4. Hukuk Dairesi 2017/2586 E. , 2017/8318 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı İçişleri Bakanlığı vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 03/08/2012 gününde verilen dilekçe ile rücuen tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 04/04/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve adli yardım talepli olarak davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-6100 sayılı HMK madde 334"de ""(1) Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkca dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler. (2) Kamuya yararlı dernek ve vakıflar, iddia ve savunmalarında haklı göründükleri ve mali açıdan zor duruma düşmeden gerekli giderleri kısmen veya tamamen ödeyemeyecek durumda oldukları takdirde adli yardımdan yararlanabilirler. (3) Yabancıların adli yardımdan yararlanabilmeleri ayrıca karşılıklılık şartına bağlıdır."" hükmü getirilmiştir. Aynı kanun madde 336"da ise ""(2) Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali duruma ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır. (3) Kanun yollarına başvuru sırasında adli yardım talebi bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya yapılır. (4) Adli yardım talebine ilişkin evrak, her türlü harç ve vergiden muaftır."" şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Dilekçeye ekli ve dosyadaki bilgi ve belgelerden, davalının yukarıda belirtilen kanun hükmünün öngördüğü şartları taşıdığı anlaşıldığından, adli yardım talebinin kabulüne karar verilerek işin esasının incelemesine geçildi.
2- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
3- Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, 2330 sayılı yasa uyarınca ödenen tazminatın davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı idare; görevi gereği yaptığı kimlik kotrolü sırasında davalı tarafından düzenlenen silahlı saldırı sonucu öldürülen polis memuru ..."in anne ve babası tarafından müşterek çocuklarının görevi esnasında öldürülmesi nedeniyle manevi zararlarının
tazmini amacıyla İçişleri Bakanlığı aleyhine açılan ... 3. İdare Mahkemesinin 2010/541 esas sayılı dosyası ile 40.000 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden işleyecek yasal faizi, 2.418,50 TL yargılama gideri ve 4.620,00 TL avukatlık ücreti ile birlikte tazmine karar verildiğini, ... 15. İcra Müdürlüğünün 2011/7445 esas sayılı dosyasına konu icra takibi sonucunda mahkeme kararına istinaden maktül yakınlarına 60.470,28 TL tutarında ödemede bulunulduğunu belirterek, ödenen tazminatın davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, üzerine atılı fiileri kabul etmediğini, istenen tazminatı karşılayacak durumu olmadığını beyanla devlet bütçesinden karşılanması isteminde bulunmuştur.
Mahkemece; ... İcra Müdürlüğünün 2011/7445 takip sayılı dosyasında hesaplanan 40.000 TL manevi tazminat ve 5.089,32 TL faizin, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline; ödenen diğer kalemler yönünden yargı yoluna başvurulmasına davacı idare sebebiyet verdiğinden reddine dair karar verilmiştir.
Davacı, müteselsil sorumlu sıfatı ile üçüncü kişiye ödediği paranın halefiyet esasına göre rücuen tahsilini istediğine ve davalı önceki davada davalı olarak yer almadığına göre iadenin kapsamı, davacının mahkum olup ödediği para, bu paranın kendisi hakkındaki davada verilen hükmün kesinleşmesine kadar işleyecek faizi, önceki davada hükmedilen avukatlık ücreti ve yargılama giderleri toplamından davalının payına düşen kısımdır. Kendi kusurlu davranışı ile işin icraya düşmesine yol açan davacı, bu ihmali nedeniyle yapılmış olan icra giderlerini ve hükmün kesinleşmesinden sonra geçen sürede işleyecek faizi isteyemez.
Ancak üçüncü kişi, davacı aleyhine aldığı tazminat kararının kesinleşmesini beklemeden tahsili için onu icraya koymuştur. Karar kesinleşmeden önce alacaklının icra yoluna başvurması yasanın ona sağladığı bir hak olduğuna göre davacının bunu önlemediğinden söz etmek olanaksızdır. Öte yandan aleyhine verilen karardan ötürü davacının temyiz yoluna başvurması da bir hakkın kullanılması niteliğinde bulunduğundan bu başvurmanın sonucunu bekleyerek hükmün kesinleşmesi üzerine alacaklıya ödeme yapabileceğini düşünmesi de olağandır. O halde hükmün kesinleşmesine kadar davacının borcunu ödememesi şeklinde beliren davranışında kusurlu bulunduğu kabul edilemez. Bu bakımdan davacı, hükmün kesinleşmesine kadar yapılan icra giderleri ve avukatlık ücreti ile sonraki süreye ilişkin faizi de davalıdan isteyebilir. Çünkü sözü edilen giderlerle davalının eylemi arasında uygun sebep sonuç bağı yoktur. Mahkemece yapılacak iş, icra giderleri ile hükmün kesinleşmesinden sonra işlemiş olan faize ilişkin istek bölümünün hesaplanıp reddine karar vermekten ibarettir. Bu ilkelere aykırı gerekçeyle idare aleyhine, idare mahkemesinde açılan davaya ait yargılama giderleri ve vekalet ücretine ilişkin talep yönünden davanın reddi doğru görülmemiş kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, davalının tüm ve davacının diğer temyiz itirazlarının (2) numaralı bentte gösterilen nedenlerle reddine 14/12/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.