17. Hukuk Dairesi 2016/17406 E. , 2019/8607 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkillerinin müşterek murisi olan ..."un 28/03/2012 tarihinde vefat ettiğini, ... ölmeden önce halen müvekkillerinin kullanmakta olduğu evi almak amacıyla ... Şubesinden kredi kullandığını ve kullanmış olduğu krediden dolayı bankaca 30/12/2011 tarihinde hayat sigortası yaptırıldığını, sigortalının vefatından sonra hayat sigortası yapan davalı kuruma başvurulduğunda ilgili kurum tarafından müvekkiller tarafından gönderilen evrakların incelenmesi neticesinde müteveffaya sigortaya başlamadan önce mide kanseri teşhisi konulduğunu, durumun başvuru formunda beyan edilmediğinin anlaşıldığını, gerçek dışı beyan sebebiyle sözleşmeden caymış olduğunu, sigorta poliçesinin iptal edildiğinden ötürü tazminat ödemesinin yapılmayacağını beyan ettiklerini, müvekkillerinin murisi ..."un mide kanseri olması nedeni ile öldüğünü, ancak müvekkillerinin muristen kanser olduğunu sakladıklarını, çünkü kanser hastalığında moral ve motivasyonun çok önemli olduğunu, bu nedenle murisin sigorta poliçesini kanser hastası olduğunu bilmeden imzaladığını, şahsın bunu sakladığından bahisle cayma hakkının kullanılmasının doğru olmadığını, toplumun sosyal yapısı bu şekilde olmasına rağmen davalı tarafça talep edilen sigorta bedelinin müvekkillerin müşterek murisinin gerçeğe aykırı beyanda bulunduğundan bahisle ödenememesi ve cayma hakkının kullanılmasında hukuka uygunluk olmadığını, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 3.000,00 TL nin ölüm tarihi olan 28/03/2012 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkillerine verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, sigortalının ölümü üzerine ... Şubesinin poliçe lehdarı sıfatıyla ölüm tazminatı almak için müvekkili şirkete yaptığı müracaatı üzerine gerekli işlemlerin yapılabilmesi için ölen sigortalılarına ait dosyanın incelemeye alındığını sigortalının sigortaya dahil olmadan evvel var olan hastalıkları ile ilgili görmüş olduğu tedavileri gösterir hastane kayıtları ve epikriz raporlarının müvekkil şirket sağlık müşavirliği tarafından incelendiğini, sigorta başlangıç tarihinden önce yapılan muayenesinde mide kanseri olduğunu, sonuç olarak sigortalılarının, sigorta başlangıç tarihinden önce teşhis edilmiş ve tedavi edilmekte olduğu mide kanseri hastalığı nedeni ile vefat ettiğini, ..."un 30/10/2009 tarihinde kullanmış olduğu krediyi vefatı durumunda teminat altına almak amacıyla 30/12/2011 tarihinde sigorta sözlemesi akdettiğini ve sigortalanma aşamasında mevcut kanser hastalığını müvekkili şirkete bildirmeyerek kendisini sigorta kapsamına aldırdığını ve sigortalılık süresi içerisinde öldüğü takdirde müvekkili şirketten alınacak ölüm tazminatı ile lehdar tayin ettiğini ve aynı zamanda borçlu olduğu bankaya olan borcundan kurtulma yoluna başvurduğunu, çünkü müvekkili şirketin sigortalının bu denli ciddi hastalığı olduğunu öğrenmiş olsa idi sigorta sözleşmesini yapmayacağını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece iddia, savunma toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kabulüne, 120.876,81 TL tazminatın 3.000,00 TL sinin 10/09/2014 tarihinden itibaren, 117,876,81 TL sinin ıslah tarihi olan 12/05/2016 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, hayat sigorta poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Türk Ticaret Kanunu"nun (TTK) 1290. maddesine göre, sigorta ettiren, sigortacı tarafından sözleşme yapılırken gerçek durumları bildirdiği taktirde sözleşmeyi yapmamasını ya da daha ağır şartlarda yapmasını gerektiren bütün hususları sigortacıya bildirmekle yükümlü tutulmuştur.
Somut olayda; davacıların murisinin dava dışı bankadan tüketici kredisi kullandığı, davalı tarafından 30.12.2011 tarihinden geçerli olmak üzere 3 yıl süreli davalı nezdinde hayat sigorta poliçesiyle sigortalandığı, muris ... ile taraflar arasında 30.12.2011 tarihli poliçe akdedildiği sırada rahatsızlığı bulunduğuna dair herhangi bir beyanda bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davalı sigorta şirketi sigortalı ..."un ölüm sebebinin mide kanseri olduğunu, tedavi gördüğü hastanedeki bilgilere göre sigortalının poliçenin tanziminden önceki dönemde mide kanseri tedavisi gördüğü halde poliçe tanzim edilirken bu rahatsızlığını bildirmediğini, TTK"nın 1290. maddesi ve Hayat Sigortası Genel Şartları’nın C.2/2.2. maddesi uyarınca talebin teminat dışında kaldığını savunmuştur.
Poliçenin akdinden sonra muris 28.03.2012 tarihinde vefat etmiştir. Ölüm belgesinde murisin kanser tedavisine yönelik olarak uygulanan kemoterapi sonrasında gelişen koplikasyonlar neticesinde vefat ettiği, belirtilmiştir. Dosya kapsamından poliçenin akdinden önce murise, 07.12.2011 tarihinde ... Tıp Fak. yapılan mide endoskopisi neticesinde 12.12.2011 tarihinde kötü huylu mide kanseri teşhisi konulduğu, daha sonra Onkoloji Bölümüne sevk edildiği, 27.12.2011 tarihinde ... Hastanesinde çekilen PET-CT sonucu iskelet sistemine sirayet ettiği için kemoterapi ve radyoterapi tedavisi planlandığı, 02.01.2012 ile 13.01.2012 arası 1. kez, 30.01.2012 ile 10.02.2012 tarihleri arası 2. kez ışın tedavisi uygulandığı, 12.03.2012-14.03.2012 arası 1 kür kemoterapi verildiği, sonrasında gelişen komplikasyonlar neticesinde 28.03.2012 tarihihnde vefat ettiği, anlaşılmaktadır. Muris, poliçenin akdinden önce geçirdiği rahatsızlığı ve gördüğü tedaviyi poliçenin tanzimi sırasında bilerek gizlemiş ve bu konuda bilgi verme yükümlülüğünü ihlal etmiştir. Bu nedenle poliçe genel şartlarının C.2/2.2. maddesi uyarınca teminat dışında kalan talebin tümden reddi gerekirken yazılı olduğu şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3-Kabule göre; 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 2. maddesinde “Bu Kanunda aksi öngörülmemiş veya farklı bir şekilde düzenlenmemişse; a) Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukukî sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse, o kanun hükümleri uygulanır. b) Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleşmiş hukukî fiiller, bağlayıcılıkları ve hukukî sonuçları itibarıyla, bu tarihten
sonra dahi, gerçekleştikleri tarihte yürürlükte bulunan kanuna tâbidir...” hükmü, aynı kanunun 6/1. maddesinde de “Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan zamanaşımı süreleri ile hak düşürücü süreler eski hukuka tâbidir.” hükmü düzenlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlük tarihi 01/07/2012 olup, somut olayda uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nun 1268. maddesine göre “Sebepsiz yere ödenmiş bulunan primin veya sigorta bedelinin geri alınması alacakları dahil sigorta mukavelesinden doğan bütün mutalebeler, iki yılda müruruzamana uğrar.” Aynı kanunun 1332. maddesinin son fıkrasına göre, "Sigortalı veya sigortadan faydalanan kimse, rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği tarihten itibaren beş gün içinde durumu sigortacıya bildirmeye mecburdur. Sigorta bedeli, bu beş günlük müddetin geçtiği tarihte muaccel olur."
Davacı vekili 11.05.2016 tarihli dilekçesi ile dava değerini ıslah etmiş, ıslah dilekçesi davalı tarafa 16.05.2016 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı sigorta şirketi ıslaha karşı 12.05.2016 tarihli dilekçesi ile zamanaşımı definde bulunmuştur. Mahkemece karar duruşmasında ıslaha karşı yapılan zamanaşımı itirazı yönünden olumlu olumsuz bir karar verilmemiş, ancak gerekçeli kararda, davalı sigorta şirketinin sözleşmeden cayma hakkını kullanarak dava dışı T. İş Bankasına sigortalının borcunu ödememesi ve borcun davalı haricinde ödenmesi üzerine, dain-i mürtehin hakkı sahibi Türkiye İş Bankasının 10/09/2014 tarihinde sigorta bedelinin davalı tarafından varislere ödenmesine muvafakat etmesi ile sigorta bedeli davacılar yönünden talep edilebilir hale geldiği, dolayısıyla sigorta sözleşmelerine ilişkin 2 yıllık zamanaşımı süresi de bu tarihte işlemeye başlamış olup ıslah tarihi itibariyle 2 yıllık zamanaşımı süresi henüz dolmadığından davalının zamanaşımı itirazına itibar edilmeyerek, davacılar tarafından açılan davanın kabulüne karar verilmiştir. Somut olayda davacıların murisi 28.03.2012 tarihinde vefat etmiştir. Davacılar 01.08.2012 tarihinde dava açmışlar, davalı vekili 12.05.2016 tarihli dilekçe ile ıslaha karşı zamanaşımı itirazında bulunmuştur. Islah tarihi itibari ile 6762 sayılı TTK’nın 1268. maddesinde öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresi dolmuş olup ıslahla talep edilen kısım yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3-Bozma neden ve şekline göre davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlere davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (3) nolu bentte açıklanan nedenlere davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara ve davalıya geri verilmesine, 26/09/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.