Esas No: 2015/1075
Karar No: 2016/1239
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/1075 Esas 2016/1239 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Kasten öldürme suçundan sanıklar ... ve ..."in 5237 sayılı TCK"nun 81/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 25"er yıl hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.06.2012 gün ve 261-282 sayılı, resen temyize tâbi olan hükmün, sanıklar ve müdafileri tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 23.06.2014 gün ve 1516-3595 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 25.06.2015 gün ve 166201 sayı ile;
"...Sanıklar tüm aşamalarda atılı suçu işlemediklerini beyan etmişlerdir. Ancak mahkemece yapılan yargılama sonucunda toplanan delillere göre sanıkların atılı suçları işledikleri sonucuna varılıp cezalandırılmalarına karar verilirken, sanıkların lehine olan deliller dikkate alınmamıştır. Zira sanıkların atılı suçu tahrik altında işledikleri hem iddianame kapsamından hem de kovuşturma aşamasında toplanan delillerden açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Dosya kapsamına göre, tanık ...’ın sanık ... ile kaçarak evlendiği, bu nedenle .... ile babası ...."ın aralarının açıldığı, ....’ın kızının kaçmasından sorumlu tuttuğu eşinden ayrılarak başka bir eve taşındığı, burada hakkında yağma, kasten yaralama, öldürmeye teşebbüs gibi birçok suçtan kaydı bulunan ve kısa bir süre önce cezaevinden tahliye olan maktul ... ile tanıştığı, maktul ...’nın, ....’dan elde ettiği maddi menfaat karşılığı ....’in babasının yanına dönmesini sağlamak için harekete geçtiği, karşı tarafa gözdağı vermek için sanık ..."in kardeşi sanık ..."i 18.10.2006 tarihinde tabanca ile bacağından vurarak yaraladığı, sanık ...’in maktul tarafından ayağından silahla yaralanması üzerine kapıldığı haksız tahrik altında silah temin ederek 26.10.2006 tarihinde kardeşi sanık ... ile birlikte maktul ...’yı öldürdükleri anlaşılmaktadır.
Olay yerinde ele geçirilen 9 mm çaplı "Pietro Beretta" marka tabanca ile 23 adet mermi kovanı üzerinde yapılan incelemede, 11+11+1 olmak üzere 3 ayrı tabanca kullanıldığı belirlenmiş, ancak ele geçen mermi çekirdeklerinin hangi tabancaya ait olduğu tesbit edilememiştir.
18.10.2006 tarihli Kriminal Laboratuvar Müdürlüğünün raporuna göre, 18.10.2006 günü Beyoğlu"nda ..."in bacağından vurulduğu olayda kullanılmış tabancanın, 26.10.2006 günü ..."nın öldürüldüğü olayda kullanıldığı, bu itibarla olay sırasında ..."nın da silah kullandığı ve ele geçen silahın ..."ya ait olduğu anlaşılmıştır.
Maktul ...’da 12 adet mermi girişi olduğu, 2 adet yaranın uzak atış, diğerlerinin bitişik atış mesafesi dışında yapılan atışlar ile oluştuğu, buna göre sanık ...’in yaralanması olayında kullanılan tabancanın maktul ...’da olduğu ve 2. olayda maktul tarafından çekilerek sanıklara ateş edildiği sonucuna varılmıştır.
Müştekiler ... ve ... 20.12.2011 tarihli celsede, kardeşleri maktul ...’nın olaydan önce kız meselesi yüzünden sanık ...’i yaraladığını beyan etmişlerdir.
O halde maktulün olaydan 8 gün önce sanık ...’i tabanca ile bacağından yaralaması eyleminin, hem sanık ... hem de onun kardeşi sanık ... yönünden tahrik nedeni kabul edilerek sanıklar hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekir. Somut olayda sanık ...’dan kaynaklı bir olay nedeniyle maktul ..., sanık ...’i tabanca ile bacağından yaralamıştır. Dolayısıyla sanık ...’ın da tahrik hükümlerinden yararlanması gerektiği hususu tartışmasızdır.
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin birçok kararında maktulün sanığın kardeşini daha önceden yaralaması nedeniyle bu sanık yönüyle de tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğine hükmedilmiştir.
