geçtiği günden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
    İlk derece ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulü ile 179.182,40 TL"nin tapu iptal tescil davasının kesinleşme tarihi olan 15/07/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili tarafından istinaf edilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesince ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/332 Esas- 2017/62 Karar sayılı kararında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmaması nedeniyle istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
    Dosya kapsamından 1958 yılında yapılan tapulama sırasında ... ili,.... köyü 543 parsel sayılı taşınmazın 4.240 m2 yüzölçümü ile senetsizden davacıların murisleri adına tespit ve tescil edildiği, Orman Yönetiminin açtığı ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/53 Esas- 2008/238 Karar sayılı davası sonucunda taşınmazın tamamının tapusunun iptali ile orman vasfı ile tesciline karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçmeksizin 15/07/2008 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 09/05/2016 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
    İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, davacının, adına kayıtlı bulunan taşınmazının tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde eldeki davayı açmasında ve arazi niteliğindeki taşınmaza gelir metodu kullanılarak değer belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmadığına göre
    yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, HMK"nın 302/5. ve 373. maddeleri uyarınca dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 05/03/2020 günü oyçokluğu ile karar verildi.
    Dava, kesinleşmiş orman kadastrosuna göre orman sınırları içerisinde kalan davacılara ait taşınmazın tapusunun iptal edilmesi nedeniyle tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan tazminat (TMK md.1007) istemine ilişkindir.
    Türk Medenî Kanunun 1007. maddesinde; “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder." Hükmü yer almaktadır.
    Davacılar, dava dilekçelerinde kendilerine murislerinden intikal eden taşınmazın orman sınırları içerisinde kaldığı gerekçesiyle tapusunun iptal edildiğini ve bu şekilde mülkiyet hakları ihlal edilerek zarara uğradıklarını ileri sürmüşlerdir. Taşınmazın bulunduğu yerde 1944 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan orman kadastrosunda, dava konusu yer orman sınırları içerisinde yer almış, yapılan bu kadastro çalışması ilan edilerek kesinleşmiştir. Daha sonra aynı bölgede 1958 yılında kesinleşen tapulama sırasında, orman tahdit sınırları içerisinde bulunan davaya konu bu taşınmaz, davacıların kök murisi adına tespit edilmiş, itiraz edilmediği için de kesinleşerek tespit gibi tapu kaydı oluşmuştur. Daha sonra miras yoluyla davacılara intikal etmiştir.
    Bir yerde tapulama çalışması (arazi kadastrosu) yapılırken, daha önceden yapılmış olan ve kesinleşen orman kadastrosu var ise bu sınırlara riayet edilerek tapulama çalışmasının yapılması gerekir. Tazminata konu olan taşınmaz 1944 yılında yapılan orman kadastrosu sırasında orman olarak ilan edilip kesinleşen orman tahdit sınırları içerisinde kalan bir yer olduğu sabittir. Ancak buna rağmen aynı yerle ilgili ikinci bir kadastro işlemi yapılmıştır.
    Anayasamızın 169. maddesinde; "... Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz..." hükmü yer almaktadır. Bu hükümde de açıkça yer aldığı üzere ormanların özel mülkiyete konu olması mümkün değildir.
    Davaya konu olan taşınmaz, daha önceden ilan edilip ve kesinleşen orman kadastrosuna göre orman niteliğinde olduğundan, özel mülkiyete konu olamayacağı Anayasamızın hükmü gereğidir. Hem Anayasamızın hükmü ve hem de yapılan arazi kadastrosunun ikinci kadastro niteliğinde olması nedeniyle davacı adına yapılan tespit ve tescil, yolsuz tescil niteliğindedir. Hukuk Genel Kurulu Kararlarında ve Dairemizin yerleşik uygulamasında bu tür tesciller yok hükmünde kabul edilmektedir.
    Her ne kadar şeklen bir tapu kaydı oluşmuş ise de, bu tapu kaydı mülkiyeti kazandıran bir belge niteliğinde değildir.
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, tapu kaydını tereddütsüz bir mülkiyet belgesi olarak kabul etmekte ise de, Türk Hukukundaki uygulama farklı yöndedir.
