20. Hukuk Dairesi 2020/691 E. , 2020/1204 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 27/02/2013 havale tarihli dilekçesiyle; müvekkilinin maliki olduğu ... mahallesi 1717 ada 18 ve 1729 ada 1 parsellerin tamamının, 1717 ada 19 ve 1772 ada 1 parsellerin ise bir kısmının tapularının orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesi ile ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/93 E. - 2011/369 K. sayılı kararı ile iptal edilmesi nedeniyle müvekkilinin uğradığı zarardan TMK’nın 1007. maddesi uyarınca Hazinenin sorumlu olduğunu belirterek şimdilik 397.375,00.-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsilini talep ve dava etmiştir.
Yargılama sırasında davacı taraf davasını ıslah ederek 26.02.2014 tarihli dilekçesi ile tazminat isteğini artırarak toplamda 405.322,50.-TL tazminat isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece davacının davasının kabulü ile 405.322,50.-TL tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, hükmün davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 22.2.2016 tarih ve 2015/2420 E. - 2016/2085 K. sayılı ilamı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamında özetle; “1) İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve arsa niteliğindeki taşınmazlara emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinde isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı Hazine vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2) Mahkemece tazminat isteğine dayanak taşınmazların dava tarihindeki değerinin hükme esas alınması doğru olmamıştır. Şöyle ki; hukuksal dayanağını kusursuz sorumluluktan alan ve kusura değil tehlike prensibine dayanan davada, 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi gereğince, davacının zararından davalı Hazine sorumludur. Buna göre davalı Hazinenin sorumlu bulunduğu tazminat miktarı belirlenirken, zarar görenin gerçek zararının esas alınması zorunludur. Burada ilke şu olmalıdır. Zarar doğurucu eylem, zarar görenin malvarlığında ne miktarda bir azalmaya neden olmuş ise, zarar verenin tazminat borcu da o miktarda olmalıdır.
Eş söyleyişle, oluşan gerçek zarar ne kadarsa, tazminat da o kadar olacaktır, ödenecek tazminat o miktarda olmalıdır ki, eğer zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin malvarlığı ne durumda olacak idiyse, ödenecek tazminatla, aynı durum tesis edilebilsin (HGK’nın 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. 125 K., 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. 427 K., 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E /668 K. sayılı ilamları).
Bu açıklama ışığında somut olaya dönüldüğünde; davacının zararı davanın açıldığı tarihte oluşmamış, tazminata isteğine dayanak taşınmazların davacı adına kayıtlı tapularının iptal edildiği tarihte oluşmuştur. O halde, somut olaydaki gerçek zararın da, taşınmazların tapukayıtlarının iptaline dair mahkeme kararının kesinleştiği tarihe göre belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir anlatımla davacının zararı davanın açıldığı tarihte değil, tapu iptal kararının kesinleştiği tarihte oluştuğundan, uğradığı zararda bu tarihte taşınmazların sahip olduğu gerçek değer ne ise odur. Hükme dayanak raporu hazırlayan bilirkişiler tarafından tazminat isteğine dayanak taşınmazların
tapu iptal kararının kesinleştiği tarihe ve dava tarihine göre değerleri usulüne uygun bir şekilde ayrı ayrı tespit edilmiştir. Ne var ki, mahkemece tazminat isteğine dayanak taşınmazların tapu iptal kararının kesinleştiği tarihteki değeri yerine dava tarihindeki değeri hükme esas alınmıştır. Oysa yukarıda açıklandığı üzere, davacının zararı davanın açıldığı tarihte değil, tapu iptal kararının kesinleştiği tarihte oluşmuştur. Bu itibarla mahkemece, tazminat isteğine dayanak taşınmazların tapu iptal kararının kesinleştiği tarihteki değerlerine göre tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu davanın kısmen kabulü ile 397.375,00.-TL’nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının mahkeme kararıyla iptal edilmesi sebebiyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, tazminat istemine dayanak 1717 ada 18, 19; 1729 ada 1 ve 1772 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar sırasıyla 430,43 m²; 398,07 m²; 711,57 m² ve 758,77 m² yüzölçümlü olarak ve 1717 ada 18, 19 sayılı parseller “arsa”, 1729 ada 1 ve 1772 ada 1 sayılı parseller ise “tarla” vasıflarıyla davacı ... adına tapuda kayıtlı iken; Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.09.2011 gün ve 2011/93 – 2011/369 sayılı kararı ile, 1717 ada 18 ve 1729 ada 1 sayılı parsellerin tamamen, 1717 ada 19 ve 1772 ada 1 sayılı parsellerin ise bilirkişi raporuna ekli krokide (B2) ile gösterilen sırasıyla 83,72 m² ve 363,78 m² yüzölçümlü bölümlerinin tapu kayıtlarının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek 08/09/2012 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 27/02/2013 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece, davacı adına kayıtlı taşınmazın orman olduğu gerekçesi ile tapusunun iptal edilmesinden dolayı zarara uğradığı kabul edilerek, tapu iptal kararının kesinleştiği tarih olan 08/09/2012 tarihi itibarıyla emsal satış yöntemine göre değer biçen bilirkişi kurulu raporu doğrultusunda hüküm kurulması doğru ise de hükme esas alınan bilirkişi raporunda somut emsal olarak incelenen Atakum Mahallesi 88 ada 10 parsel sayılı taşınmazın satışı Atakum Belediyesi encümen kararı ile olduğundan özel amaçlı bu satışın somut emsal olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
O halde mahkemece, özel amacı olmayan satışlar tespit edilmeli, bunun için taraflara, dava konusu taşınmazlara yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınmalı, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmeli, dava konusu taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibariyle imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili belediye başkanlığı ve tapu müdürlüğünden sorulmalı, ayrıca dava konusu taşınmazların; imar planındaki konumu, emsallere ve değerini etkileyen merkezi yerlere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmazlar ile emsal taşınmazın resen belirlenen vergi değerleri ve emsal taşınmazın satış akit tablosu getirtilmeli, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 6754 sayılı Bilirkişilik Kanununun 39. maddesiyle değişik 15. maddesinde belirtilen yönteme göre oluşturulacak bilirkişi kurulundan denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren, emsal ile tazminat istemine dayanak taşınmazların eksik ve üstün yönlerinin karşılaştırıldığı, taşınmazdan düzenleme ortaklık payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek suretiyle gerçek zararı belirler rapor alınmalı, bilirkişilerce somut emsal alınan taşınmazın uygun emsal olup olmadığı ve tazminata konu taşınmazların, emsal taşınmaza göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu denetlenmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 05/03/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.