8. Hukuk Dairesi 2014/13295 E. , 2015/5572 K.
"İçtihat Metni" Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali
Hazine ile ...... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair .... Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 05.02.2013 gün ve 41/58 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı Hazine vekili ile davalı ... vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine vekili, tapuda davalıların murisleri adına kayıtlı bulunan 7 ada 2 parsel sayılı taşınmazın yaklaşık 9.134 m2"lik kısmının kıyı kenar çizgisinin içinde (deniz tarafında) kaldığını açıklayarak bu kısmın tapu kaydının iptali ile kıyı olarak terkinine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile dava konusu 7 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisinin içinde kalan 1.802,39 m2"lik kısmının tapu kaydının iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine, .... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2004/109 Esas-2008/25 Karar sayılı dosyasında keşfen 857,54 metre kota göre belirlenen çizginin kıyı kenar çizgisi olarak tespitine, 147,74 TL harcın davalılardan alınarak Hazineye gelir kaydına, 440 TL vekalet ücreti ile 102,75 TL yargılama giderlerinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 1.320 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ......"e verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacının tüm ve davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Kıyı kenar çizgisi idare tarafından belirlenebileceği gibi, 3621 sayılı Yasa"nın 9. maddesine uygun olarak oluşturulan bilirkişi kurulu tarafından keşfen de belirlenebilir. Ancak keşfen belirlenen kıyı kenar çizgisi sadece davaya konu taşınmaz yönünden bağlayıcı nitelikte olup dava konusu olmayan taşınmazları etkilememektedir. Mahkemece bu husus gözetilmeden keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisinin başka taşınmazlar ve davalar hakkında da kesin hüküm oluşturacak şekilde geçerli kıyı kenar çizgisi olarak tespitine karar verilmesi doğru olmamıştır. Ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa"nın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasa"nın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden (6100 sayılı HMK"nun 323/1-a maddesi uyarınca yargılama giderlerinden sayılan celse, karar ve ilam harçlarından) ve vekalet ücretinden davalı taraf sorumlu tutulamaz. Anılan yasal düzenleme karşısında davalıların yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulması doğru olmamıştır. Ancak, bu hususların giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden kararın HUMK"nun 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın (2) nolu bentte açıklanan nedenle hüküm fıkrasının sırasıyla 1, 3, 4 ve 5 nolu bentlerindeki "" Burdur Gölü kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi için .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/109 Esas 2008/25 Karar sayılı dosyasında oluşturulan bilirkişi kurulunca (Bilirkişi Jeoloji yüksek mühendisi Dr. Ali Serdar Özüş, jeoloji yüksek mühendisi Ömer Pınar Afşar, jeoloji yüksek mühendisi Hasan Akkoçak, fen bilirkişileri Birkan İş ve Ömer Demirkol, Ziraat Mühendisi H. Hüseyin Dündar ait bilirkişi raporu doğrultusunda) 857.54 Mt. topografik kota göre belirlenen çizginin kıyı kenar çizgisi olarak tespiti ile, alınması gereken 147,74 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına, yargılama gideri olan 38 adet tebligat gideri 173,00 TL, ilan masrafı 289,50 TL, yurt dışı tebligat gideri 58,00 TL, posta masrafı 0,25 kuruş olmak üzere toplam 520,75 TL yargılama giderinin kısmen kabul red oranı dikkate alınarak 102,75 TL"sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, kalan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından Av. Asg. Ücret tarifesinin 12/2. maddesi gereğince 440,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine"" ibareleri hüküm fıkrasından çıkartılmasına, bunun yerine ""Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, tüm yargılama giderlerinin davacı Hazine üzerinde bırakılmasına, 3402 sayılı Yasa"nın 36/A maddesi uyarınca davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına"" tümcelerinin yazılmasına; davacının tüm ve davalının diğer temyiz itirazlarının (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddi ile hükmün düzeltilmiş bu haliyle ONANMASINA; taraflarca HUMK"un 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"un 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 3402 sayılı Kanunun 36/A maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına, 09.03.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davacı Maliye Hazinesi"nin açtığı dava ile, davalı adına tapuya kayıtılı Burdur Gölü kenarındaki bir parça taşınmazın bir bölümünün 3621 sayılı Kıyı Kanunu kapsamında kalan Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden kamu malı niteliğinde olduğu ve kişilerin mülkiyetinde kalamayacağını ileri sürerek; bu bölümün davalı adına mevcut tapu kaydının iptaliyle kıyı olarak tapu sicilinden terkinine karar verilmesi istemiştir.
