Hukuk Genel Kurulu 2013/1103 E. , 2014/1084 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 11.08.2011 gün ve 2009/236 esas, 2011/366 karar sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 14.06.2012 gün ve 2011/16325 esas, 2012/10157 karar sayılı ilamı ile;
(...Dava, bedeli ödenen demirlerin davalı tarafından teslim edilmediği iddiasına dayalı olarak söz konusu demir bedellerinin iadesi amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalı vekili, davacının teslim alacağı demirin tonaj ve ebatlarını bildirmediği üstlenmiş olduğu kongre sarayı ve otel inşaatının bir yıldan beri durdurulmuş olması nedeniyle demirleri teslim almaktan kaçındığı son bir yıl içerisinde demir fiyatlarının düşmesi nedeniyle sipariş sırasında yaptığı ödemeyle daha çok demir alması mümkün olduğundan bedelin iadesini talep ettiği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının bedelini ödediği nervürlü inşaat demirinin çapları ile tonajını davalıya bildirmesi gerekirken üzerine düşen bu yükümlülükleri yerine getirdiğini ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Taraflar arasında 6.5.2008 tarihinde sözleşmenin akdedilmiş olduğu, bu sözleşme gereğince davacının davalı yana önceki ödemeleri ile birlikte toplamda 894.137 TL ödeme yaptığı, ne var ki sözleşmeye konu demirlerin davacı alıcıya teslim edilmemiş olduğu dosya içeriği ile sabittir.
Davacı alıcı 12.1.2009 tarihli ihtarname ile malın teslim edilmediğini belirttikten sonra davalıya ödediği 894.137 TL’nin iadesini talep etmiştir. Keza davacı yan 5.8.2008 tarihli faksı ile 894.137 TL cari hesap borcu olduğunu davalıya bildirmiş, davalı taraf da bu faksı teyid etmiştir. Öte yandan davalının 25.3.2009 tarihli faksında davacının 894.137 TL para alacağı olduğu bildirilmiştir.
Açıklanan tüm bu aşamalardan sonra davacı yan takip yapmış, itiraz üzerine işbu itirazın iptali davası açılmıştır.
Somut olayda taraflarca imzalanan sözleşmeye göre davacı alıcı nervürlü demirlerin çapını bildirmemiş, mal bedelini alan davalı da BK’nun 90’ncı maddesine göre davacıyı temerrüde düşürmemiştir. Davacı yanca yapılan toplam 894.137 TL ödemenin, ödeme tarihinden bu yana davalı uhdesinde olduğu tartışmasızdır.
Hal böyle olunca mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar birlikte değerlendirilip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı nedenlerle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, satım sözleşmesi uyarınca ifa edilen ödemenin geri alımı amacıyla yapılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece, davanın reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını, davacı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında gerçekleşen sözleşmeye göre davacı alıcının nervürlü demirlerin çapını bildirmemiş olması karşısında mal bedelini alan davalı satıcının 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu (BK)’nun 90. maddesine göre davacı alıcıyı temerrüde düşürmesinin gerekip gerekmediği, düşürmesinin gerektiğinin kabulü halinde davacı alıcının sözleşmeden dönerek ödediği bedelin karşı taraftan iadesini talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, taraflar arasında demir satımına ilişkin sözleşmenin kurulduğu konusunda herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar, sözleşmede öngörülen şartlar çerçevesinde karşılıklı olarak birbirlerine taahhüt ettikleri edimleri ifa etmekle yükümlüdürler. İfa, borçlanılmış olan edimin sözleşmede belirtilen zamanda ve yerde sözleşmeye uygun olarak yerine getirilmesidir.
