Hukuk Genel Kurulu 2016/1346 E. , 2019/1160 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.10.2013 tarihli ve 2013/374 E., 2013/1107 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 30.03.2015 tarihli ve 2014/770 E., 2015/11949 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının genel müdür yardımcısı olarak davalı nezdinde çalıştığını ve yönetim kurulu kararı ile zorunlu emekliliğe sevk edildiğini belirterek 1979-1991 yılları (bu yıllar dahil) arasındaki ve 2008 yılına ait tüm yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, yetki itirazı ve zamanaşımı def"inde bulunarak davanın öncelikle bu yönlerden, aksi kanaatin oluşması halinde esastan reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Taraflar arasında davacı işçinin yıllık izin ücreti alacağı olup olmadığı noktasında uyuşmazlık vardır.
2-4857 sayılı İş Kanunu"nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
Sözleşmenin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret, işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı İzin alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar.
Yıllık izin hakkı anayasal temeli olan bir dinlenme hakkı olup, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında ücrete dönüşmez ve bu haktan vazgeçilemez. İşçinin iş sözleşmesinin devamı süresinde kullanmadığı yıllık izinlere ait ücreti fesihten önce istemesi mümkün değildir.
Somut olayda, davalı tarafın dayanağını oluşturan deliller arasında yer alan ve her iki tarafın imzasını taşıyan A formu belgesi göz önüne alındığında, davacının talep konusu tüm yıllık izinlerini kullandığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir...”
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkilinin davalı bankada 29.11.1978-21.08.2008 tarihleri arasında en son net 16.057,00TL ücretle çalıştığını, Yönetim Kurulu kararı ile resen emekli edildiğini, müvekkiline ihbar tazminatı ile 1992 yılından sonrasına ait yıllık izin ücretlerinin ödendiğini, 1979 yılından 1991 yılına kadar olan kullanılmayan yıllık izin ücretlerinin ödenmediğini, toplu iş sözleşmesi gereği yıllık 30 gün izin hakkının olduğunu, 2008 yılına ait yıllık izin ücretinin ödenmediğini, müvekkilinin davalı bankada çalıştığı sürece kullanılmayan yıllık izin ücretlerinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; talep edilen yıllık izin ücreti alacağının zamanaşımına uğradığını, dava konusu yapılan döneme ilişkin davacının yıllık izin ücreti alacağının bulunmadığını, davacının 09.04.2002 tarihli "A Formu Belgesi" ile 29.11.1978-31.12.1990 tarihleri arasındaki izinlerinin tamamını kullandığını ve herhangi bir alacağının kalmadığını beyan ettiğini, davacı tarafından imzalanan "İzin Ücreti Tahakkuk Bordrosu" ile tüm hak ve alacaklarını aldığını kabul ettiğini, önceki yıl izin hakkı varken sonraki yıllara ait izin hakkının kullandırılmasının iş yaşamının gerçekleri ile bağdaşmadığını, davacının genel müdür yardımcısı olarak çalışması nedeniyle birimine ait yıllık izin defterlerinin düzenlenmesinden ve yıllık izin kullanım yazılarının yazılmamasından sorumlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacının 29.11.1978-21.08.2008 tarihleri arasında davalı işveren nezdinde genel müdür yardımcısı olarak çalıştığı, son brüt ücretinin 16.057,00TL olduğu, hükme esas alınan 29.07.2013 havale tarihli bilirkişi raporundaki tespitlere göre 1979, 1983, 1986, 1987 yıllarından otuzar gün, 1988 yılından 15 gün, 1989, 1990 ve 1991 yıllarından da otuzar günlük yıllık izinlerini kullanmadığı, dolayısıyla toplam 225 günlük yıllık izin ücreti alacağının bulunduğu, 1991-2008 yılları arasında yıllık izin için 4.601,25TL fazla ödeme yapıldığı belirtilerek, davanın kısmen kabulü ile brüt 115.826,25TL yıllık izin ücretinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece; Özel Daire bozma kararında belirtilen 09.04.2002 tarihli A formu belgesiyle 1991 yılı ile takip eden yıllar yönünden kullanılan ve kalan izin sürelerinin gösterildiği ancak talep konusu 29.11.1978-31.10.1990 dönemi yönünden şablon ibare içerdiği, ayrıntılı dökümün gösterilmediği, bu hâli ile talep konusu dönem açısından yıllık izinlerin kullanıldığının davalı işveren tarafından usulüne uygun şekilde ispatlanamadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık somut olayda; davalı tarafından ibraz edilen 09.04.2002 tarihli A formu belgesi ile tüm yıllık izinlerin kullanıldığının anlaşılıp anlaşılmadığı, 1979 ile 1991 yılına kadar toplam 225 günlük yıllık izin ücreti alacağının bulunup bulunmadığı ve burada varılacak sonuca göre davacının yıllık ücretli izin alacağına hak kazanıp kazanmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, Anayasa’nın 50. maddesi "Dinlenmek çalışanların hakkıdır. Ücretli hafta ve bayram tatili ile yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir." hükmünü içermektedir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun/Kanun) 53 ila 61. maddeleri arasında yıllık izin müessesi düzenlenmiş olup Kanun’un 53. maddesi uyarınca, iş yerinde işe başladığı günden itibaren deneme süresi de içinde olmak üzere en az bir yıl çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin verilir. Kanun, devam eden maddelerde yıllık izin süresi ve kullanımı ile ilgili düzenlemelere yer vermiş ve 56. maddesinin altıncı fıkrasında işverenin iş yerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli izinlerini gösterir izin kayıt belgesi tutmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır. Kanun’un 60. maddesinde ise, “Yıllık ücretli izinlerin, yürütülen işlerin niteliğine göre yıl boyunca hangi dönemlerde kullanılacağı, izinlerin ne suretle ve kimler tarafından verileceği veya sıraya bağlı tutulacağı, yıllık izninin faydalı olması için işveren tarafından alınması gereken tedbirler ve izinlerin kullanılması konusuna ilişkin usuller ve işverence tutulması zorunlu kayıtların şekli Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanacak bir yönetmelikle gösterilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliği de bu hususları düzenlemiş olup Yönetmeliğin 20. maddesine göre, işveren çalıştırdığı işçilerin izin durumlarını gösteren ve örneği Yönetmeliğe ekli yıllık izin kayıt belgesini tutmak zorundadır.
Bu hükümlerden anlaşılacağı üzere, işçiye yıllık izin kullandırıldığı konusunda ispat yükü işverende olup işverenin bu ispatı yıllık izin defteri, yıllık izin kayıt belgesi ve benzeri belgelerde yerine getirmesi gerekir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesine gelince; davacı vekili, müvekkilinin davalı bankada 29.11.1978-21.08.2008 tarihleri arasında en son net 16.057,00TL ücretle çalıştığını, 1992 yılından sonrasına ait yıllık izin ücretlerinin ödendiğini, 1979 yılından 1991 yılına kadar olan kullanılmayan yıllık izin ücretlerinin ödenmediğini ileri sürmüş, davalı vekili ise, davacının yıllık izin ücreti alacağının bulunmadığını, davacının 09.04.2002 tarihli "A Formu” başlıklı belge ile 29.11.1978-31.12.1990 tarihleri arasındaki izinlerinin tamamını kullandığını ve herhangi bir alacağının kalmadığını beyan ettiğini, ayrıca izin ücreti tahakkuk bordrosuyla davacının tüm hak ve alacaklarını aldığını kabul ettiğini, önceki yıl izin hakkı varken sonraki yıllara ait izin hakkının kullandırılmasının iş yaşamının gerçekleri ile bağdaşmadığını, davacının genel müdür yardımcısı olarak çalışması nedeniyle birimine ait yıllık izin defterlerinin düzenlenmesinden sorumlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 09.04.2002 tarihli “A Formu” başlıklı belgeyle 1991 yılı ile takip eden yıllar yönünden kullanılan ve kalan izin sürelerinin gösterildiği ancak talep konusu 29.11.1978-31.10.1990 dönemi yönünden şablon ibare içerdiği, ayrıntılı dökümün gösterilmediği, bu hâli ile talep konusu dönem açısından yıllık izinlerin kullanıldığının davalı işveren tarafından usulüne uygun şekilde ispatlanamadığı, davacının 1979, 1983, 1986, 1987 yıllarından otuzar gün, 1988 yılından 15 gün, 1989, 1990 ve 1991 yıllarından da otuzar günlük yıllık izinlerini kullanmadığı dolayısıyla toplam 225 günlük yıllık izin ücreti alacağının bulunduğu, 1991-2008 yılları arasında yıllık izin için 4.601,25TL fazla ödeme yapıldığı gerekçesi ile yıllık izin ücreti hüküm altına alınmıştır.
Dosya kapsamında bulunan 09.04.2002 tarihli “A Formu” başlıklı belgede; 1991-2001 yılları arasında kullanılan ve kalan izin gün sayıları belirtildikten sonra “Bankaya iktisap etmiş olduğum 29.11.1978 tarihinden 31.12.1990 tarihine kadar izinlerimin tamamını kullandım. 1991 yılından sonraki izinlere ilişkin olarak belirtilen süreler kadar yıllık izinlerimi kullandım.” ifadesinin yer aldığı, bahsi geçen belgenin altında davacının adı ve soyadının yanı sıra imzasının bulunduğu, bu imzayı takip eden, yetkililerin onayına ilişkin kısımda ise Vakıflar Bankası Karadeniz Bölge Müdürlüğü kaşesi ile yine davacı işçinin ve bir yetkilinin imzasının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan, davacı işçinin 26.08.2008 tarihli dilekçesi ile davalı işverenden kullanmadığı izinlere ilişkin ücretlerin ödenmesini istediği, davalı banka tarafından 27.08.2008 tarihli yazı ile davacının 345 günlük yıllık izin ücret alacağının bulunduğunun belirtildiği ve tüm bu aşamalardan sonra düzenlenen izin ücreti tahakkuk bordrosunda, davacının aylık ücretinin 16.057,00TL, izin süresinin 345 gün ve net ödenen miktarın 118.917,40TL olduğu bildirilmekle birlikte, “Bankanız nezdinde çalıştığım süre zarfında kullanmadığım izin sürelerine ait 118.917,40TL izin ücretini Türkiye Vakıflar Bankasından nakden/hesaben aldım. Bunun dışında izin ücreti ile ilgili olarak başkaca herhangi bir hak ve alacağımın kalmadığını ve çalıştığım sürece hak etmiş olduğum yıllık izin sürelerini kullandığımı beyan eder, bu alacağımdan dolayı bankayı gayrı kabili rücu olarak ibra ederim.” ibaresinin yer aldığı ve bu belgenin davacı tarafından imzalandığı görülmüştür.
Bu itibarla, davacının davalı iş yerinde Karadeniz Bölge yönetmeni olarak görev yaparken, 29.11.1978-31.12.1990 tarihleri arasındaki tüm izinlerin kullanıldığı beyanı ile 09.04.2002 tarihli “A formu” başlıklı belgeyi imzaladıktan sonra onay makamı olarak tekrar imzalaması ve emekli olduktan beş gün sonra yıllık izin ücretini talep etmesi nedeniyle davalı işveren tarafından 345 günlük yıllık izin ücretinin ödenmesi üzerine yıllık izin ücretinin kalmadığını belirterek davalı bankayı ibra etmesi karşısında davacı işçinin yıllık izin ücreti alacağının bulunmadığı kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca mahkemece önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenler yanında yukarıda yazılı ilave nedenlerle bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen ve yukarıda açıklanan ilave sebeplerle BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 12.11.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.