Hukuk Genel Kurulu 2017/1056 E. , 2019/1146 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tedbir nafakası” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Anadolu 20. Aile Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 27.03.2014 tarihli ve 2013/1306 E., 2014/245 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 28.01.2015 tarihli ve 2014/12546 E., 2015/593 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı dilekçesinde; davalı ile 1969 yılından bu yana evli olduklarını, reşit 4 çocuklarının bulunduğunu, ancak, davalının uzun süredir başka bir kadınla gayri resmi yaşadığını, kravat imalathanesi bulunduğunu, aylık gelirinin yüksek olduğunu, ancak maddi-manevi ihtiyaçlarını karşılamadığını belirterek, davalıdan tedbir nafakası talebinde bulunmuştur.
Davalı cevabında;,emekli olduğunu, emekli olabilmek için bankadan kredi çektiğini, bankaya kredi borcunun bulunduğunu, işsiz olduğunu, köyde yaşadığını, üzerine kayıtlı üç daire ile aracının davacı ve çocukları tarafından kandırılarak satıldığını, davacının kirada oturmadığını, davacının üzerine kayıtlı dairelerin bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 500 TL tedbir nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı tarafından, takdir edilen nafakanın çok yüksek olduğu gerekçesi ile temyiz edilmiştir.
Dava, ayrı yaşamada haklılık nedenine dayalı, tedbir nafakası talebine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu"nun 197.maddesine göre ayrı yaşamakta haklı olan eş, diğer eşten tedbir nafakası isteminde bulunabilir. Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenlemeler gereği eşler birliğin giderlerine güçleri oranında katılmak zorundadır (TMK.madde 186/son). Buna göre birliğin ortak giderleri olan kira, elektrik, yakıt, su ve benzeri giderlere davalı eş katılmak zorundadır.
Bu bağlamda; tedbir nafakası miktarı tayin edilirken, birliğin giderlerine katılmada eşlerin "ekonomik güçleri" ile müşterek yaşam sırasında davalının eşine sağlamış olduğu yaşam düzeyi dikkate alınmalı, hakim; eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyelerinin ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmelidir.
Yargılama sürecinde, davalının sosyo ekonomik durumunun tespiti amacıyla, yalnızca zabıta araştırması yaptırılmış, bu araştırmada ise davalının, Malatya ili Kale ilçesi Akça Köyünde ikamet ettiği, köyde bir adet evinin bulunduğu, işsiz olduğu, Tofaş marka bir aracının bulunduğu belirtilmiştir. Ne var ki; davacı, davalının kravat imalathanesinin bulunduğunu, varlıklı bir kişi olduğunu iddia etmiş, mahkemece davalının sosyal ekonomik durumu yeterince araştırılmadan, hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
Bu durumda mahkemece; davalının kravat imalat satış işiyle uğraşıp uğraşmadığı, davalıya ait mülk ayrıntılarını havi tapu kayıtları, maaş bordrosu ve banka mevduat hesap kayıtları dosyaya celbolunmak suretiyle davalının tespit olunan sosyo ekonomik durumu dahilinde, TMK md. 4"de vurgulanan hakkaniyet ilkesi uyarınca hüküm tesisi gerekirken, eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir....”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; tedbir nafakası istemine ilişkindir.
Davacı; davalı eşi ile 1969 tarihinde evlendiğini ve bu evlilikten dört çocuğu bulunduğunu, eşinin 2011 yılından itibaren başka bir kadın ile yaşadığını, davalı eşinin evden ayrılmasına rağmen kendisine hiçbir maddi ve manevi yardımda bulunmadığını, müşterek evin kirasının aylık 550,00TL olarak ödendiğini, davalı eşinin iki yıldan beri hiçbir maddi yardımda bulunmadığını, 64 yaşında olup çalışamadığını, geçimini eş dost yardımı ile temin ettiğini, davalı eşinin kravat imalathanesi bulunduğunu, bunun dışında Malatya ili Kale köyünde babasından kalma arazi olduğunu, ayrıca emekli maaşı da aldığını, kendisinin ise 550,00TL aylık kira ve 700,00TL faturalar ve yeme-içme için gelire ihtiyacı bulunduğunu ileri sürerek kendisine tedbir nafakası bağlanmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı; emekli olmak için bankadan kredi kullandığını, bu kredinin emekli maaşından kesilmesi nedeniyle eline 200,00TL geçtiğini, bu para ile köyde zar zor geçindiğini, hiçbir işinin bulunmadığını ve kendisinin yardıma muhtaç olduğunu, köyde kesinlikle 114 kayısı ağacının olmadığını, 3-5 ağaç olup yaşlılıktan kuruduklarını ve bunları da budadığını, mal varlığına gelince 3 daire ve aracının eşi ve çocuklarınca kandırılarak elinden alındığını, iş yerini de oğluna devrettiğini, aracının hurda vaziyette bulunduğunu, davacının oğlunun evinde kaldığını ve kira ödemediğini, nafaka ödeyecek gücünün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacı ile davalının evlilik birliğinin devam ettiği, davalının başka bir kadın ile ilişkisinin olduğu, davalının kendi beyanında da belirttiği üzere iki yıldan fazla bir süredir müşterek haneye uğramadığı, evin giderleri ile ilgilenmediği, davacının yaşı ve sağlık durumunun çalışmasına mani bir hâl oluşturduğu, mevcut hâli ile davacı lehine bir miktar nafaka takdiri gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacı lehine aylık 500,00TL tedbir nafakasının davalıdan tahsiline dair davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece; tüm dosya kapsamı bir bütün olarak ele alındığında, bozma kararında belirtildiği üzere karara karşı davacı tarafın bozma talepli temyizi yahut karşı temyizi bulunmadığı, kararı yalnızca davalı tarafın temyiz ettiği, bozma neticesi yapılan duruşmada davacı tarafın bozma yönünde bir temyiz talebinin bulunmadığını belirtip kararda direnilmesini talep ettiği, gelinen aşamada davalı tarafça yapılan temyiz ile bozma kapsamının uyuşmadığı, tüm bu nedenlerle usul ve esasa uygun olmadığı kanaatine varılarak bozma kararına direnilmesine karar verilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda nafaka miktarının tespiti yönünden mahkemece yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı ile Özel Daire bozma kararı içeriğinin temyiz edenin sıfatı ve dosya kapsamı ile uyuşup uyuşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 186. maddesinin son fıkrasına göre, eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar.
