Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1036
Karar No: 2019/1147
Karar Tarihi: 07.11.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1036 Esas 2019/1147 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/1036 E.  ,  2019/1147 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “yoksulluk nafakasının kaldırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kayseri 1. Aile Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 16.09.2015 tarihli ve 2015/225 E., 2015/630 K. sayılı karar, davalının temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 22.02.2016 tarihli ve 2015/17140 E., 2016/2240 K. sayılı kararı ile;
    “...Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların Kayseri 4. Aile Mahkemesinin 2012/155 Esas ve 2013/712 Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, 350 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, boşanma davası sonucu tazminat, ziynet bedeli, mahkeme masrafları toplamında 110.000 TL borcu olduğunu, bu borcunu ödemeye çalıştığını, maaşından her ay 820 TL icra kesintisi yapıldığını, davalının çalışmaya başladığını belirterek yoksulluk nafakasının kaldırılmasını talep etmiştir.
    Davalı cevabında; nafakanın yetersiz kaldığını, asgari ücretle çalışmaya başladığını, yoksulluğunun ortadan kalkmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece davanın kısmen kabulü ile davalı lehine belirlenen aylık 350 TL yoksulluk nafakasının 250 TL indirilerek dava tarihinden itibaren 100 TL yoksulluk nafakasının her ay ..."den alınıp, ..."e verilmesine karar verilmiş, kararı davalı tarafından temyiz etmiştir.
    Türk Medeni Kanununun 176/3.maddesinde yoksulluğun ortadan kalkması halinde mahkeme kararıyla nafakanın kaldırılacağı, 176/4.maddesinde ise tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde irad biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın artırılması yada azaltılmasına karar verilebileceği düzenlenmiştir. Anılan maddede yoksulluğun hukuksal kavramı tanımlanmamış ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 2-656 E.-688 K.sayılı kararında yeme, giyinme, barınma, sağlık ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edileceği belirtilmiştir.
    Yine; Hukuk Genel Kurulunun yerleşik kararlarında ‘asgari ücretle çalışılmakta bulunulması’ yoksulluk nafakası bağlanmasını imkansız kılan bir olgu olarak kabul edilmediği gibi, yoksulluğu ortadan kaldıracak bir gelir seviyesi olarak kabul edilmemektedir (HGK 07.10.1998 gün 1998/2-656 G.688 K., HGK 28.02.2007 gün ve 2007/3-84 E.-95 K.sayılı kararları).
    Somut olayda, davacı ve davalının Kayseri 4. Aile Mahkemesinin 2012/155 Esas ve 2013/712 Karar sayılı ilamı ile boşandıkları, davalı lehine 350 TL yoksulluk nafakası bağlanmıştır. Davalı, yoksulluk nafakasının bağlanması sonrası devlet hastanesinde veri giriş kontrol işletmeni olarak asgari ücretle çalışmaya başlamıştır.
    Günümüz ekonomik koşullarına göre davalının aldığı nafaka ile geçinmesi mümkün değildir, işe girip çalışması zorunluluk arz etmektedir. Ancak, elde ettiği asgari ücret onu yoksulluktan kurtaracak seviyede olmasa da mali durumunu olumlu yönde değiştirdiği açıktır. Bu durumda asgari ücret seviyesindeki gelirin yoksulluğu tümden kaldırmadığı, ancak nafakada hakkaniyete uygun bir miktar indirimi gerektirdiği düşünülerek, indirim yapılması doğru ise de tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve nafakanın niteliği nazara alındığında, mahkemece yapılan indirim miktarı, tarafların tespit edilen gelirleri ile mütenasip olmayacak şekilde fazla olup, Türk Medeni Kanunu"nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun görülmemiştir.
    Hal böyle olunca mahkemece; nafakada TMK"nın 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bir miktar indirime karar verilmesi gerekirken, yukarıda belirtilen ilke ve esaslara aykırı olacak şekilde yanılgılı değerlendirme sonucu fahiş oranda indirime karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir...”
    gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava yoksulluk nafakasının kaldırılması istemine ilişkindir.
    Davacı; müşterek bir çocukları bulunan davalı ile 2008 yılında evlenip Kayseri 4. Aile Mahkemesinin 2014 yılında kesinleşen 2012/155 E., 2013/712 K. sayılı kararı ile boşandıklarını, boşanma kararı gereği maddi manevi tazminatlar, çocuk ve eski eş için nafaka, ziynet bedeli, yargılama masrafı gibi kalemlerle 110.000TL kadar borç altına girdiğini, söz konusu kararda davalı eski eş için 350TL, müşterek çocuk için 100TL nafakaya hükmedildiğini, nafakaların yanında davalıya her ay icra nedeniyle 820TL, nafaka olarak da 450TL ödemek zorunda kaldığını, bu yüzden dava dilekçesine ekli maaş bordrosundan da görüleceği üzere eline aylık 1.100TL kaldığını ve bundan başka geliri bulunmadığını, 2012 yılından beri bu durumun devam ettiğini ve artık icra borcunu ödeyemeyecek hâle geldiğini, avukat dahi tutacak durumunun olmadığını, eski eşinin çalışmaya başladığını ve durumunun artık kendisinden daha iyi olduğunu ileri sürerek davalı lehine hükmedilen aylık 350TL yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı; yetki itirazının yanında işin esasına ilişkin olarak, davacının boşanma davasında haksız çıkmasının onu mali yükümlülükler altına soktuğunu, icra borcunun bir kısmının kendisine ait ziynet eşyalarından kaynaklandığını, ziynetlerinin geri verilmesi hâlinde davacının bu borcu icrayla ödemek zorunda kalmayacağını, müşterek çocukları için yalnızca 100TL iştirak nafakası ödendiğini, bunun bir çocuğun ihtiyaçlarını karşılamaya ne ölçüde yetebileceğini mahkemenin takdirine bıraktığını, sadece anaokuluna aylık 100TL ödediğini, nafaka dışındaki borçlarını ödememesi nedeniyle davacıyı icraya vermek zorunda kaldığını, kendisi ve ortak çocuğun masraflarını karşılamak için asgari ücretli olarak bir işe girmek zorunda kaldığını, zira artık ailesinin de kendisine destek olamadığını, asgari ücretin yoksulluğu ortadan kaldırmadığının yargı kararlarıyla kabul edildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece kadının özel sektörde asgari ücret ile çalışmaya başladığı ve çocuğu ile birlikte ailesinin yanında yaşadığı, asgari ücret ile çalışmasının davalıyı yoksulluktan kurtarmayacağı, polis memuru olan davacının gelirinin davalıdan daha yüksek olduğu gözetildiğinde yoksulluk nafakasının tamamen kaldırılması yerine 100TL"ye indirilmesinin daha adil olacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile aylık 350TL olan yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren aylık 100TL’ye indirilmesine karar verilmiştir.
