4. Hukuk Dairesi 2016/2020 E. , 2017/8257 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar ... ve ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 22/07/2013 gününde verilen dilekçe ile haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 13/10/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikâyet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar vekili, müvekkillerinden ..."ün oturduğu sitede kat maliki olduğunu, sitenin ortak alanında müvekkilinin evinin önünde kalan kısmını bahçe olarak kullandığını, davalının site sakinlerinden dava dışı ... ile birlikte oturduğunu, 15/07/2011 tarihinde dava dışı kişilerle, davacı ..."e ait bitkileri kökünden koparttığını, ... Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, yapılan soruşturma sonucunda ... 1. Asliye Ceza Mahkemesinde 2012/19 sayılı ceza davasının açıldığını, davacı ... ve davalının görgü tanığı olarak duruşmada dinlendiğini, aynı gün yaşanan olaylar nedeniyle davacı ...’in sanık olarak yargılandığı ... 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/730 esas sayılı dosyasında davalının tanık olarak dinlendiğini, ancak davalının olay yerinde ve olaya karıştığı anlaşılmakla hakkında mahkemece re"sen yalan tanıklıktan suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiğini, bu olay üzerine davalının ... Cumhuriyet Başsavcılığına müracaatla davacılar hakkında yalan beyanda bulunduklarına dair her iki davacıya karşı hakaret ve suç isnadında bulunarak cezalandırılmalarını istediğini, haksız şikayet sonucu, her iki davcının şeref, haysiyet ve kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek, uğranılan manevi zararın giderilmesi isteminde bulunmuşlardır.
Davalı, iddia edilen hususları kabul etmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalının şikayetinin hak arama özgürlüğü kapsamında olmadığı, hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak yapıldığı ve davacıların kişilik haklarını zedeleyici nitelikte olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır.
Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasa"nın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmış, 25. maddesinde kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı belirtilmiş, BK’nın 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikâyet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikâyeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikâyet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikâyetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Dava dosyasının incelenmesinde, davacı ...’ün katılan, davalının annesinin ise sanık olduğu, ... 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/19 esas sayılı dosyasında mala zarar verme ve basit yaralama eylemlerinden yargılama yapıldığı, davacı ... ve davalının tanık olarak dinlendiği, yine davacı ...’ın sanık olduğu, ... 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/730 esas sayılı dosyasında hakaret eylemi nedeniyle yargılama yapıldığı, davalının tanık olarak dinlendiği, ancak davalının olay yerinde olduğu ve olaya karıştığı anlaşılmakla hakkında mahkemece re"sen yalan tanıklıktan suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği, davalı hakkında ... 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/43 esas sayılı dosyası ile yalan tanıklıktan dava açıldığı ve davalının yargılama sonucunda beraat ettiği, ... 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/19 esas sayılı dosyasında davacıların ifadelerinin gerçek dışı olduğunu iddia ederek, yalan tanıklık ve iftiradan davacılar hakkında suç duyurusunda bulunduğu, ... Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/2757 soruşturma nolu dosyası ile ... hakkında iftira, ... hakkında ise yalan tanıklık eylemlerinden tahkikat yapıldığı ve kovuşturmaya yer olmadığı kararı ile sonuçlandığı anlaşılmaktadır.
Şu durumda, tarafların aralarında site bahçesindeki bitkilerin sökülmesi olayı ile ilgili husumet olduğu, davalının şikayetçi olmasında az da olsa bir takım emareler bulunduğu ve şikayetin kişilik haklarına saldırı oluşturabilecek nitelikte olmadığı anlaşılmakla, şikayetin olağan kuşku üzerine somut emarelere dayandırılarak yapıldığının kabulü ile davanın tümden reddi gerekirken, şikayetin haksız olduğundan bahisle istemin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacıların temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 13/12/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.