TMK’nın “Birlikte yaşamaya ara verilmesi” başlıklı 197. maddesine göre ise, eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahip olduğu, birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkimin, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alacağı, eşlerden birinin, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hâle gelmesi üzerine de bu istemlerde bulunabileceği belirtilmiştir.
Bu kapsamda, TMK’nın 197. maddesine göre ayrı yaşamakta haklı olan eş, diğer eşten tedbir nafakası isteminde bulunabilir. Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenlemeler gereği eşler birliğin giderlerine güçleri oranında katılmak zorundadır. Buna göre birliğin ortak giderleri olan kira, elektrik, yakıt, su ve benzeri giderlere davalı eş katılmak zorundadır.
Bu bağlamda tedbir nafakası miktarı tayin edilirken, birliğin giderlerine katılmada eşlerin ekonomik güçleri ile müşterek yaşam sırasında davalının eşine sağlamış olduğu yaşam düzeyi dikkate alınmalıdır. Hâkim; eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyelerinin ayrı yaşamaları hâlinde de korumaları gerektiğini gözetmelidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı kocanın sosyo-ekonomik durumunun tespiti amacıyla yalnızca zabıta araştırması yaptırılmış, bu araştırmada ise davalının, Malatya ili Kale ilçesi Akça Köyünde ikamet ettiği, köyde bir adet evinin bulunduğu, işsiz olduğu, Tofaş marka bir aracının bulunduğu belirtilmiştir.
Davalı asil cevap dilekçesinde sosyo-ekonomik durumu ile ilgili olarak, emekli olmak için bankadan kredi kullandığını, bu kredinin emekli maaşından kesilmesi nedeniyle eline 200,00TL geçtiğini, bu para ile zor geçindiğini, işinin olmayıp kendisinin yardıma muhtaç olduğunu, köyde kayısı bahçesinin olmadığını, 3 daire ve aracının eşi ve çocuklarınca kandırılarak elinden alındığını, iş yerini de oğluna devrettiğini, aracının hurda vaziyette bulunduğunu belirtmiştir.
Bu durumda Mahkemece; davalının savunmasında sosyo-ekonomik durumuna ilişkin yaptığı açıklamaları da göz önünde bulundurularak, kravat imalat ve satış işi ile uğraşıp uğraşmadığı araştırılarak, davalı kocaya ait taşınmaz ayrıntılarını içerir tapu kayıtları ile maaş bordrosu ve banka mevduat hesap kayıtları getirtilmek suretiyle tespit olunacak sosyo-ekonomik durumu dahilinde, TMK’nın 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi uyarınca hüküm tesisi gerekmektedir.
Şu hâlde Mahkemece, davalı kocanın sosyo-ekonomik durumu yeterince araştırılmadan eksik incelemeye dayalı olarak verilen karar isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
Diğer yandan, Özel Daire bozma kararında yer alan “…Ne var ki; davacı, davalının kravat imalathanesinin bulunduğunu, varlıklı bir kişi olduğunu iddia etmiş, mahkemece davalının sosyal ekonomik durumu yeterince araştırılmadan hüküm tesisi yoluna gidilmiştir…” cümlesinin kararı temyiz edenin sıfatı gözetildiğinde bozma kararından çıkarılması gerekmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, Mahkemece verilen ilk kararın davalı tarafından temyiz edilmiş olmasına rağmen Özel Dairece davacı temyizi gibi değerlendirme yapılarak araştırmaya yönelik bozulduğu, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği belirtilmiş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Bu nedenle direnme kararı yukarıda belirtilen bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Özel Daire bozma kararında yer alan “…Ne var ki; davacı, davalının kravat imalathanesinin bulunduğunu, varlıklı bir kişi olduğunu iddia etmiş, mahkemece davalının sosyal ekonomik durumu yeterince araştırılmadan hüküm tesisi yoluna gidilmiştir…” cümlesinin kararı temyiz edenin sıfatı dikkate alınarak bozma kararından çıkarılmasına,
2- Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen bu değişik gerekçeyle BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatıran geri verilmesine. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 07.11.2019 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.