11. Hukuk Dairesi 2017/2870 E. , 2018/6490 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada ... 12. Tüketici Mahkemesi’nce verilen 08.04.2016 tarih ve 2016/426-2016/983 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; taraflar arasında 25.07.2012 başlangıç tarihli birikimli hayat sigortası poliçesinin düzenlendiğini, davacının poliçe gereğince davalıya 6.000 TL civarı ödeme yaptığını, davacının ekonomik sebepler ile bir süre sonra sistemden çıkıp o güne kadar yaptığı ödemenin iadesini talep ettiğini, davalının sadece 570,00 TL ödeme yapabileceğini belirttiğini, ancak bu meblağı dahi ödemediğini, davalının %2 ile %10 arasında değişen oranlarda ek kazanç vaadinde bulunduğunu dolayısıyla elde edilen ek kazanç ile beraber iadesi gereken rakamın tam olarak bilinmediğini, sigorta poliçesinin matbu olarak hazırlandığını, müzakere edilmediğini, hükümlerinin haksız şart mahiyetinde olduğunu iddia ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 2.000 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Ön inceleme aşamasında duruşma yapılmaksızın karar verildiğinden davalıya tebligat yapılmamıştır.
Mahkemece iddia ve tüm dosya kapsamına göre; davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, kısmi dava olarak açılması halinde dahi dava konusu edilen miktarın 6502 sayılı Kanun"un 68. maddesinde belirtilen hakem heyetine zorunlu başvuru sınırının üstünde olması gerektiği, talep edilen miktarın dava tarihi itibari ile hakem heyetine zorunlu başvuru sınırı olan 3.480,00 TL"nin altında bulunduğu tüketici hakem heyetine başvuru yapılmadan tüketici mahkemesi nezdinde dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın HMK"nın 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, birikimli hayat sigortası poliçesine dayalı olarak ödenen primler ve nemaların tahsili istemine ilişkindir. Davacı, davalı sigorta şirketine ödediği prim tutarın 6.000 TL olduğunu, buna değişen oranlarda nemaların da ilave edilmesi gerektiğini, bu sebeple iade edilmesi gereken meblağın tam olarak bilinmediğini ileri sürerek ve fazlaya dair haklarını saklı tutarak belirsiz alacak davasına ilişkin HMK 107. maddesi çerçevesinde işbu davayı ikame etmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 107. maddesiyle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesi; "(1) Davanın açıldığı
tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. (3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir." hükmünü içermektedir.
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir. Belirsiz alacak davasında bir miktarın tahsili yanında, kalan tutarın tespiti istenebilecek ve yargılama sırasında belirlendiğinde kalan miktar da talep edilebilecektir. Buna göre somut olayda; davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı dava dilekçesinde açıkça belirtilmiş olup dava konusu alacak, açısından miktarın belirsiz nitelikte olduğu gözönüne alındığında davanın 6100 sayılı HMK"nın 107. maddesine göre açılabileceği ve davacının hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir. Davanın açıldığı tarihte 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesinde "(1) Tüketici hakem heyetlerinin, uyuşmazlıklara bakmakla görevli olmalarına ilişkin parasal sınırlar;
a) İlçe tüketici hakem heyetlerine başvuru için üst parasal sınır, 2.320 Türk Lirası,
b) Büyükşehir statüsünde olan illerdeki il tüketici hakem heyetlerine başvuru için parasal sınır, 2.320 Türk Lirası ile 3.480 Türk Lirası arası,
c) Büyükşehir statüsünde olmayan illerin merkezlerindeki il tüketici hakem heyetlerine başvuru için üst parasal sınır, 3.480 Türk Lirası,
ç) Büyükşehir statüsünde olmayan illere bağlı ilçelerde, il tüketici hakem heyetlerine başvuru için parasal sınır, 2.320 Türk Lirası ile 3.480 Türk Lirası arası" olarak tespit edilmiştir.
Davacının ... olduğu toplam prim tutarının dahi dava tarihi itibariyle tüketici hakem heyetlerine başvurulması gereken tutarın üzerinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla davanın esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın davacı lehine bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, 18/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.