Sözleşmede, tarafların davacı alacaklı lehine seçimlik hak kararlaştırdıkları ve seçimlik hakkın ise 10 ilâ 32 mm çap aralığında belirlenecek nervürlü demir olduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında daha önce gerçekleşen satımlarda davacı alacaklının seçim hakkını peyder pey kullanarak davalının demir teslimini sağladığı, uyuşmazlık konusu son satımda ise seçimlik hakkını aradan uzun süre geçmesine rağmen kullanmadığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık da bu noktada toplanmaktadır. Seçim hakkının alacaklıya ait olduğu hallerde alacaklının seçim hakkını kullanmamasının nasıl bir sonuç doğuracağı hususu da tartışmalı olmakla birlikte, bu durumda borçlu seçimini yapması hususunda alacaklıya uygun bir süre vermelidir. Şayet bu sürenin sonunda alacaklı seçimi yapmazsa oluşan alacaklı temerrüdü karşısında bu seçim hakkı borçluya geçecektir. Bu durumda borçlu seçeceği edimi tevdi ile ya da tevdii mümkün değilse satım sonrası bedeli tevdi ile borcundan kurtulabilme ve sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. (Mehmet ŞENGÜL, İfa (Kavram; Kişi, Konu, Yer, Zaman Unsurları), ...’e Armağan, Borçlar Kanunu Genel Hükümler Konferansları I, 24- 25 Mart 2012, İstanbul Barosu Yayınları, İstanbul 2014, s. 301, 302; İsviçre Federal Mahkemesinin (BGE) 110 II 148 sayılı kararı da aynı yöndedir).
Somut olayda, aradan geçen uzun süreye rağmen davacı alacaklının seçim hakkını kullanmadığı, davalı borçlunun da seçim hakkını kullanması konusunda davacı alacaklıya uygun bir süre vererek ve davalının bu sürede seçim hakkını kullanmamasının sonucu olan alacaklı temerrüdünü oluşturmaması karşısında, seçim hakkının davalıya geçtiğinin ve davalının seçeceği edimi tevdi ile ya da tevdii mümkün değilse, satım sonrası bedeli tevdi ile borcundan kurtulabilme imkanına sahip olduğunu kabul etme olanağı yoktur. Bu durum karşısında, davacı alacaklının sözleşmeden dönme anlamına gelen ödediği bedelin iadesini talep etmesi mümkündür.
Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler, davacının bedelini ödediği nervürlü inşaat demirlerinin çapları ile tonajını davalıya bildirmesi gerekirken üzerine düşen bu yükümlülüğü yerine getirmediğinden alacaklı temerrüdüne düştüğünü belirterek yerel mahkeme kararının onanması yönünde görüş beyan etmişlerdir. Diğer bir kısım üyelerde, davacının sipariş etmiş olduğu demirlerin bedellerini davalıya ödediği, ancak hangi çapta demirleri seçtiğini davalı satıcıya bildirmediğinden alacaklı temerrüdüne düştüğü, bu nedenle satıcının demirleri hangi makul sürede teslim edebileceği belirlenerek bu sürenin sonunda da satıcı temerrüdünün gerçekleşeceği kabul edilerek, bu tarihteki demir fiyatlarına göre belirlenen bedelin davacı tarafından talep edilebileceği ileri sürülmüş ise de, Kurul çoğunluğu tarafından bu görüşler kabul edilmemiştir.
Hal böyle olunca, Hukuk Genel Kurulu’nca da yukarıdaki ilave gerekçeyle benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin, temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen ilave gerekçe ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 24.12.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
.... KARŞI OY
Davacının davalıya belli bir birim fiyatı üzerinden belirli bir miktar demir siparişi verdiği ve parasını ödediği ancak bu demirlerin henüz davacıya teslim edilmediği hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır.
Söz konusu demirlerin 10 – 32 mm çap aralığında ve davacının davalıya vereceği sipariş teyidi üzerine davalı tarafından davacıya parça parça gönderileceği ve taraflar arasındaki önceki uygulamanın da bu şekilde olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı davalıya kaç mm çapında ve ne miktarda demir istediğini bildirmediğinden davalının davacıya demir teslim etme borcu muaccel hale gelmemiştir.
Bu durumda davacının davalının borcu muaccel olmadan ve dahası davalı demir tesliminde temerrüte düşmeden kendisine demir teslim edilmediği gerekçesiyle satış bedelini geri istemesi haklı görülemez.
Bu nedenle yerel mahkemenin direnme kararı yerinde olup onanması gerektiğinden saygıdeğer çoğunluğun bozma yönünde oluşan kararına karşıyız.