Esas No: 2017/965
Karar No: 2019/1158
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/965 Esas 2019/1158 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki “yoksulluk nafakasının kaldırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kayseri 4. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.11.2014 tarihli ve 2014/381 E., 2014/953 K. sayılı karar davalı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 16.06.2015 tarihli ve 2015/2804 E., 2015/11144 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı vekili dilekçesinde; tarafların Kayseri 2.Aile Mahkemesi"nin 06.06.2013 tarih 2012/707 E. 2013/532 K. sayılı kararı ile boşandıklarını, boşanma neticesinde davacı lehine aylık 200 TL yoksulluk, müşterek çocuklardan İsmail Nevzat için aylık 200 TL, Zeynep için aylık 150 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, davalının davacıdan ayrılmasından sonra işe girdiğini ve uzun süre sigortasız çalıştığını, davalının halihazırda ...Çelik Kapı isimli iş yerinde çalıştığını ve davacıdan daha fazla gelir elde ettiğini, davalının ise yeniden evlendiğini ve bu evliliğinden de bir çocuğunun olduğunu, davalının kirada oturup asgari ücretle çalıştığını belirterek davalı lehine hükmedilen aylık 200 TL"lik yoksulluk nafakasının kaldırılmasını veya indirilmesini, müşterek çocuklar lehine hükmedilen iştirak nafakalarının indirilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalının ...Çelik Kapı isimli iş yerinde vasıfsız işçi olarak çalıştığını ve asgari ücret aldığını, davalının ailesine ait evde altı kişi ile birlikte ikamet ettiğini, kalabalık olan ailesinin geçimini davalının sağladığını, müşterek çocukların her yıl masraflarının arttığını, müşterek çocuklardan İsmail Nevzat"ın sinüzit hastası olduğunu, bu nedenle sürekli hastalandığını, yaşanan sağlık problemleri nedeniyle sık sık harcama yapıldığını, diğer müşterek çocuk Zeynep"in ise 6 yaşında olup Kur"an kursunda dini eğitim aldığını, davalının Kur"an kursuna aylık 225 TL ödeme yaptığını, servisle gidip gelmesi nedeniyle servis için de aylık 300 TL ödeme yapıldığını, davalının maddi imkanlarının yetersiz kaldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile, dava tarihinden itibaren davalı lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
TMK nun 176. maddesine göre; yoksulluğun ortadan kalkması halinde mahkemece nafaka kaldırılabileceği gibi, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına da karar verilebilir.
Yargıtay ...nun 7.10.1998 tarih ve 2-656-688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir. ...nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması," yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir. (HGK. 7.10.1998 gün 1998/2-656 E.,1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2-1158-1185 sayılı ve 1.5.2002 gün 2002/2-397-339 sayılı kararları).
Somut olayda, dosya kapsamında yer alan belgeler ve tanık beyanlarına göre davalı kadının asgari ücret ile ...Çelik Kapı adlı iş yerinde çalıştığı sabittir. Ancak aldığı nafaka ve gelirinin toplamı davalıyı yoksulluktan kurtaracak düzeyde de değildir. Zira yoksulluk durumu, günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır.
O halde mahkemece; dava tarihindeki şartlara göre davalının yoksulluğunun ortadan kalkmadığı, asgari ücret sınırındaki gelirinin yoksulluk nafakasının tamamen kaldırılmasına neden olmayıp indirmeye karar verilebileceği, davacının dava dilekçesindeki kaldırma talebi içinde indirme talebinin de olduğu (çoğun içinde az da vardır ilkesi gereğince) gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davanın tamamen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; yoksulluk nafakasının kaldırılması-azaltılması, iştirak nafakasının azaltılması istemlerine ilişkindir.
