14. Hukuk Dairesi 2019/724 E. , 2019/8643 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 20.06.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu tahsis belgesine dayanan tapu iptali tescil, 2. kademede tazminat talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 13.09.2018 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, dava konusu 2050 parsel sayılı taşınmazda 271 m2 alanın 05.06.1984 tarihli 1657 sayılı Tapu tahsis belgesi ile müvekkili davacı adına tahsis edildiğini, bedelin ödendiğini taşınmazın daha sonra 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi uyarınca hazine adına kaydedildiğini, ödenen bedelin geri ödenmesi için idareye başvurulması üzerine ödeme yapılan fonun Toplu Konut İdaresine devredildiğinden bahisle başvurularının reddedildiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın müvekkili davacı adına tescilini bu mümkün görülmezse ödenen bedelin bu günkü ulaştığı değer üzerinden şimdilik 21.680,00 TL’nin faizi ile ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi uyarınca orman rejimi dışına çıkartıldığını, bu yerlerin zilyetlikle kazanılamayacağını, tapu tahsis belgesinin hukuki geçerliliği bulunmadığını, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı emrinde kurulmuş bulunan fonun bütün mal varlığı, nakit imkanları, hakları, alacakları ve borçları, gelirleri ve görevleri Toplu Konut İdaresi Başkanlığına devredildiğini yapıldığı ileri sürülen ödemeye ilişkin Hazineye husumet düşmediğini, ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı ... vekili, taşınmazın Hazine adına kayıtlı olduğunu kendileri ile bir ilgisinin bulunmadığını ileri sürerek davanın husumetten reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, ihtilafın idari yargıda çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın yargı yolu bakımından reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 21.09.2016 tarih 2015/16936 Esas-2016/7219 Karar sayılı ilamı ile, "Davacının, tapu tahsis belgesine dayanarak tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istediği, idari bir işlem ve kararın iptali istenmediğinden uyuşmazlığın adli yargıda çözümlenmesi gerektiği" gerekçeleri ile bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda; Mahkemece, davacının tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;
-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,
-Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,
-İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,
-Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,
-Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,
-Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması,
-İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir.
Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının (DOP) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.
Kanunda yazılanlar dışındaki diğer kişilerin İmar Affı Kanununa dayanarak istemde bulunma olanakları yoktur. Ne var ki, 3290 sayılı Kanun ile bazı maddeleri değiştirilen ve bazı maddeler eklenen 2981 sayılı Kanunun Uygulamasına Dair Yönetmeliğin 25. maddesi, kanun kapsamında kalan kişilere yapılan tahsisin bunlar tarafından üçüncü kişilere temlikine imkan tanımıştır. Ancak bu gibi durumlarda da tahsis sahiplerinden devralan kişilerin 2981 sayılı Kanundan yararlanıp yararlanamayacağı hususunun araştırılması gerekir. 2981 sayılı Kanunun 13/a hükmüne göre, arsa tahsis edilecek kimselerin kendisinin veya eşinin veya reşit olmayan çocuğunun oturduğu belediye ve mücavir alan sınırları içinde ev yapmaya müsait arsaya veya bir eve veya apartmanın bağımsız bir bölümüne veya bir bölümü işyeri olarak kullanılan bir yapıya sahip bulunmaması zorunludur.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Mahkemece, davaya konu tahsisin yapıldığı eski 2050 parselde, kadastro müdürlüğünce 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi kapsamında çalışma yapıldığı, bu çalışma sonucunda tahsis edilen yerde 133 ada 12 parselin oluştuğu taşınmazın hazine adına kayıtlı olduğu, 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı Yasa ile değişik 2981 sayılı Yasa uyarınca ıslah imar planlarının yapılmadığı, tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için gerekli yasal şartların oluşmadığı gerekçesi ile, davacının tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verilmiş ise de; davacı, tapu tahsis belgesine dayanarak tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacının 2. kademedeki tazminat talebine ilişkin tarafların göstermiş olduğu deliller değerlendirilerek davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, bu hususta herhangi bir karar verilmemiş olması doğru görülmemiş hükmün bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.12.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.