11. Hukuk Dairesi 2017/974 E. , 2018/6599 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada ... ... . Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 03.05.2016 tarih ve 2014/1160-2016/353 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkil firmanın davalı banka nezdinde bulunan ... nolu hesabından internet şifresinin ele geçirilmesi suretiyle internet şubesi üzerinden 14/07/2006 tarihinde ... Bankası ... şubesinde ... nolu hesap sahibi ... 9.700,00 TL EFT yapıldığını, adı geçen şahıs tarafından aktarılan meblağın aynı gün çekildiğini, davalı bankanın bu tip durumlar için yeterli güvenlik önlemi almadığını, 4389 ve 5411 sayılı kanunlar ile Borçlar Kanunu’nun ödünç ve usulsüz tevdi sözleşmeleri hükümleri gereği bankanın iadeden sorumlu olduğunu ileri sürerek, müvekkilinin hesabından çekilen 9.700,00 TL’nin 14/07/2006 tarihinden itibaren işletilecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı banka vekili, zamanaşımı def’inde bulunmuş, dava konusu olayda müvekkili bankanın davacının kişisel bilgilerini kullanımına dahil olmadığını, müşteri ile yapılan sözleşme gereği bu bilgileri davacının muhafaza etmesi gerektiğini, diğer önlemleri müvekkili bankanın zaten almış olduklarını, işlemin ilk şifre denemesi ile gerçekleştiğini, davacının var olan hiçbir güvenlik alt yapısını dava tarihinde kullanmadığını, tek kullanımlık şifre uygulamasının olay tarihinde uygulamada olmadığını, davacının dürüstlük kurallarına aykırı olarak sonradan talepte bulunduğunu, müvekkil bankanın olayda kusuru olmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamında yapılan incelemeye göre; interenet bankacılığının değerlendirmesine bankanın kusurunun ispatlanmasının bu tür işlemlerde çok zor olduğu, miktarın çok yüksek olduğu, bankacılık kanunu uygulamalarında 2006 yılı itibari ile şimdiki dönemde olan gelişmiş korunma tedbirlerinin bulunmadığı, bu tarihte meydana gelen olayda bankanın sorumlu olmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davalı banka nezdinde açılmış olan hesaptan davacının bilgisi ve izni dışında internet yolu ile yapılan işlemler sonucu dava dışı gerçek kişi hesabına EFT yapılması suretiyle aktarılan paranın iadesi istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davalı banka yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür. (4491 sayılı Yasa ile değişik 4389 sayılı Bankalar Kanunu"nun 10/4 ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 61. maddesi). Bu tanımlamaya göre, mevduat ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. BK"nın 306 ve 307. maddeleri uyarınca ödünç alan, akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur. Aynı Yasa’nın 472/1. maddesi uyarınca usulsüz tevdide paranın nef’i ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafık kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir.
Somut olayda ise, mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, dava konusu işlem, davacıya ait paranın, davalı bankaya karşı gerçekleştirilen sahtecilik işlemleri neticesinde, internet bankacılığı yolu ile hesaptan para aktarımı işlemi olup, bu durum davalı bankayı aldığı mevduatı iade etme yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi, ispat yükü kendisinde olan davalı banka, davacının şifre ve parolasının davacının kusuru ile ele geçirildiğini de kanıtlayamadığından davacının meydana gelen zararda müterafik kusuru olduğunun kabulü de mümkün değildir.
O halde, mahkemece davacının üçüncü kişilerle el ve iş birliği yaparak ya da başka şekilde kusurlu davrandığının kanıtlanamaması, davalı banka tarafından hesapta bulunan paranın güvenliğinin tam olarak sağlanamaması, etkili güvenlik önlemlerinin geliştirilememesi karşısında zararın tamamından sorumlu olduğu kabul edilerek davacının hesabından çekilen tüm tutarın davalı bankadan tahsiline karar vermek gerekirken anılan hususlar nazara alınmaksızın yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı lehine BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 23/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.