(Kapatılan)21. Hukuk Dairesi 2019/2194 E. , 2020/1208 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacı, almış olduğu yetim aylığından dolayı Kuruma borçlu olmadığının ve kesilen aylıkların kesildiği tarihten itibaren tekrar bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ve kuruma borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, “ Davanın KABULÜNE” karar verilmiştir.
Hüküm, davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 59/2. maddesinde: “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında tespit ettikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler, yemin hariç her türlü delile dayandırılabilir. Bunlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.” hükmü yer almaktadır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu nedenle Anayasanın 20"nci maddesi ile 5510 sayılı Kanun, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 4857 sayılı İş Kanunu, 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacının ve boşandığı eşinin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiğini saptanmalı, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, davacının ve boşandığı eşinin kayıtlı olduğu adreslerde kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 18/07/2007 tarihinde eşinden boşandığı, 13/03/2007 tarihinde vefat eden babasından dolayı yetim aylığı aldığı, Kurum tarafından düzenlenen 03/06/2010 tarihli denetmen raporuyla davacının boşandıktan sonra da eşiyle birlikte yaşadığının tespit edildiği, bu rapora göre 01/10/2008-28/07/2010 arası ödenen aylıklar ve işleyen faizinin borç çıkarıldığı, dosyada daha önce iki defa verilen “kabul” kararının Dairemizce eksik inceleme nedeniyle bozulduğu, yapılan adres araştırmasında boşanılan eş tarafından 15/06/2011 tarihinden itibaren annesinin adresi olan ... Mah.523 Sk.No: 6 İmamoğlu-Adana adresinin beyan edildiği, ancak denetmene farklı beyanda bulunulduğu, davacının denetmene verdiği yazılı beyanında ; “boşandıktan sonra “... Mahallesi 316 Sokakta No: 4 İmamoğlu” adresinde eşinin babasından kalan evde kaldığını,eşinin hafta sonları , bazen ayda bir çocuklarını görmeye geldiğini, ... mahallesinde daha çok eşinin akrabaları olduğunu”, davacının boşandığı eşinin denetmene verdiği yazılı beyanında ; “... Mahallesi 316 Sokakta No: 6 İmamoğlu” adresinde annesi ile birlikte yaşadığını, çiftçilik yaptığını, ekonomik sorunlar nedeni ile eşinden ayrıldığını, çocuklarının ve eşinin ihtiyaçlarının karşılamak için halen eşi ile görüştüğünü” söylediği, belirtilen adreslerin çok yakın olduğu, eşin annesiyle birlikte yaşadığı beyanına rağmen bozmadan sonra dinlenen tanıkların “eşinin annesiyle yaşamadığını, annenin diğer oğluyla aynı apartmanda altlı üstlü oturduklarını” beyan ettikleri, tanıklardan Naci Aşan’ın, “...’in 2017 yılının yaz ayında İmamoğlu "ndaki tarım arazilerini işletmek için eski kocası ... ile birlikte ... Mahallesi 316 SK da kaldığını biliyorum.” şeklinde beyanda bulunduğu, Cumhuriyet Polis Merkezinden gelen 27.3.2018 tarihli cevabi yazıda ; Nurhayat Beykont’un (kayınvalide) ... Mah.523 Sk.No: 6 İmamoğlu-Adana adresinde değil ... Mah.524 Sk.No:12 kat: 2 de İmamoğlu-Adana adresinde oğlu Sadi Şimşek le yaşadığının bildirildiği anlaşılmıştır.
Somut olayda; denetmen raporunun içeriği, bozma sonrası dinlenen tanık beyanları, adres bilgileri, kolluk tutanağı birlikte değerlendirildiğinde davacı ve eşinin, boşandıkları süreçte birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olup 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 27/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.