Mahkemece 3812 m2 alanlı taşınmazın 1802,39 m2 bölümü için iptal/terkin kararı vermiş; davalılar hükmü temyiz etmiştir.
Kıyılar kamu malı olup; özel mülkiyete konu olmaz (TC. Anayasası m. 43, EMK. m. 641, TMK. m. 715, 3402 s. KK. m. 16, 3621 s. Kıyı Kanunu m.5;13.03.1972 tarih ve 7/4 sayılı YİBK). Davalılar adına oluşan tapu kaydı Haziran 1340 tarih 445 sayılı tapu kaydı revizyon görmek suretiyle 1965 yılında yapılan tesis kadastrosu ile oluşmuş olup;davalılar çok eski yıllara dayanan tapu kayıt malikidir.
Tapu kayıt malikleri tapu kayıtlarının Devlet tarafından himaye görüp Devletçe korunacağı, kesin hükme bağlanan konuda tekrar bir karar verilmeyeceği konusunda meşru bir beklentiye sahiptir. Bu meşru beklentinin korunması gerekir. Ne var ki; kamuya ait olması gereken taşınmazın deniz kıyısında kalan bölümünün kamu dışındaki gerçek ve tüzel kişilerin tasarrufunda kalması da doğru değildir. Bu bakımdan yüksek kamu yararı gereğince Devlet, özel kişilerin mülkiyet hakkına dokunabilir. Ülkemizin de taraf olduğu “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi”nin (1) numaralı Protokolünün 1. Maddesi kamu yararı gerektirdiği takdirde mülkiyet hakkından yoksun bırakılabileceğini kabul etmiştir. Bu bakımdan; Devletin davacı olarak kıyı olan bölümün tapu kaydının iptaliyle terkin kararı istemesinde kamu yararının olduğu açıktır. Ancak Devlete tanınan mülkiyet hakkından yoksun bırakmanın karşılıksız olacağı anlamını da çıkarmamak gerekir. Davalı, tapu siciline geçirilmiş ve bu şekilde uzun bir zamandır tasarrufunda bulunan taşınmazının bir bölümüne, Devletin kamu yararı gereğince el koyarak kamuya terk etmesi karşılığında, kendisine uygun bir bedelin tazminat olarak ödeneceği konusunda meşru bir beklenti hakkına sahiptir. Kuşkusuz Devlet bu konuda kamulaştırma yapma yetkisine de sahiptir.
Davalılar tapu kayıtları iptal edilecekse, mülkiyet haklarının korunması ve bu kapsamda bedelinin kendilerine ödenmesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir.
Açıklanan nedenlerle, “usul ekonomisi (HMK.md.30) gereğince; Devletin bir kamulaştırma işlemine başvurması gerekmeksizin sorunun açılmış olan bu dava içinde çözümlenerek; davada kıyasen “kamulaştırmasız el atma nedeniyle tapu iptal/terkin davası hükümleri gözetilmek ve kıyılardan tüm kamunun, bu arada davalının da yararlanacağı dikkate alındığında “fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi” uygulanmak suretiyle, taşınmazın kıyı olarak tespit edilen bölümü rayiç değere yakın miktarda bir bedelin (rayiç değer belirlenip kıyıdan davalının da yararlanacağı gözetilerek hakkaniyete uygun miktarda bir indirim yapılmak suretiyle bulunacak bedel) mahkemece uygun bilirkişi veya bilirkişiler vasıtasıyla tespit ettirilmesi, davacı Maliye Hazinesine bu bedeli depo etmesi için uygun süre verilmesi, bedel depo edilmediği takdirde davanın dinlenebilirliği için gerekli bu yöne ilişkin dava koşulu gerçekleşmeyeceğinden davanın reddi; depo edildiği takdirde ise, bu bedel davalıya ödenmesine de karar verilmesi suretiyle kıyı olan bölümün tapu kaydının iptal/terkini kararı verilmesi gerekir. Açıklanan yönde işlem yapılmak üzere hükmün bozulması gerektiğini, bozma sebebine göre şimdilik yargılama gideri ve avukatlık ücretiyle ilgili temyiz talebinin incelenemeyeceğini düşünüyor; Sayın çoğunluğun hükmün esasına ilişkin düzeltili onama kararına katılmıyorum. 09.03.2015