17. Hukuk Dairesi 2019/948 E. , 2019/8600 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8.
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili şirket adına kayıtlı ...’in sevk ve idaresindeki araçla ...’nun sürücüsü, diğer davalıların maliki ve sigortacısı olduğu aracın çarpışması sonucu maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, müvekkilinin aracında meydana gelen hasarın müvekkilinin aracının kasko sigorta poliçesi kapsamında karşılandığını ancak meydana gelen kaza nedeniyle araçta oluşan değer kaybının karşılanmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 500,00 TL değer kaybı tazminatının kaza tarihi olan 20/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... Tic. A.Ş. vekili, müvekkilinin kazaya karışan aracın işleteni olmadığını, kazaya karışan aracın trafik sicil kaydında maliki olduğunu ancak 03/05/2013 tarihli araç kiralama sözleşmesi ile 36 ay süreyle ... Sanayi Ürünleri şirketine
aracın kiralandığını, araç kiralama sözleşmesi ile araç üzerinde mutlak hakimiyet ve tasarruf imkanının bulunmadığını bu sebeple araç maliki müvekkilinin araç işleteni olmadığından husumet yönünden reddi gerektiğini, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, kusur ve zarar oranının bilirkişi marifetiyle tespiti gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı ... Genel Sigorta A.Ş. vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı ... davaya cevap vermemiştir.
İlk derece Mahkemesince, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre davalı ... A.Ş. yönünden uzun süreli araç kiralama sözleşmesi ile araç maliki davalı şirketin işleten sıfatının kalmadığı gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, davalılar ... Sigorta ve ... yönünden açılan davanın kabulüne, 500,00 TL değer kaybı tazminatının davalı ... yönünden dava tarihinden itibaren davalı ... yönünden kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilikindir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” denilmek suretiyle işletenin tanımı yapılmıştır. 2918 sayılı Kanunun 3. maddesinde işleten sıfatını belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçütten yararlanılmıştır. Şekli ölçüte göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Yargıtayın ve doktrinin kabul ettiği maddi ölçüte göre ise; trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup, önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir.
Yine aynı Kanunun 85. maddesi ise “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir
şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmünü içermektedir.
Açıklanan düzenlemeler karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay"ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır.
Somut olayda kaza yapan araç maliki davalı ... şirketi aracın 36 ay süreyle kiralandığını bu nedenle işleten sıfatının bulunmadığını savunmuş ve buna ilişkin olarak adi yazılı araç kiralama sözleşmesi, sipariş formu, fatura ve cari hesap ekstresini dosyaya delil olarak ibraz etmiştir. Mahkemece, davalı araç maliki şirket tarafından dosyaya sunulan araç kiralama sözleşmesi ile kazaya karışan aracın uzun süreli kiralandığının kanıtlandığı gerekçesiyle, davalı şirketin işleten sıfatının olmadığına karar verilmiştir. Eksik inceleme ile karar verilemez.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular gözönünde bulundurularak, davalı araç maliki şirket ile dava dışı ihbar olunan ... Sanayi Ürünleri Tic. Ltd. Şti. arasındaki kiralama sözleşmesi dikkate alınarak, taraflar arasında tanzim edilen kira sözleşmesinin uzun süreli ve 3. kişileri bağlayacak güçte bir kira sözleşmesi olup olmadığı, aracın teslim edilip edilmediği, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma olup olmadığı, kira sözleşmesinin ve kira bedelinin Maliye ve Vergi Dairelerine bildirilip
bildirilmediği, kira bedellerinin ödenip ödenmediğinin, gerektiğinde davalı malik ve kiracının ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle kira sözleşmesinin belirtilen bu deliller ile fatura ve cari hesap hareketleri gibi yan delillerle desteklenip desteklenmediği, davalının işletenlik sıfatının devam edip etmediği hususları tartışılarak varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK"nun 371/1-a maddesi gereğince, Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, aynı Kanun"un 373/1. maddesi uyarınca, dosyanın ilk derece mahkemesine ve kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi"ne gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 26/09/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.