21. Hukuk Dairesi 2016/9789 E. , 2017/2488 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacılar, iş kazası sonucu maluliyetten doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici sebeplere ve temyiz sebeplerine göre davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine.
2-Dava, 03.02.2009 tarihinde geçirdiği iş kazasında sürekli iş göremezliğe uğrayan davacı sigortalı ile eş ve çocuklarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece davacı sigortalı lehine 158.792,97 TL maddi tazminatın 1.000 TL’sinin 07.12.2010 tarihinden, 111.000 TL’sinin 06.05.2014 tarihinden ve 46.792,97 TL’sinin ise 25.12.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, davacı sigortalı lehine 30.000 TL, eş lehine 20.000 TL, çocukların her biri lehine ise 10.000 TL manevi tazminatın 03.02.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından Mahkemece verilen 03/06/2014 gün ve 2010/251 E. 2014/266 K. numaralı bir önceki kararının Dairemizin 28/04/2015 gün ve 2014/23536 E. 2015/9275 K. sayılı ilamı ile bozulduğu, ilgili bozma ilamında özetle " Hükme esas kusur raporunda davacı sigortalının % 50 oranında müterafik kusuru bulunduğunun belitilmesine göre bilirkişi hesap raporunda davacının tespit edilen maddi zarar tutarından % 50 orarında müterafik kusur indirimi yapılması gerekirken, dava dışı Alaca Belediye Başkanlığı"nın % 15 kusur oranı da eklenerek % 65 oranında indirim yapılmasının doğru olmadığı, sigortalı ve eş yararına hüküm altına alınan manevi tazminatların az olduğu ve harcın yargılama gideri olarak kabul oranına göre davacı ve davalı arasında paylaştırılamayacağı” değerlendirmesinin yapıldığı ve Yerel Mahkemece bozmaya uyduğu anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 6.3.2002 gün ve 1/119-135 sayılı kararında da belirtildiği üzere; bozma kararına uyması ile Mahkemenin bozma kararı doğrultusunda işlem yapma yükümlüğü doğar. Bu ilke Usul Kanunun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeni ile ilgilidir. Yargıtayın bozma kararına uymuş olan Mahkemenin, bozma gereğince değerlendirme yaparak yeni hükmünü tesis etme zorunluluğu vardır.
Bu açıklamalardan olarak Yerel Mahkeme her ne kadar Dairemizin yukarıda esas-karar numarası verilen Bozma ilamına uymuşsa da maddi tazminat davası bakımından uyduğu bozma ilamına uygun bir karar ihdas etmemiştir. Şöyle ki Dairemizin bir önceki bozma ilamında davacı sigortalının %50 oranındaki müterafik kusurunun tazminat alacağından düşülmesi gerekirken, dava harici belediye başkanlığının %15 oranındaki kusur oranı da bu orana eklenmek suretiyle maddi tazminattan %65 oranında kusur indirimi yapılmaması gerektiğinin belirtilmiş olmasına karşın, %100 oranındaki iş göremezlikten kaynaklı tazminat alacağından %65 oranında indirim yapıldığı ve bakıcı giderinden %50 oranında kusur indirimi yapılmak suretiyle hesap edilen tazminata hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılacak iş; taraflar yararına oluşan usuli kazanılmış haklar dikkate alınarak, davacının iş göremezlikten kaynaklı tazminat istemi ile bakıcı gideri alacağı bir bütün olarak değerlendirilerek tüm maddi tazminat alacağından %50 oranında müterafik kusur indirimi yapmak, bunun bir sonucu olarak da davacının bozmadan sonra açtığı ek davası da dikkate alınarak davacının talebi gibi maddi tazminata hükmetmekten ibarettir
3- Manevi tazimnat yönelik temyiz itirazlarına gelince Önceki bozma ilamında da işaret olunduğu üzere;
Gerek mülga B.K"nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesi hükmüne göre Hakim: ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir. Hakimin manevi zarar adı ile ölenin yakınlarına verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların ... ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır.( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Bu ilkeler gözetildiğinde özellikle davacı sigortalının %100 oranında malul kaldığı ve kazanın gerçekleşmesinde %50 oranında müterafik kusurlu olduğu gözetildiğinde lehine hüküm altına alınan 30.000,00 TL manevi tazminatın da az olduğu bu yönüyle bozma gereğinin yerine getirilmediği açıkça belli olmaktadır.
4- İş kazası nedeniyle tazminat alacağı haksız fiile dayalı olup, faiz başlangıcı tazminatı doğuran zararlandırıcı olay tarihidir. Somut olayda, dava konusu iş kazasının 03.02.2009 tarihinde meydana geldiği, dava dilekçesi ile talep edilen maddi tazminat istemi ile ıslah ve ek dava dilekçeleri ile talep edilen maddi tazminat istemlerinin tamamına olay tarihinden itibaren faiz uygulanmasına karar verilmesinin açıkça talep edildiğinin anlaşılmasına rağmen, Mahkemece maddi tazminat isteminin tümüne olay tarihinden itibaren faiz işletilmesi yerine; dava, ıslah ve ek dava ile istenilen maddi tazminat miktarları için ayrı ayrı talep tarihlerinden itibaren faize hükmedilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece, yukarda belirtilen maddi ve hukuksal olgular gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı tarafın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 28.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.