Davacı vekili; tarafların Kayseri 2. Aile Mahkemesinde boşandıklarını ve davalıya aylık 200TL yoksulluk, çocuklardan İsmail Nevzat için aylık 200TL, Zeynep için aylık 150TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, davalının müvekkilinden boşandıktan sonra işe girdiğini ve uzun süre sigortasız olarak çalıştığını, sigortasız çalışmasındaki amacın müvekkilinin kendisine ödemeye devam ettiği nafakanın kesilmesini önlemek olduğunu, davalının sigortalı olarak ...Çelik Kapı isimli işyerinde çalıştığını, davalının, müvekkilinden daha fazla maaş aldığını, müvekkilinin yeniden evlendiğini ve bu evlilikten bir çocuğunun bulunduğunu, kirada oturduğunu ve asgari ücret aldığını, mevcut durumda yoksulluğa düştüğünü, hükmedilmiş olan yoksulluk nafakasının kaldırılmasını veya indirilmesini, çocukları için ödemiş olduğu nafakanın azaltılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin ...Çelik Kapı isimli iş yerinde vasıfsız işçi olarak çalıştığını ve asgari ücret aldığını, müvekkilinin ailesine ait evde altı kişi ile birlikte ikamet ettiğini, kalabalık olan bu ailenin geçimini müvekkilinin karşıladığını, müşterek çocukların masraflarının arttığını, küçük çocuğun sinüzit hastası olduğunu, sürekli olarak hastalandığını ve müvekkilinin sık sık hastaneye götürdüğünü, yaşanan sağlık problemleri nedeniyle sık sık harcamalar yaptığını ve müvekkilinin maddi imkânlarının yetersiz kaldığını, diğer müşterek çocuk Zeynep"in 6 yaşında olduğunu, Kur"an kursunda dini eğitim aldığını, müvekkilinin Kur"an kursuna ayda 225TL ödeme yaptığını, servisle gittiğini ve 300TL servise ödeme yapıldığını, müvekkilinin maddi imkânlarının yetersiz kaldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacının asgari ücretle çalıştığı, yeniden evlilik yaptığı ve bu evliliğinden bir çocuğunun bulunduğu, kirada oturduğu, borçlarının bulunduğu, davalının da asgari ücretle çalıştığı, babasının yanında kaldığı ve kira vermediği, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, tarafların ve çocuğun ihtiyaç ve giderleri, paranın satın alma gücündeki azalma, hususları nazara alınarak dava tarihinden itibaren davalı yararına hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece; önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; asgari ücret seviyesinde maaş alan davalının yoksulluğunun ortadan kalkıp kalkmadığı, burada varılacak sonuca göre tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına göre davalı yararına hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına mı yoksa indirilmesine mi karar verilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için konu ile ilgili yasal düzenleme ve kavramların kısaca açıklanmasında yarar vardır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, yoksulluk nafakası, boşanma ile yoksulluğa düşecek olan eş için verilen bir nafaka türü olup, söz konusu bu nafaka boşanma davası kesinleştikten sonra işlemeye başlar.
Yoksulluk nafakası boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biri olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 175. maddesinde:
“Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.”
şeklinde düzenlenmiştir.
Aynı Kanunun “Tazminat ve nafakanın ödenmesi” başlıklı 176. maddesi ise;
“Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir.
Manevi tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez.
İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.”
Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.”
hükmünü içermektedir.
TMK’nın 175. maddesinde geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus yargısal uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarihli ve 1998/2-656 E., 688 K.; 16.05.2007 tarihli ve 2007/2-275 E., 275 K.; 11.03.2009 tarihli ve 2009/2-73, 2009/118 K. sayılı kararlarında; “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir.
Ayrıca madde metninden de anlaşıldığı üzere yoksulluk nafakası isteminde bulunan tarafın kusurunun daha ağır olmaması gerekmektedir. Ancak yoksulluk nafakası, boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacına yönelik olduğu içindir ki, boşanmış olan yoksul tarafa verilecek olan yoksulluk nafakası, hiçbir surette diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde olmayacaktır. Şayet böyle olsaydı, sadece boşanmada kusuru olan eşten istenebilmesi gerekirdi. Oysa, maddede açıkça belirtildiği gibi, kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlüdür. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk, T./Ateş, D.: Aile Hukuku, C. 2, İstanbul 2019, s. 302).
Bunun yanında, yoksulluk nafakası istenebilmesi için istemde bulunan tarafın boşanma yüzünden yoksulluğa düşme tehlikesiyle karşılaşmış bulunması şarttır. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi mali kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkânından yoksun olan taraf diğer koşulları da varsa yoksulluk nafakası talep edebilecektir.
Öte yandan, yoksulluğun ortadan kalkması hâlinde mahkemece nafakanın kaldırılmasına karar verilebileceği gibi, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına da karar verilebilir. Diğer bir anlatımla iradın arttırılması veya azaltılması için tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi aranmaktadır.
Yargıtay"ın yerleşik kararlarında “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakasının bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.12.2001 tarihli ve 2001/2-1158 E., 1185 K; 01.08.2002 tarihli ve 2002/2-397 E., 339 K.; 28.02.2007 tarihli ve 2007/3-84 E., 95 K.; 16.05.2007 tarihli ve 2007/2-275E., 275 K.; 11.03.2009 tarihli ve 2009/2-73 E., 2009/118 K.; 13.05.2009 tarihli ve 2009/3-165 E., 2009/186 K.; 04.05.2011 tarihli ve 2011/2-155 E., 2011/278 K. sayılı kararları).
Hatta, asgari ücretin biraz üzerinde gelire sahip olunması dahi yoksulluk nafakasının bağlanmasını imkânsız kılmaz.
Ne var ki, asgari ücret seviyesinde veya biraz üzerinde gelir elde edilmesi yoksulluk nafakası bağlanmasına engel değilse de bu durumun nafaka miktarının tespitinde esas alınacağı da unutulmamalıdır.
Yoksulluk durumu günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir.
Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde, sosyal ve ahlâki düşünceler yer almaktadır. Nafaka talep edilen eşin kusursuz da olsa nafaka ödemekle yükümlü kılınması, yoksulluk nafakasının tazminat ya da cezadan farklı bir nitelik taşıdığını göstermektedir.
Yoksulluk nafakasının amacı hiçbir zaman nafaka alacaklısını zenginleştirmek değildir. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünülmüştür. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının yanı sıra, nafaka talep edilen eşin de nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması, diğer bir ifadeyle kendi kusurundan kaynaklanmamak koşuluyla yoksul olmaması gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında, yoksulluk nafakasının sosyal ve ahlaki düşüncelere dayanması özelliği, sadece nafaka talep eden tarafa nafaka verilmesinde değil, aynı zamanda nafaka talep edilen tarafın nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması koşulunda da kendisini göstermektedir. Bu nedenle, nafaka borçlusunun kendi kusuru bulunmaksızın yoksulluğa düşmesi halinde, hâkim Yasa metninde açıkça belirtilmese dahi 4721 sayılı TMK’nın 1. maddesine göre yoksulluk nafakasının koşulları ve kabul ediliş amacını göz önünde bulundurarak, nafakanın 4721 sayılı TMK’nın 176. maddesinin dördüncü fıkrası gereğince tamamen kaldırılmasına da karar verebilecektir (Anayasa Mahkemesinin 25.06.2009 tarihli ve 2005/56 E., 2009/94 K. sayılı kararı).
Yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olaya gelindiğinde, davacı ... tarafından davalı ... aleyhine açılan boşanma davasında, tarafların boşanmalarına, davacı lehine 200TL, müşterek çocuklardan Nevzat için aylık 200TL ve Zeynep için 150TL tedbir nafakasına, kararın kesinleşmesinden itibaren aynı miktar yoksulluk ve iştirak nafakalarının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, verilen karar davalı vekili tarafından nafaka, tazminat ve velayet yönünden temyiz edilmekle; Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 05.03.2014 tarihli ve 2013/21826 E., 2014/4653 K. sayılı kararı ile oy çokluğu ile onanmış, taraflarca karar düzeltme yoluna başvurulmadığından 16.04.2014 tarihinde kesinleşmiştir.