    Davalının temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda karar başlığında yazılı gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece önceki kararın hakkaniyete daha uygun olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık tarafların mali ve sosyal durumları ile nafakanın niteliği de gözetildiğinde mahkemece yoksulluk nafakasının aylık 100TL’ye indirilmesinin hakkaniyete uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Öncelikle yoksulluk nafakası hakkında genel açıklama yapılmasında yarar vardır:
    Yoksulluk nafakası boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biri olup 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 175. maddesi:
    "Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
    Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz." şeklinde düzenlenmiştir.
    Maddede geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus yargısal uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2-656 E., 688 K.; 16.05.2007 tarih ve 2007/2-275 E., 275 K.; 11.03.2009 tarih ve 2009/2-73, 2009/118 K. sayılı kararlarında; “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir.
    Madde metninden de anlaşıldığı üzere yoksulluk nafakası isteminde bulunan tarafın kusurunun daha ağır olmaması gerekmektedir. Ancak yoksulluk nafakası, boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacına yönelik olduğu içindir ki, boşanmış olan yoksul tarafa verilecek olan yoksulluk nafakası, hiçbir surette diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde olmayacaktır. Şayet böyle olsaydı, sadece boşanmada kusuru olan eşten istenebilmesi gerekirdi. Oysa ki, maddede açıkça belirtildiği gibi, kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlüdür. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk T./Ateş, D.: Aile Hukuku, II. Cilt, 21. Bası, Ocak 2019, s. 302).
    İrat biçiminde ödenmesine karar verilen yoksulluk nafakasının hangi hâllerde mahkeme kararı ile kaldırılacağı ve değiştirilebileceği TMK’nın 176. maddesinde düzenlenmiş olup maddenin ilgili üçüncü ve dördüncü bendi şu şekildedir:
    “İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
    Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.”
    Yargıtayın yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakasının bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.12.2001 tarihli, 2001/2-1158 E., 1185 K; 01.08.2002 tarihli, 2002/2-397 E., 339 K.; 28.02.2007 tarihli, 2007/3-84 E., 95 K.; 16.05.2007 tarihli, 2007/2-275 E., 275 K.; 11.03.2009 tarihli, 2009/2-73 E, 2009/118 K.; 13.05.2009 tarihli, 2009/3-165 E., 2009/186 K.; 04.05.2011 tarihli, 2011/2-155 E., 2011/278 K.; 20.06.2019 tarihli 2017/2-2424 E., 2019/751 K. sayılı kararları).
    Asgari ücret seviyesinde gelir elde edilmesi yoksulluk nafakası bağlanmasına engel değilse de bu durumun nafaka miktarının tespitinde esas alınacağı da unutulmamalıdır.
    Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde;
    Davacı, davalı boşanma kararı ile o dönemde çalışmayan eski eşi lehine 350TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini ancak sonrasında davalının işe girdiğini, kendisinin ise nafakalar ve boşanma ile doğan tazminatlar nedeniyle ödeme güçlüğüne düştüğünü ileri sürerek yoksulluk nafakasının kaldırılmasını istemiştir. Yerel mahkemece isabetli ve Hukuk Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamasına uygun olarak davalının asgari ücretle işe başlamasının tek başına yoksulluğun kalktığı sonucuna varmaya yeterli olmadığı, nafakanın kaldırılması şartlarının doğmadığı tespit edilmekle birlikte, çoğun içinde azın da bulunduğu gözetilerek davalıya ödenen 350TL nafakanın 100TL’ye indirilmesinin yerinde olacağı sonucuna varılmış ve yazılı şekilde kısmen kabul hükmü kurulmuştur.
    Davalının işe girmesinin mali durumunu olumlu yönde etkilediği tartışmasızdır. Ne var ki davacının sosyal ve ekonomik koşulları ile müşterek çocuk için 100TL iştirak nafakası alan ve ailesinin desteği ve asgari ücretle çalıştığı iş sayesinde kendisinin ve çocuğunun geçimini sağlayan davalının içerisinde bulunduğu koşullar karşılaştırıldığında mahkemece uygulanan indirimin TMK’nın 4. maddesinde düzenlenen hakkaniyet ilkesine aykırı ve fazla olduğu açıktır.
    Hâl böyle olunca aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç: Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana iadesine, aynı Kanun’un 440/III-1. maddesine göre karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 07.11.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi