Taraflar arasındaki “ayıplı malın değiştirilmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sakarya 3.Asliye Hukuk (Tüketici Mah. Sıfatıyla) Mahkemesi"nce davanın reddine dair verilen 26.10.2010 gün ve 2010/86 E., 2010/463 K. Sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 09.06.2011 gün ve 2011/946 E., 2011/9063 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı, davalı ...… Ltd. Şti.’den 7.12.2007 tarihinde araç satın aldığını, kısa süre içerisinde aracın gaz yemediğini ve araç sürüş kalitesinin giderek düşmeye başladığını gördüğünü,birçok kez servise götürdüğünü, araçtan beklenen menfaati elde edemediğini ileri sürerek, aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesini,mümkün olmadığı taktirde araç bedelinin faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalılar, araçta ayıp bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde Araçta herhangi bir arızanın bulunmadığının tespit edildiği, laboratuvarda yapılan performans ölçümlerinde araçtaki arızanın tamamen giderilmiş olduğunun ve motor performans değerlerinin orijinal değerlere çok yakın konumda bulunduğunun anlaşıldığı,yapılan servis hizmetlerinin karşılığında herhangi bir bedel tahsilatının yapılmadığı bu itibarla araçta üretimden kaynaklanan bir hatanın bulunduğu iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, 7.12.2007 tarihinde satın aldığı aracın kısa Süre içerisinde gaz yemediğini ve araç sürüş kalitesinin giderek düşmeye başladığını gördüğünü, birçok kez servise götürdüğünü, araçtan beklenen menfaati elde edemediğini ileri sürerek, aracın ayıpsız misliyle değiştirilmesini, mümkün olmazsa bedelinin tahsilini talep etmiş, davalı taraf ise dava konusu araçta ayıp bulunmadığını savunmuşlardır. Mahkemece, araçtaki arızanın tamamen giderilmiş olduğu, araçta üretimden kaynaklanan bir hata bulunduğu iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 4. maddesi hükmü gereğince tüketici satın aldığı malın ayıplı olduğunun anlaşılması halinde satıcıdan, verdiği bedelin iadesini, ayıp nispetinde bedelin tenzilini, ayıbın giderilmesi için gerekli onarımın yapılmasını, son olarak da aracın yenisi ile değiştirilmesini isteyebilir. Aynı Kanunun 13. maddesinin 3. fıkrasında da “Tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yaralanamamasının süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirin mümkün bulunmadığının anlaşılması halinde, 4. maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir” hükmü bulunmaktadır. Öte yandan 14.06.2003 gün ve 25138 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14. maddesinde de “tüketicinin onarım hakkını kullanmasına rağmen malın tüketiciye teslim edildiği tarihten itibaren, belirlenen garanti süresi içerisinde kalmak kaydıyla bir yıl içerisinde; aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanması veya farklı arızaların dörtten fazla meydana gelmesi veya belirlenen garanti süresi içerisinde farklı arızaların toplamının 6’dan fazla olması unsurlarının yanı sıra bu arızaların maldan yararlanamamayı sürekli kılması ve tamir için gereken azami sürenin aşılması durumunda tüketicinin bedel iadesi talep edebileceği” hükmü mevcuttur.Dosya kapsamında mevcut servis belgeleri incelendiğinde; davaya konu aracın 29.7.2008, 16.10.2008, 20.12.2008, 3.2.2009, 28.4.2009, 12.5.2009, 28.9.2009, 15.10.2009 ve 21.10.2009 tarihlerinde çeşitli arızalar nedeniyle servise girdiği anlaşılmaktadır. Bu olgular mahkemece değerlendirilmemiştir. Hal böyle olunca mahkemece az yukarda açıklanan yasa ve yönetmelik hükümleri ile maddi olgular birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı Y. U. vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve
dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesi, mümkün olmadığı takdirde araç bedelinin tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire"ce, mahkemece bozma ilamında açıklanan yasa ve yönetmelik hükümleri ile maddi olgular birlikte değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Yerel mahkemece, bozmada değerlendirilmesi gereğine işaret edilen yasa ve yönetmelik hükümleri ile maddi olgular karar yerinde tartışma konusu yapılarak irdelenmiş ve sonuçta anılan yönetmeliğin 14.maddesinin dava konusu somut olayda uygulanamayacağı gerekçesiyle direnilmiştir. Hükmü temyize, davacı vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu"ndaki görüşme sırasında, temyize konu kararın bir direnme kararı mı, yoksa bozma ilamında yapılması gerektiğine işaret edilen tartışma ve değerlendirme yapılmak suretiyle oluşturulmuş yeni bir hüküm niteliğinde mi olduğu, dolayısıyla, temyiz incelemesini yapma görevinin Özel Daire"ye mi, yoksa Hukuk Genel Kurulu’na mı ait bulunduğu ön sorun olarak tartışılıp, değerlendirilmiştir.
Yerel mahkemece, direnme hükmü kurulurken bozmada değerlendirilmesi gereğine işaret edilen yasa ve yönetmelik hükümleri ile maddi olgular, bozma ilamında istenen şekilde değerlendirilmiş ve sonuçta yine ilk hüküm yönünde karar verilmiştir.
Hal böyle olunca, ortada varlığından söz edilebilecek bir direnme hükmü bulunmayıp, yerel mahkemece bozma kararından esinlenerek oluşturulmuş yeni bir hüküm bulunmaktadır. Dolayısıyla ortada yöntemince oluşturulmuş bir direnme kararı bulunmadığı için, böyle bir hükmün temyizen incelenme görevi, Hukuk Genel Kurulu"na değil, ilgili Özel Daire"ye ait olacaktır.
O halde, kurulan yeni hükme ilişkin davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 13.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/1.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.01.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.