    AİHM, mülkiyet hakkının kapsamını belirlerken iç hukuktaki düzenlemeler ile yargısal uygulamaları gözeterek bir sonuca varmaktadır. Buna göre, orman veya mera gibi alanların kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile kazanılamayacağına dair Türk Hukukundaki düzenlemeler nedeniyle, başvurucuların bu taşınmazların mülkiyetini elde etmelerini sağlayabilecek bir meşru beklentilerinin doğmasının mümkün bulunmadığı kabul edilmektedir. (Sarısoy ve Diğerleri/Türkiye, B.No: 21303/07, 14.10.2014; Usta/Türkiye, B.No: 32212/11, 27.11.2012)
    Hukuk Genel Kurulunun 19.02.2003 gün 2003/20-102 Esas - 2013/90 Karar sayılı ilamında; "Türk Medeni Kanunun kabul ettiği sisteme göre tapuya tescilin geçerli olabilmesi ve mülkiyet hakkının doğması için geçerli bir hukuksal nedene dayanması zorunludur. Geçerli bir hukuksal nedene dayanmayan tesciller, yolsuz tescil niteliğinde olup sahibine mülkiyet hakkı kazandırmaz. Yolsuz tescille, kamu malı niteliğinde olan taşınmazların özel mülkiyete dönüştürülerek hukuksal niteliklerinin değiştirilmesi hukuken mümkün değildir..." yönünde karar verilmiştir. Aksinin kabulü, Anayasamızın 169. maddesi hükmünün yok sayılması ve dolanılması anlamına gelecektir. Dava konusu taşınmaz yolsuz tescil olduğundan tapu kaydının mülkiyet hakkını temsil etmediği, başka bir deyişle, mülkiyet kazanılmadığı için davacı adına oluşan tapu kaydının iptal edilmesi ile de mülkiyet hakkının ihlal edilmesi ve buna bağlı bir zararın oluşması söz konusu olmayacaktır. Bu nedenle mülkiyet hakkından yoksun bırakılma iddiası, dosya kapsamı ile uyuşmadığından mülkiyet hakkından bedelsiz yoksun bırakıldığına ilişkin iddia ve buna mukabil taşınmazın rayiç bedeli kadar tazminat verilmesi uygulaması yerinde değildir.
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, tapunun orman olduğu gerekçesi ile iptal edilmesi durumunda hiçbir bedel ödenmemesini hak ihlali kabul etmiş, makul bir tazminat ödenmesi gereğine değinmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, makul tazminat miktarını, taşınmazın rayiç bedeli olarak kabul etmektedir (29.09.2010 tarih 2010/ 14-386 Esas 2010/427 Kararı). Ancak kanaatimce; öncelikle orman kadastrosunun yapılıp kesinleştiği yerlerde sonradan tesis(arazi) kadastrosu yapılması ve hukuken orman olduğu kesinleşen bir yerin ikinci kadastro olarak yapılan tapulama (arazi kadastrosu) ile mülkiyeti kazanılamayacağı için makul tazminat miktarı taşınmazın rayiç bedeli değil, bu kayda güvenerek tapu sahibinin imar ve ihya çalışmaları nedeniyle taşınmaza yapmış olduğu masraflar ve katmış olduğu müspet değer miktarında olmalıdır.
    Bu açıklamalar ışığında; davacıların tapusunun iptal edilmesi nedeniyle mülkiyet haklarından yoksun bırakıldığı iddiası, mülkiyet hakkının hiç doğmaması nedeniyle hukuki gerçeği yansıtmadığından, tapunun iptalinden dolayı Hazineyi TMK’nın 1007. maddesi gereğince sorumlu tutmanın mümkün olmadığı, sorumlu tutulması halinde dahi hükmedilmesi gereken tazminat miktarının taşınmazın rayiç bedeli değil, tapu malikinin bu kayda güvenerek, imar ve ihya çalışmaları nedeniyle taşınmaza yapmış olduğu masraflar ve katmış olduğu müspet değer miktarında olması gerektiği kanaatinde olduğumdan, taşınmazın rayiç bedeli miktarında tazminata hükmedilmesine ilişkin ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararın istinaf mahkemesince istinaf talebinin esastan reddine dair kararının yerinde olmadığı ve bozulması gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum. 05/03/2020




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi