14. Hukuk Dairesi 2019/2312 E. , 2019/8571 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 21/03/2005 gününde verilen dilekçe ile kat karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 11/04/2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili ve davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, yüklenicinin temlikine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, yüklenici ... ile diğer davalılar olan arsa sahipleri arasında ... 1. Noterliğinin 15.09.1996 tarih ve 4338 yevmiye No"lu düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, bir kısım davalıların sözleşme sonrası hisselerini davalılar ..., ..., ... ve ..."a devrettiklerini, davacıların yükleniciden çeşitli tarihlerde bağımsız bölümler satın aldıklarını ancak zilyetlik teslim edilmesine rağmen taşınmazların tapuda devredilmediğini belirterek davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile davacılar adına kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar ..., ..., ..., ... ve ... vekili, 18.01.2012 tarihli duruşmada davayı kabul ettiklerini beyan etmişlerdir.
Davalı ... vekili, davacılar ile davalı arasında yapılmış bir sözleşme olmadığını, dava konusu inşaaatın yapımında görev alan kişilerin daha sonra dosyada bilirkişilik yaptığını, davacılar vekiline süre verilmesine rağmen oturma izin belgesini almadığını, davacılar vekilinin kendisine verilen yetkiyi aşarak projede değişiklikler yaptığını, binanın doğalgazlı gibi gösterilerek bodrum kattaki kömürlüklerin zemin kattaki dükkanlara ilave edildiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, "Davanın kabulü ile noksan ve ayıplı işler bedeli olan 63.952,00TL"nin davacılar tarafından müştereken ve müteselsilen davalılara ödenmesi ve dava konusu taşınmazların içinde bulunduğu binanın asansörünün davacılar tarafından sözleşmede belirlenen şartlarda yapılması kaydı ile dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile 20 ada 30 parsel sayılı taşınmaz üzerinde inşa edilen yapıdaki 14 No"lu 30/680 arsa paylı bağımsız bölüm ve kömürlüğün davacı ... adına, 16 No"lu 30/680 arsa paylı bağımsız bölümün davacı ... adına, 18 No"lu 30/680 arsa paylı bağımsız bölümün ve bodrumun davacı ... adına, 8 No"lu 30/680 arsa paylı bağımsız bölüm ve kömürlüğün davacı ... adına, 5 No"lu 30/680 arsa paylı bağımsız bölüm ve kömürlüğün davacı ... adına, 4 No"lu 30/680 arsa paylı bağımsız bölüm ve kömürlüğün davacı ... adına, 11 No"lu 30/680 arsa paylı bağımsız bölüm ve kömürlüğün davacı ... adına, 17 No"lu 30/680 arsa paylı bağımsız bölümün davacı ... adına, 7 No"lu 30/680 arsa paylı bağımsız bölüm ve kömürlüğün davacı ... adına kayıt ve tesciline" karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili ve davalı ... vekili temyiz etmiştir.
I. 07.11.2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun;
1) “Amaç” kenarbaşlıklı 1. maddesinde, “(1) Bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.”,
2) “Kapsam” kenar başlıklı 2. maddesinde, “(1) Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.”
3) “Tanımlar” kenar başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrasının;
a) “i” bendinde, “Satıcı: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,”,
b) “k” bendinde, “Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,”,
c) “l” bendinde, “Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi,”,
4) “Tüketici mahkemeleri” kenar başlıklı 73. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, “(1) Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.
(2) Tüketici mahkemeleri nezdinde Bakanlık, tüketiciler ve tüketici örgütleri tarafından açılan davalar 02.07.1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununda düzenlenen harçlardan muaftır.”,
Hükümlerine yer verilmiştir.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re"sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak da söz konusu olmaz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.05.2014 tarihli ve 2013/13-2166 Esas, 2014/709 Karar, sayılı kararı da bu yönde değerlendirmeler içermektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 1. maddesi uyarınca mahkemelerin görevi ancak kanunla belirlenir. Asliye hukuk mahkemelerinin görevi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2. maddesinde belirlenmiş olup 2/1 maddesine göre dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığı haklarına ilişkin davalarda aksine bir hüküm bulunmadıkça asliye hukuk mahkemeleri görevli olup 2/(2) maddesine göre de bu kanun ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir. Başka bir deyişle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre asliye hukuk mahkemeleri genel görevli mahkemedir.
II. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297/2. maddesi uyarınca hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Hüküm fıkrası, kararın esası olup, açık ve infazı mümkün olmalıdır. Şarta bağlı ve terditli olarak hüküm kurulamaz. Davanın açıldığı tarihteki duruma göre hüküm fıkrasında, asıl talep ile yardımcı talepler hakkında, şüphe ve tereddüdü gerektirmeyecek biçimde, açık olarak karar verilmelidir.
III. Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup re’sen yargılamanın her aşamasında göz önünde bulundurulması gerekir. Savunma hakkı, Anayasanın 36. maddesi ile güvence altına alınmış olup, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde de “Hukuki dinlenilme hakkı” başlığı altında ayrıca düzenlenmiştir. Hakim, tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. Buna göre hakim iddia ve savunma haklarını kullanabilmeleri için tarafları duruşmaya çağırmak zorundadır.
Somut olaya gelince;
A)Dava konusu binadaki işyeri vasfındaki bağımsız bölümleri satın alan davacılar ..., ... ve ... "tüketici" kavramı kapsamında kabul edilemez. Bu nedenle bu tür uyuşmazlıklara tüketici mahkemelerinde bakılamayacağından ve satış ticari amaçla yapılmış sayılacağından, tüketici mahkemesi yerine asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Bu husus kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece re"sen gözönüne alınması gerekemekte olup anılan davacılar yönünden dosyanın tefrik edilerek asliye hukuk mahkemesi sıfatı ile yargılama yapılması gerekirken yazılı şekilde tüketici mahkemesi sıfatı ile yargılama yapılarak hüküm tesis edilmesi isabetli değildir.
B)Mahkemece, açılan davanın kabulü ile noksan ve ayıplı işler bedeli toplamı olan 63.952,00TL"nin davacılar tarafından müştereken ve müteselsilen davalılara ödenmesi ve dava konusu taşınmazların içinde bulunduğu binanın asansörünün davacılar tarafından sözleşmede belirlenen şartlarda yapılması kaydı ile dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile her bir davacı adına ayrı ayrı kayıt ve tesciline karar verilmiştir. Davanın açıldığı tarihteki duruma göre talepler hakkında, şüphe ve tereddüdü gerektirmeyecek biçimde, açık olarak hüküm kurulması gerekirken asansörün davacılar tarafından yapılması kaydı ile şarta bağlı ve terditli hüküm kurulması doğru olmamıştır.
C)Ayrıca dava konusu 20 ada 30 parsel 4, 5, 7 ve 11 No"lu bağımsız bölümlerin davacılar adına tescili talep edildiğinden 4, 7 ve 11 No"lu bağımsız bölümlerde 11.04.2018 tarihi itibari ile hissedar olan ...ve 5 No"lu bağımsız bölümde 16.04.2018 tarihi itibariyle hissedar olan ..."ın davada taraf kılınması gerekirken anılan kişilere husumet yönetilmeksizin yazılı olduğu şekilde eksik taraf teşkili ile karar verilmesi de doğru görülmediğinden, hükmün A, B ve C bentlerinde belirtilen gerekçelerle bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de;
1)Gerekçeli karar başlığında davacılardan sadece ..."ın adı yazmakta olup diğer davacılar ..., ..., ..., ..., ..."nin gerekçeli karar başlığında gösterilmemesi,
2)Mahkemece yargılama sırasında tüketici mahkemesi sıfatıyla davanın görülmesine karar verildiği halde gerekçeli karar başlığında tüketici mahkemesi sıfatıyla hüküm kurulduğunun belirtilmemesi,
3)Eksik işler bedelinin hesaplanması bakımından dosya içerisinde yer alan üç farklı tarihli bilirkişi raporlarındaki çelişki ek rapor ile giderilmeksizin yazılı şekilde son tarihli rapor hükme esas alınarak karar verilmesi,
4)4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 640 maddesinin 2. bendi (eski Medeni Kanunun 581. maddesi) uyarınca, elbirliği ortaklığında mirasçılar sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Anılan madde uyarınca elbirliği ortakları arasında mecburi dava arkadaşlığı olup, tüm mirasçıların birlikte hareket etmeleri gerekir. Bu nedenle, mecburi dava arkadaşları hepsi birlikte davayı kabul edebilirler. Dava arkadaşlarından biri dahi davayı kabul etmez ise diğerlerinin kabul beyanı geçersiz olacaktır. Buna açıklamalar ışığında kabul beyanında bulunan davalılar ..., ..., ..."ın elbirliği mülkiyetine tabi hisseleri yönünden kabul beyanlarının sonuç doğurmayacağının gözetilmemesi,
5)Yüklenicinin temlikine dayanan tapu iptali ve tescil davalarında arsa sahibi ve yüklenici arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu, arsa sahibi ile davacı arasında bir sözleşme ilişkisi bulunmadığı nazara alındığında, zorunlu dava arkadaşı olarak davada yer alan arsa sahiplerinin yargılama giderleri ve vekalet ücretinden yüklenici ile birlikte sorumlu tutulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekili ve davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.12.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.