10. Hukuk Dairesi 2020/7004 E. , 2020/7191 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
Dava, iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraflarca istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili 452.458,17 TL maddi, 250.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesince 452.558,17 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
B-BAM KARARI
... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi tarafından taraf vekillerinin istinaf istemlerinin 6100 sayılı HMK"nın 353/ 1-b.1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle maddi tazminat yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, Kazanın 26/12/2007 tarihinde gerçekleştiğini, ıslahın ise 21/02/2019 tarihinde yapıldığını, oysa davacı tarafın belirsiz alacak davası açması nedeniyle miktarın belirli hale gelmesinden sonra talep artırım dilekçesi vererek tamamlama harcı yatırması gerektiğini, ıslahta ise dava açıldığı tarih esas olup buna göre, iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıllık talep süresinin geçtiğini, kusur raporları arasındaki çelişki giderilmeden karar verildiğini, meydana gelen iş kazasından dolayı davalı şirketin %100 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek hüküm kurulduğunu, oysa gerek SGK tarafından hazırlanan kontrol raporunda; "…Öngörülmeyen bir taksirle sigortalının suç sayılır bir harekette olduğu gibi kaçınılmazlık ilkesinin değerlendirilmesi gerekir" şeklindeki görüşü, gerekse de rücu dosyasında alınan heyet raporunda kusur oranlarının farklı olduğunu, mahkemece kusur raporları arasındaki çelişki giderilmeden eksik tahkikatla karar verildiğni, hüküm altına alınan manevi tazminatın fazla olduğunu ileri sürmüştür.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dava; 26/12/2007 tarihli iş kazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, ilk derece mahkemesi hükmüne esas alınan bilirkişi kusur raporunda iş kazasının meydana gelişinde davalı işverenin %100 oranda kusurlu olduğu yönünde görüş bildirildiği, aynı iş kazası olayına ilişkin olarak Sosyal Güvenlik Kurumu’nun davalı işveren aleyhine açtığı rücuan tazminat dava dosyasında da davalı işverenin %100 kusurlu olduğu kabulünden hareketle sonuca gidildiği, anılan bu rücu dava dosyasında verilen kararın Dairemizin 24/02/2020 tarih ve 2018/6980 Esas, 2020/1498 Karar sayılı ilamı ile özetle hurda kovasına yüklenen hurdanın düzenli istifleme işini denetlemekle görevli postabaşı Ali Çığıllıoğlu’nun ve hurda kovasını taşıyan vinç opratörü Naki Kamal‘ın kazalının kullandığı vince teması sonucu kazanın meydana geldiği dikkate alındığında üçüncü şahıs olarak şahsi kusuları bulunduğu, bu çerçevede İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği ile konusunda uzman bilirkişi heyetinden oluşa uygun kusur raporu alınarak varılacak sonuca göre hüküm kurulması gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Kusur raporlarının, 506 sayılı Yasa, 4857 sayılı Yasanın 77. ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 2 ve devamı maddelerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. 4857 sayılı Yasanın 77. maddesi; “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, Yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar...” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır. İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
Yine kusurun belirlenmesinde zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğunun, dosya içeriğindeki tüm deliller taktir olunarak belirlenmesi ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, konusunda uzman sayılacak kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinden, aynı olay nedeni ile daha önce açılmış ve kesinleşmiş rücuan tazminat ve ceza davaları varsa, bu davalardaki kusur raporları ile çelişki oluşturmayacak şekilde rapor alınarak kusurun oran ve aidiyetinin belirlenmesi gereklidir.
Somut olayda rücuan tazminat dosyası celp edilip içerisindeki bozma ilamında belirtilen maddi olgu gözetilerek kusur oran ve aidiyetinin belirlenmesi yönünde iş kazasının olduğu meslek kolu ile iş ve işçi güvenliği konusunda uzman bilirkişi kurulundan yeniden kusur raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması hatalı olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaptıktan sonra usuli kazanılmış hakları gözeterek elde edilecek sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
Kabul ve uygulamaya göre de ilk derece mahkemesince davacının maddi tazminat isteminden 100,00 TL fazlasına hükmedilmesi sonucu talebin aşılması 6100 sayılı HMK’nın 26. maddesinde tanımlanan taleple bağlılık ilkesine aykırı olmuştur.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi‘nin istinaf başvurularının esastan reddine dair kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen İlk Derece Mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 15/12/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.