Boşanma davası sırasında tespit edilen tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkin bilgiler incelendiğinde; davacı kadının çalışmadığı, oturduğu evin babasına ait olup kira ödemediği, eşinden ayrı olup çocuklarının kendi yanında olduğu, davalı erkeğin işçi olduğu, aylık ortalama 900TL gelirinin bulunduğu, aylık 300TL kira verdiği tespit edilmiştir.
Tarafların işbu dava yargılaması sırasında tespit edilen sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkin bilgiler incelendiğinde; davalı kadının asgari ücretle çalıştığı, babasına ait evde ikamet ettiği, 2 çocuğu ile birlikte yaşadığı, davacı erkeğin asgari ücretle çalıştığı, aylık 300TL kira ödediği, şimdiki eşi ve üç aylık oğlu ile birlikte ikamet ettiği anlaşılmaktadır.
Kural olarak her dava açıldığı tarihteki koşullara göre hükme bağlanır. Nafakanın bağlanmasında olduğu gibi arttırılmasına, eksiltilmesine ve kaldırılmasına yönelik taleplerin kabulüne de dava tarihinden itibaren hükmolunur. Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 28.11.1956 tarihli ve 1956/15 E., 1956/15K. sayılı kararı da bu yöndedir.
Dosya kapsamı, tanık anlatımları ve tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında nafaka alacaklısının asgari ücret aldığı bir işte çalıştığı, elde ettiği gelirin kendisini yoksulluktan kurtaracak düzeyde olmadığı, ne var ki nafaka borçlusunun da asgari ücret düzeyinde geliri olmakla birlikte, nafaka alacaklısından olma çocukları İsmail Nevzat ve Zeynep için iştirak nafakası (350TL) ödediği, yeniden evlendiği ve şimdiki evliliğinden bir çocuğunun daha olduğu, 300TL kira ödediği anlaşılmakla nafaka alacaklısının da nafaka borçlusu gibi asgari ücret seviyesinde gelirinin bulunması, başka bir anlatımla her iki tarafın da yoksul olduğunun kabulünün gerekmesi nedeniyle, yoksulluk nafakasının kaldırılmasına dair mahkemece verilen karar yerindedir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, davalı kadının aldığı nafaka ile geçinmesinin günümüz koşullarında mümkün olmadığı, davalının elde ettiği iş ve gelirin her an sona erecek nitelikte olduğu, tanık beyanlarına göre davalının çalıştığı çelik kapı işinin erkek işi olduğundan işten çıkartıldığı, dava tarihindeki şartlara göre asgari ücret sınırındaki gelirin nafakanın tamamen kaldırılmasına neden olmayıp indirim nedeni olabileceği, bu nedenle direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca direnme kararının açıklanan nedenlerle onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 12.11.2019 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY
Davacı vekili, tarafların Kayseri 2. Aile Mahkemesinde boşandıklarını ve davalıya aylık 200,00TL yoksulluk, çocuklardan İsmail Nevzat için aylık 200,00TL, Zeynep için aylık 150,00TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, davalının boşandıktan sonra işe girdiğini ve müvekkilinden daha fazla maaş aldığını, müvekkilinin yeniden evlendiğini ve bu evlilikten bir çocuğu olduğunu, kirada oturduğunu, asgari ücret aldığını, yoksulluğa düştüğünü ileri sürerek, yoksulluk nafakasının kaldırılmasını veya indirilmesini, çocukları için ödemiş olduğu nafakanın azaltılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin ...Çelik Kapı isimli iş yerinde vasıfsız işçi olarak çalıştığını ve asgari ücret aldığını, müşterek çocukların masraflarının arttığını, maddi imkânlarının yetersiz kaldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının asgari ücretle çalıştığı, yeniden evlilik yaptığı ve bu evliliğinden bir çocuğunun bulunduğu, kirada oturduğu, borçlarının bulunduğu, davalının da asgari ücretle çalıştığı, babasının yanında kaldığı ve kira vermediği, tarafların ekonomik ve sosyal durumları nazara alınarak dava tarihinden itibaren davalı yararına hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş, hükmün davalı tarafından temyizi üzerine hüküm Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2015/2804 E., 2015/11144 sayılı kararı ile bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TMK 176. md. göre ; “İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır”.
