![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2017/1283
Karar No: 2019/1149
Karar Tarihi: 07.11.2019
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1283 Esas 2019/1149 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki “yoksulluk nafakasının kaldırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Eskişehir 3. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 28.05.2015 tarih ve 2015/47 E., 2015/396 K. sayılı karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 10.11.2015 tarih ve 2015/10156 E., 2015/17625 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı dilekçesinde; davalı ile 2004 yılında boşandıklarını, boşanma davası sonucunda maddi sıkıntı içerisine girdiğini, sermaye yetersizliği nedeniyle işlerinin bozulduğunu ve ticaret odasından kaydının silindiğini, böylece işşiz kaldığını, hakkında devam eden icra takipleri bulunduğunu, yaşı nedeniyle de çalışacak durumda olmadığını, halihazırda bir akaryakıt şirketinde 275 TL karşılığı çalıştığını, bu gelirine de borçları nedeniyle haciz konulduğunu ve kesinti yapıldığını, bunun dışında ise aylık 812 TL emekli maaşı olduğunu, davalının ise aylık 2.280 TL geliri bulunduğunu ve refah içerisinde yaşadığını belirterek, davalı lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; davacı ile 2004 yılında anlaşmalı boşandıklarını, boşanma protokolünde davacının kendisine yoksulluk nafakası ödemeyi kabul ettiğini, boşanma sonrasında ise davacının yoksulluk nafakasının kaldırılması istemi ile aleyhine dava açtığını,bu davada mahkemece yoksulluk nafakasının kaldırılması yönünde karar verildiğini, ancak bu kararın temyiz incelemesi neticesinde bozulduğunu, davacının sonrasında 2013 yılında yeniden yoksulluk nafakasının kaldırılması için aleyhine dava açtığını ancak bu davanın da reddedildiğini, bu davanın da aynı gerekçelerle açıldığından kesin hüküm itirazı bulunduğunu, davacının maddi durumunun iyi olmadığı yönündeki iddiaların nafakanın kaldırılması konusunda bağlayıcı olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulü ile, davalı yararına takdir edilen yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; yoksulluk nafakasının kaldırılması istemine ilişkindir.
TMK’nun 176/3. maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu"nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (...07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları). Bu durumda ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır.
Yoksulluk durumu; günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları birlikte değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası, ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır. Onun içindir ki bilimsel öğretide: "Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğindedir" şeklinde açıklamalara yer verilmiş bulunmaktadır (Akıntürk, Turgut: Aile Hukuku, 2.cilt, İst. 2002, sh.294).
Somut olayda; tarafların 2004 yılında anlaşmalı olarak boşandıkları, boşanma neticesinde tarafların aralarında yaptıkları protokol gereği davalı lehine aylık 1.000 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafından 2007 yılında davalı aleyhine yoksulluk nafakasının kaldırılması istemi ile dava açıldığı, açılan bu davada mahkemece davanın kabulüne yönelik olarak verilen kararın ise davalının asgari ücret seviyesindeki gelirinin yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmeyip indirmeye karar verilmesi gerektiği belirtilerek, bozulduğu ve bozma sonrası yapılan yargılamada ise davalı lehine hükmedilen aylık 1000 TL"lik yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren aylık 500 TL "ye indirilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafça 2013 yılında ise davalı aleyhine yine yoksulluk nafakasının kaldırılması istemi ile dava açılmış ve davanın reddine ilişkin mahkeme kararı Dairemizin denetiminden geçerek 09.06.2014 tarihinde kesinleşmiştir.
Taraflar hakkında mahkemece yaptırılan sosyal ve ekonomik durum araştırma sonuçlarına göre ise, davacının emekli makine mühendisi olduğu, aylık 750 TL emekli maaşı olduğu, yine çalıştığı işten aylık 275 TL gelir elde ettiği, aylık 100 TL kira ödemesi olduğu; davalının ise aylık 1.073 TL emekli maaşı olup, ayrıca aylık 800 TL kira geliri olduğu, kızına ait evde oturduğu, üzerine kayıtlı bir adet daha taşınmazı bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davacı tarafça dilekçesinde belirttiği ekonomik durumunun iyi olmadığı, borçları olduğu, davalının ise aylık gelirinin kendisinden yüksek olup refah içinde yaşadığı gerekçeleri ile yoksulluk nafakasının kaldırılması istemi ile dava açılmış ise de, davacı tarafça davalı aleyhine daha öncesinde açılan yoksulluk nafakasının kaldırılması istemli dava tarihlerindeki tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile bu dava tarihindeki sosyal ve ekonomik durumları arasında önemli bir değişiklik olmadığı dosya kapsamında yer alan araştırma sonuçları ve daha öncesinde karara bağlanan ve kesinleşen dava dosyalarındaki araştırmalar ile sabittir.
O halde; mahkemece, yoksulluk nafakasının kaldırılması talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kaldırılmasına karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiştir,…”
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yoksulluk nafakasının kaldırılması istemine ilişkindir.
Davacı, davalı ile 2004 yılında anlaşmalı olarak boşandıklarını ve aylık 1.000,00TL nafaka ödemeyi kabul ettiğini, sonrasında işlerinin kötü gitmesi nedeniyle mali sıkıntı çektiğini, Eskişehir 3. Aile Mahkemesinin 2009/147 E., 2009/247 K. sayılı dosyasında nafaka miktarının aylık 500,00TL olarak belirlendiğini, Eskişehir 1. Aile Mahkemesinin 2013/456 E, 2013/747 K. sayılı dosyasında nafakanın kaldırılması için açtığı davanın ise reddedildiğini, ancak yaşı itibariyle sürekli bir iş bulamadığı için ayda beş gün otogaz sorumlu müdürü olarak aylık 275,00TL"ye iş bulduğunu, maaşındaki icra kesintilerinin devam ettiğini, başkaca mal varlığının bulunmadığını, ayrıca Sosyal Güvenlik Kurumuna ve Vergi Dairesine de borcunun bulunduğunu, şu an itibariyle kendi geliri 812,00TL olduğu halde davalının aylık gelirinin 2.780,00TL olduğunu ileri sürerek, yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının kötü niyetli olduğunu, tarafların anlaşmalı boşanması nedeniyle nafaka miktarının davacının özgür iradesiyle belirlendiğini, uygulamada yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür gibi giderlerini karşılayacak miktarda geliri olmayanların yoksul olarak kabul edildiğini, davacının daha önce nafakanın kaldırılmasına ilişkin açtığı davanın reddine karar verildiği için bu kararın taraflar arasında kesin hüküm oluşturduğunu, boşanmanın davacının kusurundan kaynaklandığını, davacının mali durumunun bozulmasının nafakanın kaldırılması için gerekçe oluşturamayacağını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tarafların ekonomik ve sosyal durum araştırmasına göre davacının emekli olup 1.519,00TL emekli maaşının olduğu, yine bir petrol istasyonunda ayda beş gün çalışması nedeniyle aylık 275,00TL aldığı, maaşından 768,00TL kesinti yapıldığı, davalının da emekli olup aylık 1.073,00TL emekli maaşı aldığı, yine kiraya verilen dükkanından aylık 800,00TL kira gelirinin olduğu, Burhaniye"de yazlığının bulunduğu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 176/3. maddesinde yoksulluğun ortadan kalkması hâlinde talep üzerine nafakanın kaldırılabileceğinin düzenlendiği, aylık 1.873,00TL geliri bulunan davalının toplam gelirlerinin davalıyı yoksulluktan kurtaracak düzeyde olduğu, her ne kadar davacı tarafından nafakanın kaldırılmasına ilişkin açtığı önceki davanın taraflar arasında kesin hüküm oluşturduğu ileri sürülmüşse de, söz konusu kararda davalının kira gelirinin bulunmadığının kabul edildiği, ayrıca nafaka sürekli devam ettiğinden şartların değişmesi durumunda her zaman dava açılabileceği, kesin hüküm itirazının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, Özel Dairenin bozma kararında, davacının daha önce nafakanın kaldırılmasına ilişkin açtığı dava ile bu davadaki sosyal ve ekonomik durumları arasında fark bulunmadığı belirtilmesine rağmen, önceki dosyada yapılan yargılamada davalının kira gelirinin bulunmadığının kabul edilmesi, buna karşın eldeki davada davacının aylık 800,00TL kira geliri olduğunun tespit edilmesi nedeniyle bozma kararında belirtilen ve iki dosyada davalının mali durumunda değişiklik olmadığına ilişkin kabulün bu dosya içeriğiyle uyuşmadığı, 4721 sayılı TMK"nın 176/3. maddesindeki düzenleme karşısında davalının yoksul olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerektiği, davalının dava tarihi itibariyle 1.073,00TL emekli maaşı aldığı ayrıca 800,00TL kira geliri bulunduğu, davalının dava tarihi itibariyle eline geçen toplam gelirinin 1.873,00TL olduğu, yine davalının yazlığının bulunduğu dikkate alındığında elde ettiği gelirin kendisini yoksulluktan kurtaracak düzeyde olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının daha önce yoksulluk nafakasının kaldırılması istemiyle açtığı davanın tarihi ile eldeki dava tarihi itibariyle tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında davalı lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılması koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için konu ile ilgili yasal düzenleme ve kavramların kısaca açıklanmasında yarar vardır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, yoksulluk nafakası, boşanma ile yoksulluğa düşecek olan eş için verilen bir nafaka türü olup, söz konusu bu nafaka boşanma davası kesinleştikten sonra işlemeye başlar.
Yoksulluk nafakası boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biri olup, 4721 sayılı TMK’nın 175. maddesinde:
“Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.”
şeklinde düzenlenmiştir.
Aynı Kanun’un “Tazminat ve nafakanın ödenmesi” başlıklı 176. maddesi ise;
“Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir.
Manevi tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez.
İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir…”
Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.”
hükmünü içermektedir.
TMK’nın 175. maddesinde geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus yargısal uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2-656 E., 688 K.; 16.05.2007 tarih ve 2007/2-275 E., 275 K.; 11.03.2009 tarih ve 2009/2-73, 2009/118 K. sayılı kararlarında; “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir.
Ayrıca madde metninden de anlaşıldığı üzere yoksulluk nafakası isteminde bulunan tarafın kusurunun daha ağır olmaması gerekmektedir. Ancak yoksulluk nafakası, boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacına yönelik olduğu içindir ki, boşanmış olan yoksul tarafa verilecek olan yoksulluk nafakası, hiçbir surette diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde olmayacaktır. Şayet böyle olsaydı, sadece boşanmada kusuru olan eşten istenebilmesi gerekirdi. Oysa ki, maddede açıkça belirtildiği gibi, kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlüdür. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk, T./Ateş, D.: Aile Hukuku, C.2, İstanbul 2019, s. 302).
Bunun yanında, yoksulluk nafakası istenebilmesi için istemde bulunan tarafın boşanma yüzünden yoksulluğa düşme tehlikesiyle karşılaşmış bulunması şarttır. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi mali kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkânından yoksun olan taraf diğer koşulları da varsa yoksulluk nafakası talep edebilecektir.
Öte yandan, yoksulluğun ortadan kalkması hâlinde mahkemece nafakanın kaldırılmasına karar verilebileceği gibi, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına da karar verilebilir. Diğer bir anlatımla iradın arttırılması veya azaltılması için tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi aranmaktadır.
Yargıtay"ın yerleşik kararlarında “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakasının bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (26.12.2001 tarih ve 2001/2-1158 E., 1185 K; 01.08.2002 tarih ve 2002/2-397 E., 339 K.; 28.02.2007 tarih ve 2007/3-84 E., 95 K.; 16.05.2007 tarih ve 2007/2-275E., 275 K.; 11.03.2009 tarih ve 2009/2-73 E, 2009/118 K.; 13.05.2009 tarih ve 2009/3-165 E., 2009/186 K.; 04.05.2011 tarih ve 2011/2-155 E., 2011/278 K. sayılı kararları).
Hatta, asgari ücretin biraz üzerinde gelire sahip olunması dahi yoksulluk nafakasının bağlanmasını imkânsız kılmaz.
Ne var ki, asgari ücret seviyesinde veya biraz üzerinde gelir elde edilmesi yoksulluk nafakası bağlanmasına engel değilse de bu durumun nafaka miktarının tespitinde esas alınacağı da unutulmamalıdır.
Yoksulluk durumu günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir.
Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde, sosyal ve ahlaki düşünceler yer almaktadır. Nafaka talep edilen eşin kusursuz da olsa nafaka ödemekle yükümlü kılınması, yoksulluk nafakasının tazminat ya da cezadan farklı bir nitelik taşıdığını göstermektedir. Yoksulluk nafakasının amacı hiçbir zaman nafaka alacaklısını zenginleştirmek değildir. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünülmüştür. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının yanı sıra, nafaka talep edilen eşin de nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması, diğer bir ifadeyle kendi kusurundan kaynaklanmamak koşuluyla yoksul olmaması gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında, yoksulluk nafakasının sosyal ve ahlaki düşüncelere dayanması özelliği, sadece nafaka talep eden tarafa nafaka verilmesinde değil, aynı zamanda nafaka talep edilen tarafın nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması koşulunda da kendisini göstermektedir. Bu nedenle, nafaka borçlusunun kendi kusuru bulunmaksızın yoksulluğa düşmesi hâlinde, hâkim Yasa metninde açıkça belirtilmese dahi 4721 sayılı TMK’nın 1. maddesine göre yoksulluk nafakasının koşulları ve kabul ediliş amacını göz önünde bulundurarak, nafakanın 4721 sayılı TMK’nın 176. maddesinin dördüncü fıkrası gereğince tamamen kaldırılmasına da karar verebilecektir (Anayasa Mahkemesi’nin 25.06.2009 tarih ve 2005/56 E., 2009/94 K. sayılı kararı). Sonuç olarak "hâkim insana, tabiata, gerçeğe, olağana sırt çevirmeden ve katı kalıplar içinde sıkışıp kalmadan uyuşmazlığa “insan kokusu” taşıyan bir çözüm getirmek zorunluluğundadır" ( Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 31.12.1976 tarih ve 1976/9370 E., 1976/13138 K.).
Yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olaya gelindiğinde, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkin bilgiler incelendiğinde; davacının 1.519,00TL emekli maaşının olduğu, yine bir petrol istasyonunda ayda beş gün çalışması nedeniyle aylık 275,00TL aldığı, maaşında 768,00TL kesinti bulunduğu, davalının da emekli olup aylık 1.073,00TL emekli maaşı aldığı, yine kiraya verilen dükkandan aylık 800,00TL kira gelirinin olduğu davalının bu şekilde aylık geliri 1.873,00TL olduğu belirlenmiştir.
Davacı tarafından daha önce Eskişehir 1. Aile Mahkemesinin 2013/456 E, 2013/747 K. sayılı dosyasında nafakanın kaldırılması için açtığı davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Anılan kararın gerekçesinde davalının kira gelirinin bulunmadığı belirtilmiş, mahkemece verilen karar Özel Dairenin 09.06.2014 tarih ve 2014/1485 E., 2014/9098 K. sayılı kararı ile onanmıştır. Uyuşmazlığa konu eldeki davada ise davalının aylık 800,00TL kira gelirinin de bulunduğu belirlenmiştir. Bu nedenle tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında davalının elde ettiği gelirin kendisini yoksulluktan kurtaracak düzeyde olduğu, davacının nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunmadığı anlaşılmakla, davalı hakkında hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, davacı tarafından nafakanın kaldırılması için açtığı dava ile eldeki dava tarihi itibariyle tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında önemli bir değişiklik bulunmadığı, bu nedenle direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca direnme kararının açıklanan nedenlerle onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 07.11.2019 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.