11. Ceza Dairesi 2017/13965 E. , 2019/8957 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan
HÜKÜM : Mahkumiyet
1-Resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz nedenlerinin incelenmesinde;
5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Toplanan deliller gerekçeli kararda gösterilip tartışılarak; sanığa yüklenen suçun sübutu kabul, oluşa ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, temel cezayı teşdit gerekçesi ile cezayı azaltıcı sebebin bulunmadığı takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış ve sanığın temyiz nedenleri yerinde görülmemiş olduğundan, hükmün ONANMASINA,
2-Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz nedenlerinin incelenmesinde;
TCK"nin 268. maddesinde tanımlanan başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşması için; failin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimlik bilgilerini kullanması, TCK"nin 267/1. maddesinde tanımlanan “iftira” suçunun oluşması için ise, yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunmak suretiyle işlemediğini bildiği halde hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesi gerekir. TCK"nin 206. maddesindeki "resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak" suçunun oluşabilmesi için, sanığın açıklamaları üzerine oluşturulan resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gereklidir. Beyanı alan memur bu beyanın doğruluğunu araştırıp tahkik etmek ve daha sonra edindiği kanaate göre resmi belgeyi düzenlemek durumunda ise, bir başka ifade ile resmi belge sadece sanığın beyanına göre değil de memur tarafından yapılacak inceleme sonucuna göre meydana getirilmekte ise maddede tanımlanan suç oluşmayacaktır.
Somut olayda; 29.11.2012 tarihli tutanak içeriğine göre, sanığın içinde bulunduğu araçtan şüphelenilmesi üzerine aracın durdurulduğu, sanıktan kimliği sorulduğunda üzerinde kendi resmi bulunan mağdur ..."e ait kimliği verdiği, sanığın tedirgin davranışlarını sürdürmesi üzerine karakola götürülerek kimlik tespiti çalışmaları yapıldığı esnasında gerçek kimlik bilgilerini söylediği olayda, tutanağın sanığın gerçek kimlik bilgilerine göre düzenlendiği, mağdur adına düzenlenmiş bir adli ya da idari soruşturma belgesi veya tutanak bulunmaması nedeniyle TCK"nin 206/1. maddesinde tanımlanan "resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçu" oluşmadığı gibi TCK’nin 268. maddesindeki başkasının kimlik bilgilerinin kullanılması suçuda unsurları itibari ile oluşmadığı, sanığın eyleminin 5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun 40/1. maddesinde düzenlenen "kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunmak" kabahatini oluşturduğu gözetilmeden resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan hüküm kurulması,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak sanığın eylemine uyan 5326 sayılı Kanun’un 40/1. maddesinde öngörülen idari para cezasının miktarına göre, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun 20/2-c maddesinde yazılı zamanaşımının, eylemin gerçekleştiği 29.11.2012 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta CMUK"nin 322 ve Kabahatler Kanunu"nun 24. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün bulunduğundan, Kabahatler Kanunu"nun 20/1. maddesi uyarınca sanık hakkında İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
05.12.2019 tarihinde resmi belgede sahtecilik suçu yönünden Üye ...’un ceza miktarı yönünden karşı oyu ve oy çokluğuyla, diğer yönlerden oybirliğiyle karar verildi.
KARŞI DÜŞÜNCE
Sanık ... hakkında Resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırılması iddiasıyla açılan kamu davasında mahkemenin kabulüne göre oluşan sübut yönünden sayın çoğunluk ile aramızda görüş ayrılığı bulunmamakla birlikte, mahkemenin sanığın cezasını belirlerken fiilin ağırlığı ile orantılı olmayan bir miktarda alt sınırdan uzaklaşması, TCK"nin 204. maddesindeki 2 yıldan-5 yıla kadar olan ceza aralığında, sanığa 3 yıl 6 ay hapis cezasına karar vermesi uyuşmazlık konumuzu oluşturmaktadır.
5237 sayılı TCK"nin 61. maddesi uyarınca hakim somut olayda; suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçları, suçun işlendiği zaman ve yeri, suçun konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını ve failin güttüğü amaç ve saiki göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler. Aynı kanunun “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3/1. maddesi uyarınca suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur. Bu itibarla; kanunda öngörülen alt ve üst sınır arasında temel cezayı belirlemek hâkimin takdir ve değerlendirme yetkisi içindedir. Ancak, Anayasanın 141, 5271 sayılı CMK"nin 34, 230 ve 289. maddeleri uyarınca hükümde bu takdirin denetime olanak sağlayacak biçimde, hak ve nesafet kurallarına uygun, dosya içeriği ile uyumlu yasal ve yeterli gerekçesinin gösterilmesi zorunludur. Yasa metinlerindeki ifadelerin tekrarı, bu metinlerdeki genel nitelikli ölçütler somut olaya ve failine özgülenmediği müddetçe yeterli bir gerekçe değildir.
Sanığın sübut bulan eylemi; arkadaşı olup sanık hakkında şikayeti de bulunmayan ...’in nüfus cüzdanını ele geçirerek, fotoğraf değişikliği yolu ile sahteleştirmesi ve somut olayda yol kontrolü sırasında görevli memurlara hakkındaki kesinleşmiş mahkumiyet hükümlerinin infazından kurtulmak için bu kimliği ibraz etmesidir. Sanıktan şüphelenen polis memurları sonrasında gerçek kimliğini tespit edince, sanıkta gerçek kimliğini polis memurlarına söylemiştir.
Sanığın mahkumiyetine esas bir adet sahte belge söz konusu olup, kimliği kullanılan kişinin şikayeti de bulunmamaktadır. Suçun işleniş biçiminde; işlendiği zaman ve yer açısından, suçun önem ve değeri bakımından, keza meydana gelen zarar ve tehlike ile sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığı yönünden bu fiile atfedilecek özel bir önem bulunmamaktadır.
Anılan sebeplerle; dosya içeriği ile uyumlu yeterli gerekçeleri göstermeden, TCK 61. maddesinde belirtilen cezanın kişiselleştirilmesine ilişkin kriterleri soyut bir şekilde sayarak, alt sınırdan hak ve nesafet kurallarına aykırı olarak uzaklaşmak suretiyle ceza tayin eden mahkeme kararının bozulması gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun onama gerekçesine katılmıyorum. 05.12.2019