TMK 176/4 md. göre; yoksulluğun ortadan kalkması hâlinde mahkemece nafakanın kaldırılabileceği gibi, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın arttırılması veya azaltılmasına da karar verilebilir.
Yoksulluğun hukuksal kavramı anılan yasa maddesinde tanımlanmamıştır. Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama, maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına sahiptir (Anayasa 17/1, 55).
Şu hâlde, bu temel hakkın tabii sonucu yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanlar yoksul kabul edilmiştir (HGK 1998/2-656 E., 1998/688 K.). Hukuk Genel Kurulunun yerleşik kararlarında “Asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir (HGK 07.10.1988 gün 1998/2-656 E., 1998/688 K., 26.12.2001 gün 2001/2-1158-1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2-397-339 sayılı kararları).
Yoksulluk nafakasının dayandığı temel düşünce, esas itibariyle boşanan taraflardan birisinin boşanma sonucunda düşmüş olduğu yoksulluk hâlinin sosyal dayanışma, fikri ve ahlâksal değerler gereğince nispeten giderilmeye çalışılmasıdır.
Somut olayda, davalı kadın boşanma sırasında bir işte çalışmamaktadır. Kendisine Kayseri 2. Aile Mahkemesinin 2012/707 Esas, 2013/532 sayılı kararı ile aylık 200,00TL tedbir nafakası, kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren de aynı miktar yoksulluk nafakası takdir edilmiş, nafakaya ilişkin karar davacı ...’in temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanlığının 05.03.2014 tarih 2013/21826 E., 2014/4653 sayılı kararı ile onanmış ve onama üzerine hüküm 16.04.2014 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı, bir ay sonra 12.05.2014 tarihinde yoksulluk nafakasının kaldırılması veya indirilmesini bu dava ile istemiştir.
Dosya kapsamından toplanan delillerle davalı kadının aldığı nafaka ile geçinmesi günümüz koşullarında mümkün görülmediğine göre, dava tarihinde ...Çelik Kapı adlı iş yerinde asgari ücretle çalışması zorunluluk arz etmektedir. Davalının nafaka dışında bir mal varlığı bulunmadığı gibi daha sonra girdiği işte elde ettiği asgari ücret günün ekonomik koşulları ve paranın alım gücü değerlendirildiğinde onu yoksulluktan kurtarmaz. Kaldı ki davalının elde ettiği iş ve gelir her an için sona erebilecek nitelikte olup, sabit ve güvenceli değildir. Yargılama sırasında dinlenen tanık beyanlarından da, davalının çalıştığı çelik kapı işinin erkek işi olduğundan işten çıkartıldığı anlaşılmaktadır.
Yoksulluk nafakasına hükmedilen eş, hükmün kesinleşmesinden sonra, devamlı gelir getirecek bir işe girerse, nafakanın kaldırılması için yasada aranan koşul gerçekleşmiş olur.
Dava tarihindeki şartlara göre, asgari ücret sınırındaki gelirinin yoksulluğunu ortadan kaldırmadığı, nafakanın tamamen kaldırılmasına neden olmayıp indirim nedeni olabileceği gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, davanın tümüyle kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirir.
Yerel mahkemenin direnme kararı anılan nedenlerle bozulması uygun olduğundan, sayın çoğunluğun direnme kararının onanma gerekçesine katılınmamıştır.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.