(Kapatılan) 7. Hukuk Dairesi 2015/38713 E. , 2015/26772 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine,
2-Taraflar arasında davanın türü çekişme konusudur.
Davacı, iş sözleşmesinin emeklilik nedeniyle sona erdiğini, kıdem tazminatı ile yıllık izin, fazla çalışma, genel tatil, hafta tatili ve ...den kaynaklanan alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı ise, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, yapılan yargılama ve toplanan deliller ile alınan bilirkişi asıl ve ek raporları dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği gibi, "belirsiz alacak davası" 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda düzenlenmediği halde 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile düzenlenmiş bir dava çeşididir. Kanunumuzda “belirsiz alacak davası”nı düzenleyen hüküm (m.107), İsviçre Medenî Usul Kanununa oldukça paraleldir. Belirsiz alacak davası, ... Medenî Usul Kanununda açık olarak düzenlenmemiş olmakla birlikte, öğreti ve ... Federal Mahkemesi tarafından yüzyılı aşkın bir zamandan beri kabul edilmektedir. HMK nun 107" nci maddesinde düzenlenen “belirsiz alacak davası”, ... ve ... hukuklarında “rakamlandırılmamış alacak davası ”veya “rakamlandırılmamış alacak talebi” ibareleri ile anılmaktadır. Belirsiz alacak davası, hukukî niteliği itibariyle bir eda davasıdır. Belirsiz alacak davası açılabilmesi için, davacının dava açacağı miktarı ya da değeri, tam ve kesin olarak gerçekten belirleyebilmesinin imkânsız olması ya da bunun kendisinden beklenememesi gerekir. Davacı açılacak davanın miktarını tam ve kesin olarak biliyorsa, yahut bunu bilebilecek durumda ise, belirsiz alacak davası açılamaz.
Belirsiz alacak davasının açılmasının sonuçlarından biri de zamanaşımının kesilmesidir. (BK m.133/2).Yargıtay"ın bu güne kadar ki uygulamalarına göre zamanaşımı kesilmesi, dava dilekçesinde talep edilen miktarla sınırlıdır ve dava edilmeyen kısım için zamanaşımı kesilmez. Ne var ki, bu kuralı HMK m.107 ile hukukumuza yeni giren belirsiz alacak davası bakımından uygulayabilmek mümkün değildir. Aksinin kabulü, belirsiz alacak davasının kanun koyucu tarafından usul kanununda düzenlenmesine rağmen (daha başlangıçtan) reddi anlamına gelir. Belirsiz alacak davasında, kısmî alacak davasından farklı olarak, dava sırasında belirli hale gelen alacağın davaya sokulmasına izin verildiğinden, geçici talep sonucu ile açılan belirsiz alacak davasında, ileride belirli hale gelecek olan alacağın tamamı için zamanaşımı kesilmesi sonucu ortaya çıkar. Asgari miktar belirtilerek açılan belirsiz alacak davasında mahkemece yapılan araştırma esnasında alacağın miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına (m.141, 319) tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini arttırabilir. Yapılan bu arttırım zamanaşımına tabi değildir.
Hangi davaların belirsiz alacak davası olacağı, bu yönde hangi kıstasa başvurulacağı yönünde çeşitli tartışmalar yapılmaktadır. Doktrinde, talep konusunun belirlenmesinin imkânsız olduğu durumlara örnek olarak: hukuki anlamda imkânsızlık hali, hakimin takdir yetkisinin bulunduğu durumlar gibi gösterilmektedir. Sonuç olarak; işçilik alacaklarının özelliği de dikkate alınarak, bu alacaklarda, talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli olduğunu söylemek mutlak olarak doğru olmadığı gibi, aksinin kabulü de doğru değildir. Bu nedenle, talep konusu işçilik alacaklarının belirli olup olmadığının somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi ve sonuca gidilmesi daha doğru olacaktır.
Öğretide kabul gören ve bizlerin de katıldığı ağırlıklı görüşe göre, davacının talep sonucunu belirleyebilmesi için gereken bilgilerin üçüncü kişi veya davalının bünyesinde olması nedeniyle davanın tarafları ve mahkeme tarafından davanın başlangıcında hesap edilemiyorsa, bu durumda belirsiz alacak davası açılabilecektir.
Somut olayda, tüm bu açıklamalar dikkate alındığında dava konusu kıdem tazminatı ile yıllık izin alacağı istemi için de HMK m.109/2 anlamında talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli olduğundan söz edilmesi mümkün değildir. Zira davacının dava dilekçesinde belirttiği ücret ve kıdem ( hizmet ) süresi ile resmi kayıtlardaki ücret ve kıdem süresi uyuşmamaktadır. Hükme esas alınan rapor ve ek raporda resmi kayıtlar esas alınarak hesaplama yapılmıştır. Davanın 6100 sayılı HMK yasasının yürürlüğe girmesinden sonra açılmış olması nedeniyle, davanın belirsiz alacak davası olarak kabul edilmesi gerekirken mahkemece hatalı değerlendirme ile kıdem tazminatı ve yıllık izin alacağı yönünden davanın belirli alacak davası olduğunun kabulü ile bilirkişi ek raporunda bu kabule göre yapılan hesaplamaların hükme esas alınması ve dolayısıyla zamanaşımının da miktar artırımı süretiyle artırılan miktarlar yönünden de zamanaşımının dava açılması ile kesildiği gözetilmeksizin miktar artırım dilekçesine karşı yapılan zamanaşımı savunmasının dikkate alınmaması gerekirken hatalı değerlendirme ile zamanaşımı süresinin miktar artırım dilekçesi tarihine göre belirlenerek hüküm kurulması bozma nedenidir.
3-Taraflar arasında hafta tatili ile genel tatil alacağının bulunup bulunmadığı uyuşmazlık konusudur.
Hafta tatili ve genel tatillerde çalıştığını ispat işçiye, bu günlerde çalışma halinde ücretinin ödendiğinin ispatı ise işverene aittir.
Somut olayda dinlenen davacı tanıklarının, hafta tatili ve genel tatil alacakları yönünden hesaplamaya elverişli şekilde davacının çalışma şekli ve süresi ile ilgili beyanda bulunmadıkları, davacının da tanık beyanı dışında başkaca delil ibraz edemediği görülmekle hafta tatili ve genel tatil alacaklarının reddine karar verilmesi gerekirken kabulü ile hüküm kurulması hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 28.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.