Sonuç olarak, maktulün olaydan 8 gün önce kardeş olan sanıklardan Şahin’i tabanca ile bacağından yaralaması üzerine, sanıkların öfke ve üzüntüye kapılarak, tahrik altında maktulü öldürdükleri, sanıkların atılı suçu tüm aşamalarda inkar etmesinin haklarında tahrik hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmediği, bu hususun mahkemece resen dikkate alınması gerektiği anlaşıldığından, 5237 sayılı TCK"nun 29. maddesi gereğince tahrik nedeniyle sanıkların cezalarından indirim yapılmamasının yasaya aykırı olduğu..." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 27.10.2015 gün ve 4030-5153 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıkların 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan mahkûmiyetlerine ilişkin hükümler Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme, sanıklar hakkında kasten öldürme suçundan kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Kasten öldürme suçunun sübutuna ilişkin bir uyuşmazlık ve bu kabulde dosya içeriği itibarıyla herhangi bir isabetsizlik bulunmayan somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar hakkında TCK’nun 29. maddesinde düzenlenmiş olan haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Asayiş Büro Amirliğince düzenlenen rapor içeriğinden; çok sayıda suçtan sabıkası ve yasadışı örgütlerle irtibatı bulunduğu anlaşılan maktul ..."nın, 26.10.2006 günü saat 21.00 sıralarında İstanbul ili Sultangazi Mahallesinde öldürülmesi ile ilgili olarak düzenlenen inceleme raporunda; olay yerinde 1 adet 9 mm çaplı tabanca, bu tabancaya ait şarjör, şarjörde 5 adet fişek, tabanca yatağında 1 adet kovan, 1 adet parçalara ayrılmış cep telefonu, toplam 23 adet boş kovan ve yerde kan damlalarının bulunduğu bilgilerine yer verildiği,
Uzmanlık raporlarında; olay yerinde bulunan 23 adet kovanın 11+11+1 adet olmak üzere üç farklı tabancadan atıldıkları, aynı yerde bulunan tabancaya ait şarjör üzerindeki 2 adet parmak izinin maktule ait olduğu, 1 adet kovanın maktule ait parmak izini taşıyan bu silahtan atıldığı, tespit edilen kan lekelerinin maktule ait olduğunun bildirildiği,
Otopsi raporunda, vücudun kol, göğüs, bel, bacak ve ayak bölgelerinde toplam 12 adet ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası bulunduğu, bunlardan 4 adedinin müstakilen öldürücü nitelikte olduğu, 2 atışın uzak atış mesafesinden, diğerlerinin ise bitişik atış mesafesi dışından yapıldığı, maktulden 3 adet muhtemelen 9 mm çapında deforme mermi çekirdeği çıkarıldığı, maktulün kanında 2.377 ng/ml amfetamin tespit edildiği, maktulün kesin ölüm nedeninin ateşli silah yaralanmasına bağlı iç ve dış kanama olduğunun belirtildiği,
Yürütülen başka bir soruşturma sırasında ifadesi alınan ... ile yapılan mülakata ilişkin düzenlenen 28.03.2007 tarihli tutanakta; maktul ..."nın öldürüldüğü olay ile ilgili bilgisinin bulunduğunu, maktulün öldürüldüğü gün, arkadaşı olan sanık ..."in kendisini telefonla aradığını, emaneten vereceği tabancası olup olmadığını sorduğunu, tabancası olduğunu söylemesi üzerine, koyu renkli Opel marka bir araçla Gazi Mahallesindeki bir pilavcıda buluştuklarını, tabancayı sanık ..."e verdiğini, ne yapacağını sorması üzerine bir kız meselesi yüzünden kendisini yaralayan maktulden intikam alacağını söyleyip, “Sen burada bekle, beni bekleyen kardeşim ... ile buluşup intikamımı alacağım” diyerek yanından ayrıldığını, kısa bir süre sonra çok sayıda silah sesi duyduğunu, yarım saat sonra sanık ..."le tekrar buluştuklarını, ne olduğunu sorduğunda sanık ..."in, maktulün ayaklarına doğru ateş edeceği sırada maktulün de tabanca çıkarıp ateş etmeye başladığını, bunun üzerine öldürmek için maktule ateş ettiklerini kendisine anlattığını, sanık ..."in kendisine iade etmek istediği silahı da almadığını beyan ettiği bilgilerine yer verildiği, tutanak içeriğinin tanık olarak dinlenen polis memurlarınca doğrulandığı, ancak tanık ..."nin tutanakta belirtilen hususları inkar ettiği,
Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığının 2006/17313 soruşturma sayılı dosyasından; sanıklardan ..."in incelemeye konu olaydan 106 gün önce 10.07.2006 günü gece saat 01.00 sıralarında İstanbul ili Sultangazi ilçesi 75. Yıl Mahallesinde ateşli silahla sağ ayak bileğinden yaralandığı, bu yaralanma sonucu yaşamsal tehlike geçirmediği, olayın fail ya da faillerinin tespit edilemediği,
Anlaşılmaktadır.
