10. Hukuk Dairesi 2020/5790 E. , 2020/7421 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespitine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak, hükümde belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı ... Güvenlik Kurum Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihi de kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21-43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını ya da kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.
Somut olayın incelenmesinde yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde, eldeki dava, 20/01/1993 ila 27/07/2007 aralığında davacının davalı yanındaki hizmetinin tespiti istemine ilişkin olup Mahkemece 17/12/2019 tarihli kararda davanın kısmen kabulüne, 01/09/1997-27/07/2007 tarih aralığında asgari ücret ile çalışmanın tespitine, fazlaya ilişkin talebin ise kanıtlanamadığından reddine karar hükmedilmiştir.
Dosya kapsamında, davacının, davalı yanından işe giriş bildiriminin bulunmadığı ve adına prim ödenmediği, dava dışı ... Sağlık Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti. bünyesinde ise 16/06/1998 işe giriş ile birlikte 1998/2. döneminde 195 gün, 1999/1 döneminde 5 gün sigortalı olarak çalıştığı ve 05/01/1999 tarihinde işten çıktığı; davalı işveren ile dava dışı ... Sağlık Hiz. Ltd. Şti. iş yeri arasında fiili ve organik bağın araştırılmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalı işveren ile davacı adına prim ödemesi yapan dava dışı şirket arasında fiili ve organik bağ olup olmadığı araştırılarak, organik bağ var ise hak düşürücü sürenin söz konusu olmayacağı gözetilerek hükümdeki gibi karar verilmeli, aksi halde 05/01/1999 ve öncesine ait talebin çakışan hizmet ve hak düşürücü süre yönünden reddine hükmedilmelidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21/12/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.