20. Hukuk Dairesi 2016/9415 E. , 2018/7991 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar ... ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
..... köyünde 1983 yılında yapılan tapulama sırasında 734 parsel sayılı taşınmaz mera olarak sınırlandırılmış, 174, 391, 467, 472, 295, 400, 403, 657 parsel sayılı taşınmazlar ise ev, bahçe, samanlık, tarla niteliğinde tespitleri yapılarak Havza-i Fahmiye sınırları içerisinde kaldıkları nedeniyle tapulama harici bırakılmıştır.
Davacı dava dilekçesinde; çekişmeli taşınmazların babası ... zilyetliğinde iken ölümü ile mirasçılarına kaldığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile veraset ilamındaki hisseler oranında mirasçılar adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece 24.03.1995 tarih ve 1988/280-1995/120 sayılı kararıyla; 734 sayılı parselin orman sayılan yer olduğunun saptandığı diğer parseller yönünden zilyetlik koşulları gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 734 parsel sayılı taşınmazın orman vasfıyla ... adına 657, 472, 403, 400, 391, 295, 174, 467 parsellerin ise ... mirasçılar adına tesciline karar verilmiş, verilen karar Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 06/02/1997 tarih ve 1996/10966 E.- 1997/1190 K. sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "Dava konusu 174 parsel, mahkemenin 1994/152-101 sayılı dosyasında davalı olduğundan bu davanın bekletici mesele yapılıp sonucunun beklenmesi, 734 parsel için davalılar Orman Yönetimi ve Hazinenin taşınmazın orman niteliği ile ... adına tescili istemiyle açılan karşı davaları bulunmadığından ve orman sayılan yer olduğu saptanan bu taşınmaz yönünden tescil davasının reddine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken orman niteliği ile ... adına tesciline karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu, diğer davalı parseller hakkında ise yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olmadığından, mahkemece yeniden yapılacak keşifte eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planının ilgili yerlerden getirtilip çekişmeli taşınmazlarla birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle, taşınmazların öncesinin bu bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiklerinin belirlenmesi, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadıkları belirlendiği takdirde zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi ve 3303 sayılı Kanunun 3. maddesi uyarınca gerekli belirtmenin de yapılması" gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra 1998/13-2004/696 sayılı kararıyla davanın kısmen kabulüne; 1) ... köyü 391 ve 472 sayılı parseller davacıya ait olmadığı anlaşıldığından, bu parsellerle ilgili davanın reddine,
2) ... köyü 657, 403, 400, 295 parseller ile 174 nolu parselin davaya konu 2344 m2"lik bölümünün ... mirasçıları adına tapuya tesciline,
3) ... köyü 734 ve 467 parsellerin orman niteliğinde oldukları ve Orman Yönetimi tarafından açılmış bir tescil davası bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş, verilen karar Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 19/06/2006 gün ve 2006/5523-8953 sayılı ilamı ile bozulmuştur. Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve çekişmeli 467 ve 734 sayılı parsellerin orman sayılan yerlerden olduğu anlaşıldığına, davalı ... Yönetimince 16/12/2004 tarihli dilekçesi ile harcını yatırarak davaya katıldığına ve orman niteliğinde bulunan parsellerin ... adına tescilini istediğine göre bu parsellerin orman niteliğiyle ... adına tesciline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi ile yetinilmesi doğru değildir.
Ayrıca, dava konusu 391 ve 472 parsel sayılı taşınmazların davacıya ait olmadığı ve bu parseller hakkında malikleri Behice ve Yaşar Özcan tarafından açılmış bir dava olmadığı gerekçesiyle red kararı verilmiştir. Oysa, dava dilekçesinde bu parseller hakkında dava açıldığı gibi yerel bilirkişi 391 parselin davacının annesi Behice Özcan"a, 472 parselin ise babası ..."a ait olup ölümleri ile mirasçılarına kaldığı ve mirasın da paylaşılmadığı bildirildiğine göre bu parseller hakkında da toplanan deliller değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, davacıya ait olmadığından bahisle red kararı verilmesi doğru olmadığı gibi 472 sayılı parsel hakkında orman araştırmasının yapılmamış olması ve yörede kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, orijinal renkli memleket haritasının ölçeğini kadastro paftası ölçeğine çevrildikten sonra birbiri üzerine aplike edilerek, taşınmazların konumları haritalar üzerinde gösterilmeyerek sadece memleket haritası üzerinde yerlerinin işaretlenmiş olması ve TMY"nin 713. maddesinde öngörülen ilanların yapılmamış olması da doğru değildir.
Orman sınırlandırılması yapılmayan veya sınırlandırılmanın ilk olarak yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliğinin ve hukuki durumunun 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanun hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 3116 sayılı Kanun ile sadece Devlet ormanları belirlenmiştir. 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar Devletleştirilmiş, Devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tabi tutulmuştur. İadenin koşulları yasada gösterilmiştir. O halde; mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında bu konuda uzman serbest orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman yüksek mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı; yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak, yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor
alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; taşınmazların kime ait olduğu, ne şekilde intikal ettiği, miras bırakanın ölümünden sonra terekenin yöntemine uygun mirasçıları arasında paylaşılıp paylaşılmadığı, zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı ve müşterekleri yanında, murisler yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, yasanın getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanmalı, Medeni Kanunun 713. maddesinde öngörülen ilanlar yaptırılarak itiraz süresi beklenmeli ve toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Kabul şekline görede, taşınmazların Havza-i Fehmiye sınırları içinde kaldığının belirlenmesi halinde hüküm yerinde 3303 sayılı Kanunun 3. maddesi uyarınca gereken belirtmenin yapılarak tapu kaydının beyanlar hanesine şerh konulmaması da doğru değildir."" gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama neticesinde; 1-Davacı ... yönünden davanın açılmamış sayılmasına,
2-Davaya konu Bartın ili, Merkez ilçesi, ... köyü 734 ve 467 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydının iptali ile ... adına orman vasfıyla tesciline, 3-Davaya konu ...ilçesi, ... köyü 657, 403, 400, 295, 174, 391 ve 472 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalılar ... ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Ancak mahkeme hükmünün 1. bendinde davacı ... yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği halde kendisini vekille temsil ettiren davalı ... lehine vekalet ücreti verilmesi gerekirken, karar verilmemiş olması doğru görülmemiş olmakla birlikte bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
Bu sebeple; hüküm fıkrasının 4 numaralı bendine ""hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 1.500,00.-TL maktu vekalet ücretinin davacı ..."dan alınarak davalı Hazineye verilmesine” ibaresinin eklenmesi suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 07/12/2018 günü oy birliği ile karar verildi.