Şikâyetçi ... Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği 19.03.2007 tarihli ifadesinde; oğlu olan maktul ile sanık ..."in olaydan önce kavga ettiklerini, oğlunun sanık ..."i bacağından yaraladığını ancak kimsenin şikâyetçi olmadığını, oğlunu büyük bir ihtimalle sanık ... ile Mustafa Sürgeç isimli kişinin öldürdüğünü,
Katılanlar Murat ve ... mahkemede benzer şekilde; kardeşleri olan maktulün, bir kız meselesi nedeniyle sanıklardan Şahin"i silahla yaraladığını, maktulü sanık ... ile Şahin"in kardeşi sanık ..."ın birlikte öldürdüğünü düşündüklerini,
Tanık ... (Öztürk) kollukta; olay günü maktulün kendisini telefonla aradığını, maktule nerede olduğunu sorduğunu, “cama çık beni görürsün” demesi üzerine pencereye doğru giderken 5-6 el silah sesi duyduğunu, camdan baktığında biri uzun boylu ve zayıf, diğeri kısa boylu ve hafif kilolu iki kişinin koştuklarını gördüğünü,
Mahkemede ise; sanık ..."ın olay günü gördüğü kısa boylu şahsa tip olarak benzediğini, uzun boylu olarak belirttiği şahsın ise sanık ... olup olmadığından emin olmadığını, aradan beş yıl geçtiğini, olay günü şahısların yüzlerini görmediği için kesin teşhis yapamayacağını,
Tanık ...; maktulün arkadaşı olduğunu, olay günü seri şekilde silah sesleri duyunca dışarı çıktığında maktulü yerde yatar vaziyette gördüğünü, maktulün kendisine “beni hastaneye yetiştir” dediğini, kendisini kimin vurduğunu sorduğunda ise “ben iyileşeyim onlara ne yapacağımı bilirim” şeklinde cevap verdiğini,
Tanık Cüneyt Türkmen; maktulün çocukluk arkadaşı olduğunu, olay günü maktulün cep telefonu ile konuşarak yürüdüğünü, kendisine selam verdiğini, bu sırada iki kişinin, birden koşmaya başladıklarını, maktulün bu kişileri görüp geriye döndüğü sırada bu iki şahsın maktulün ayaklarına doğru ateş etmeye başladıklarını, maktulün havaya zıpladığını, kendisinin ise olayı haber vermek için koşarak maktulün amcasının kıraathanesine gittiğini,
Tanık ...; olay günü dükkânda bulunduğunu, eski tip koyu renkli Opel marka bir araçla, beyaz renkli Renault Megane model iki aracın dikkatini çektiğini, araçların durduğunu, içindekilerin konuştuklarını, 1417 numaralı sokaktan iki kişinin koşarak çıktıklarını, şahıslardan birinin belindeki tabancayı tutarak koştuğunu, yanındaki şahsın da bu kişi ile birlikte hareket ettiğini, bu iki kişinin 34 GD ibaresi ile başlayan Renault marka bir aracın şoförüne “Murat dur!” diye seslendikten sonra duran araca binerek olay yerinden ayrıldıklarını,
Cemal Sürgeç soruşturma aşamasında şüpheli sıfatı ile verdiği ifadesinde; sanık ..."i cezaevinden tanıdığını, maktulün, Şahin"i olaydan önce bir kız meselesi nedeniyle tabanca ile bacağından vurduğunu duyduğunu,
Tanık .... kollukta verdiği 26.02.2008 tarihli ifadesinde; İstanbul Gazi Mahallesinde babasına ait beş katlı apartmanın en üst katında ailesi ile birlikte otururken, binanın girişindeki tekstil atölyesinde çalışan sanık ... ile tanıştığını ve anlaşarak 09.07.2006 günü evden kaçtığını, babasının bu ilişkiyi onaylamadığını, kendisini eve geri getirebilmek için çeşitli girişimlerde bulunduğunu, müteahhit olan babasının bu niyetini bilen maktulün maddi menfaat karşılığı, kayınbiraderi olan sanık ... ve Şahin"in bir arkadaşını tabanca ile yaraladığını, bu nedenle sanık ..."in maktule husumet beslediğini, maktulün vurulduğu gün eşi olan sanık ..., Yılmaz"ın annesi ve kardeşi ile Bayrampaşa"da bulunduklarını, eşine telefon gelmesi üzerine eşinin ablasının evine gittiklerini, burada sanık ..."in Hasan"ı öldürdüğünün konuşulduğunu, saat 20.00 sıralarında sanık ..."in eve gelerek Hasan"ı öldürdüğünü kendilerine söylediğini ve elbiselerini değiştirip gittiğini, olaydan sonra kendi babasının da öldürüldüğünü,
Mahkemede ise; kollukta ne şekilde beyanda bulunduğunu hatırlamadığını, ifade tarihinde psikolojik tedavi maksadıyla ilaç kullandığını, sorulan hususlarla ilgili bilgisinin olmadığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; maktulü ismen tanıdığını, abisi olan sanık ..."in bu olaydan önce vurulduğunu ancak kimin vurduğunu bilmediğini, ..."yi de tanımadığını, suçlamayı kabul etmediğini,
Mahkemede ise; Ziver"i cezaevinden tanıdığını, maktulü ise ismen bildiğini, maktulü öldürmediğini,
Sanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; maktulü tanımadığını, Ziver isimli kişinin, kardeşi olan sanık ..."ın arkadaşı olduğunu, maktulün öldürülmesi ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını,
Mahkemede ise; kendisini silahla kimin yaraladığını bilmediğini, maktulün Gazi Mahallesinde tanınan biri olduğunu, maktulle arasında husumet bulunmadığını, Ziver"i tanımadığını, hakkındaki suçlamaların dedikodulara dayandığını,
Savunmuşlardır.
TCK"nun 29. maddesinde haksız tahrik; "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu halde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik halinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda, 765 sayılı Kanunda yer alan "ağır – hafif tahrik" ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından makul bir indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız fiilin doğrudan failin kendisine karşı gerçekleştirilmesi zorunlu değildir. Failin yakını veya değer verdiği diğer kişilere ya da faile tamamıyla yabancı kimselere karşı işlenmiş haksız fiillerin de belli şartlarda haksız tahriki oluşturacağı gerek öğretide, gerekse yargısal kararlarda kabul edilegelmiştir.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da maktulden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hallerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Maktul ..."nın, olaydan yaklaşık üç ay önce, 10.07.2006 tarihinde sanıklardan ..."i tabancayla ayağına ateş ederek yaraladığı, bu olgunun doktor raporu, tanık ve katılanların beyanları ile dosya içerisinde bulunan olaya ilişkin soruşturma evrakı ile de sabit olduğu, sanık ... ile kardeşi diğer sanık ..."ın maktulden kaynaklanan bu haksız davranışın oluşturduğu öfkenin etkisi ile tahrik altında hareket ederek maktulü öldürdükleri anlaşıldığından, 5237 sayılı TCK"nun 29. maddesi gereğince tahrik nedeniyle cezalarından indirim yapılmaması yasaya aykırıdır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin sanıklar hakkında kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin onanmasına ilişkin kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün, kasten öldürme suçundan sanıklar hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 23.06.2014 gün ve 1516-3595 sayılı onama kararının sanıkların kasten öldürme suçları yönünden KALDIRILMASINA,
3- Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 27.06.2012 gün ve 261-282 sayılı kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, sanıklar hakkında şartlarının oluşmasına karşın haksız tahrik hükmünün uygulanmaması isabetsizliğinden BOZULMASINA
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.12.2016 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.